It's all over the place translate Turkish
196 parallel translation
- Why, it's all over the place.
- Her şey o kadar açık ki.
It's like when you look for something all over the place, and then you find it was right in front of you all along.
Birşeyi heryerde araman gibi, ve bir bakarsınki hep gözünün önündeymiş.
God, it's dripping all over the place.
Tanrım, her yere damlıyor.
Lying all over my poor baby's picture. As if it were the only place to sleep.
Uzanıp uyumak için zavallı bebeğimin resminden başka yer kalmadı mı, sanki?
- It's all over the place.
- Herkes konuşuyor.
Well, it's just so damn rough up there, that the car flicks all over the place.
Orada fazla hırpalanıyorsunuz, otomobil yere çarpıyor.
It's by far the safest place to be until we get this all over with.
Biz bu durumu sonlandırıncaya kadar, diğer bölgelerden katbekat daha güvenlidir.
It's all over the place.
Her yere saçılmış.
- You got any more ammo? - It " s all over the place.
- Başka cephane var mı?
It's the damn company. They're cutting back all over the place.
Lanet şirket her alanda kesintiye gidiyor.
It's all over the place.
Tüm mekanda.
It's David. We gotta talk fast. There's NASA guys all over the place.
Ben David, Hızlı konuşmak zorundayız, hertarafta NASA'nın adamları var.
Wizzy just melted all over the place! It's from the Viper.
Wizzy az önce eridi gitti!
It's scattered all over the place.
Tüm koridora dağılmış durumda.
What's wrong with it? It just shoots water all over the place.
Sağa sola su kaçırıyor.
Right now, it's all over the place.
Şu anda her şey dağılmış durumda.
It's better than seeing this gorgeous body splattered all over the place.
Bu nefis vücudun paramparça olmasından iyidir.
She's wavin'it all over the place.
Her yere dağılıyor.
It's all over the place.
Her yere bulaşmış.
Yeah, so by'85, it spread all over the place. See, that's the thing about these melanomas.
Evet ve 1985 yılında her yerini kaplamışlardı.
It's okay, but it's just gonna get everything all over the place.
Tamam ama her şey birbirine karışacak.
Where it's at the body, the cops are swarming all over the place.
Olduğu yer yani cesedin etrafı polis kaynıyor.
It's all over the place.
- Her yere döküldü.
It's the fuckin'cops... and you just blew your girl friend's brains all over the place.
Bunlar koduğumun polisleri ve sen az önce kız arkadaşının beynini her tarafa saçtın.
Well, actually, it's a very irregular holiday- - crops up all over the place... sometimes twice a day.
Aslında, çok düzensiz yapılan bir kutlama, sık sık kutlanır. - Bazen günde iki kez.
It ´ s all over the place.
Her yerde bu koku.
It's worse after the rain. There's mud all over the place.
Yağmur yağdıktan sonra her yerde çamur oluyor.
It's wriggling all over the place.
Deminden beri ağzının içinde çırpınıyor
It's just beamed out all over the place.
Bunları dalgalarla gönderirler.
You know, your man has the head of a fly and he's chasing his wife all over the place, she's trying to hide the jam so as he won't get stuck in it... – I have to stop you there.
Biliyorsun, senin adamda sinek kafası var... her yerde karısının peşine düşüyor, kadın da... kocası reçel kavanozuna düşmesin diye reçeli saklamaya çalışıyor... - Orada dur bakalım.
It's all over the place.
Her tarafında var.
I see it leaking all over the place.
Her yere sızıyor, endişelendirici.
Then he turns it on... and it goes all over the place like...
Düğmesine basıp açmış alet etrafta yerde dolaşıp duruyor öylece...
There were little pieces of it floating around all over the place and a friend of mine was given one in Germany.
Etrafa saçılmış bir sürü parça vardı Almanya'da, bir arkadaşıma parçalardan birini vermişler..
It's all over the place.
Vücudun her yere dağılıyor.
It's like this all over the place.
- Her yer böyle.
It's all over the place : on the radio, MTV, everywhere.
Her yerde çalıyor ; radyoda, MTV'de, her yerde.
It's all over the place.
Her yerde var.
It's already all over the place, Leo.
Zaten her tür bahis dönüyor Leo.
- It's a mess! - My dresses are all over the place!
Her yer darmadağın!
God loves a trier and keep your eye on the papers, Higgins...'cos that'll be the first place you hear about my next job when it's all over the front pages.
Tanrı şansını deneyenleri sever. Arada gazetelere bak Higgins çünkü sonraki işimi önce oradan duyacaksın.
- It's all over the place.
- Gazetelerden, her yerden...
- It's lyin'all over the place.
- Bak tam burada duruyor.
The madhouse is all over the place, not just in the hospital, or the palace, it's also a pattern woven from threads so fine that no one can separate them.
Gerçektende her yer tımarhane. Sadece hastaneyle sınırlı değil. Bu tımarhaneler gündelik hayatımıza... ayrılmaz... bir şekilde girmiş durumda.
It's like that feeling at night when you're lying in bed and your mind is just bouncing all over the place and all you want to do is sleep. But you just can't.
Hani gece yatağa yattığında ve tek istediğin uyumak olduğunda, bir türlü uykuya dalamazsın ya beynin durmak bilmez, devamlı çalışır.
So what's in the Daycare Center is a ton of raw material, and it's all over the place.
Bakım Merkezinde işlenmemiş bilgimiz duruyor.
- Wow. It's all over the place.
- Her yana dağılmış.
phil : Roger had a good cut on that ball, but it's dancing all over the place.
Roger o topu iyi karşıladı ama her yerde dans ediyordu.
Fucking Miami, it's all over the place.
Allah'ın belası Miami'de her tarafta.
And it's like, there's cops all over the place, you know?
Ve polisler geldi... Her yeri sardılar.
He's got it stashed all over the place.
Tüm dünyadan para topluyordu.