It's all right with me translate Turkish
196 parallel translation
Well, if Pete wants you here, it's got to be all right with me.
Şey, gelmeni Pete istemişse, bana laf düşmez.
It's all right with me.
Benim için sorun değil.
Okay, baby, it's all right with me.
Tamam, bebek, umurumda değil.
It's all right with me.
Bana göre hava hoş.
It's all right with me.
Benim için fark etmez.
It's all right with me.
Bana uyar.
It's all right with me.
Benim için hava hoş.
It's all right with me.
Bence sakincasi yok.
- It's all right with me, too.
- Bence de tamam.
Maybe you think it's easy being helpless waiting for Pearl to dress me and feed me sitting around all day, wondering what a guy with no right arm is good for.
Belki çaresizlik, Pearl'ün beni giydirip yedirmesini beklemek tüm gün oturup tek kolla ne işe yarayacağımı düşünmek sence rahatlık.
But if that's your story, it's all right with me.
Ama hikayen buysa, bence mahzuru yok.
But right then it gave me a nasty feeling to be thinking about them at all... with that briefcase right behind my head that had her father's signature in it... and what that signature meant.
Ama birden bunu düşünmek bile beni rahatsız etti arka koltukta çanta ve babasının imzaladığı başvuruyu hatırlayınca.
This is life. lf Susan feels that way, it's all right with me. "
Hayat böyle. Eğer Susan bu şekilde istiyorsa, benim için sorun değil. "
If it's all right with me, it ought to be all right with you.
Benim için sorun değilse, senin için de olmamalı.
It's perfectly all right with me.
Benim için hiçbir sakıncası yok.
If you want to forget about the whole thing, it's all right with me.
Bütün meseleyi unutmak istersen benim için sorun değil.
And that's all right with me, only let's not get so cute about it.
Bu benim için hiç sorun değil ama bu konuda yanlış anlaşılmalara izin vermeyelim.
Well, what do you say, boys? It's all right with me. What do you say, Cole?
Cole?
That's all right with me, but why lie about it? .
Benim için sorun değil bu, fakat bu konuda neden yalan söylediniz.
What do you say? - It's all right with me.
- Peki sizler ne diyorsunuz?
Well, it's all right with me.
Eh, benim için hava hoş.
I'm on my way, and if it takes a deal with a crooked sheriff, that's all right with me.
Yola çıktım bir kere kanunsuz bir şerifle anlaşmak beni rahatsız etmiyor.
- It's all right with me.
- Bana uyar.
- It's all right, he's with me.
- Tamam, o benimle birlikte.
But I tell you right now, if Caterina wants to come and live here with Marty and me, it's all right with me.
Eğer Caterina gelip Marty ve benimle yaşamak isterse benim için hiç sorun olmaz.
It's all right with me.
Bence uygun.
It's all right with me if it's all right with Clinker.
Clinker için uygunsa benim içinde uygun.
It's quite all right with me.
Benim için fark etmez.
Well, if you want me to tell you how I feel about it, it's all right with me.
Pekala, nasıl hissettiğimi anlatmamamı istiyorsanız, benim adıma bir sorun yok.
That's all right with me, if that's the way you want it.
Öyle istiyorsan, bana uyar.
If you want to scrub up Dita's soul, it's all right with me.
Dita'nın ruhunu temizlemek istiyorsan, benim için sorun yok.
Well, if you want to take the trouble, it's all right with me.
Şey, zahmete girmek istiyorsan, benim için sakıncası yok.
It's all right with me.
Benim için bir sakıncası yok.
It's all right with me.
Benim için sorun olmaz.
- It's all right. He's with me.
- O benimle.
You're one who should try to persuade him, really. If Riichi agrees, it's all right with me... Really?
Çocuklarımızı büyütmek için çabalarız, ama büyüyünce, sadece kendilerini düşünürler.
If you want to hit him, it's all right with me.
Ona vurmak istersen, bence uygundur.
It's all right, Anger. He's with me.
Bir şey yok Öfke, o benimle.
If you'd rather come downtown, it's all right with me.
Merkeze gelip konuşmak isterseniz bana uyar. Her şekilde paramı alıyorum.
I know everything hasn't been quite right with me but I can assure you now very confidently that it's going to be all right again.
Ben, her şeyimin mükemmel olmadığını biliyorum ama seni yürekten temin ederim ki her şey düzelecek.
It's all right with me, Judge.
Bence sakıncası yok, yargıç.
Well, if you're in, it's all right with me.
Eğer sen varsan, benim için fark etmez.
- That it's all right for me to stay here with you.
- Burada seninle kalmamı.
But it's all right with me.
Ama benim için hava hoş.
- # But that's all right with me # - # It's all right #
- # Ama bana uyar # - # Bana uyar #
This gentleman was Mr. Wagner's lawyer and it did seem all right with me.
Yani bu bey Bay Wagner'in avukatıydı. Bence bir mahzuru yok. Şimdi içeriye geçebilir miyiz lütfen?
Look, I'll tell you everything... but you have to meet me right away with the money... all 2,000 of it in $ 20 bills.
Bakın, size her şeyi anlatacağım... Şimdi hemen parayla birlikte benimle buluşmalısınız... Toplam 2,000 dolar 20 lik banknotlar halinde.
Well, it's perfectly all right with me, but I am a blunt man and I intend to speak very frankly to you.
Benim için sorun değil. Ama lafını esirgemeyen biriyim ve açık konuşmak niyetindeyim.
Lieutenant, whatever the reason, it's all right with me... as long as I get back to my place.
Teğmen, sebep her ne ise, benim için sorun yok... arazime geri döneyim de.
If it's all right with the marshal, it's all right with me.
Dedektif izin verirse, Benim için sakıncası yok.
All right, you want to kid about it? It's all right with me.
Tamam, dalga geçeceksen geç, umurumda değil.