English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's all true

It's all true translate Turkish

784 parallel translation
Dreamed of this moment for days, now it's all come true.
Günlerdir bu anı bekliyordum, şimdi gerçek oldu.
When you've experienced all the disgusting things I knew as a young girl, It's madness to hope for a true love of your own.
Fakat bir genç kız olarak, tüm yaşadığım iğrençliklerden sonra gerçek aşkı aramak, benim için sadece delilik.
- Uh-huh. It's all true, isn't it?
- Hepsi doğru, değil mi?
It's all true, every word he isn't saying.
Söylemediği her bir söz doğruydu.
All you've told us is interesting, provided it's true.
Bize söylediklerinin hepsi ilginç. Eğer doğruysa.
But if it's true, then there's all the more reason for you to find Jacqueline.
Eğer dedikleri doğruysa Jacqueline'i bulmak için daha fazla sebebin var.
It's true, women are the root of all evil.
Adam haklı, kadınlar bütün kötülüklerin anasıdır.
It's all true.
Hepsi doğru.
As I drank, I thought to myself, it's such a pity that my father isn't alive... to be able to see for himself all his dreams come true.
İçerken babamın bütün hayallerinin gerçekleştiğini görecek... kadar yaşamamış olmasının ne kadar acıklı olduğunu düşündüm.
All right, it's true.
Peki, doğru.
I was right not to settle for second best, right to keep hoping, because it's all come true.
En iyi ikinciyi kabullenmemeye, umudumu sürdürmeye hakkım vardı, çünkü hepsi gerçek oldu.
Everything you say and do is so true and wonderful... and you make it sound so sacred and holy... when all the time it's just a gag with you.
Söylediğin ve yaptığın her şey o kadar doğru ve harika ki ve onca zaman senin için komik olanı öyle kutsal ve kutsi gösteriyorsun ki.
It's true. With all the headaches ahead, you'll be my aspirin.
İleride başım ağrıyınca, sen benim aspirinim olacaksın.
It's all true what they say in these magazines.
Gazetelerde yazan her şey doğru.
All right, Tom, it's true.
Pekala Tom. Bu doğru.
All the same, it's true!
Yalanım yok, hepsi doğru!
So it's true, after all?
Demek söylenenler doğruymuş!
- It's true, I lost all my dignity, for a wretched, illicit love, a shameful love.
- Gerçekten, bütün itibarımı sefil, kanunsuz bir aşk utanç verici bir aşk için yitirdim.
some beautiful, some ugly, it's true... but they're all important... like affection and love.
Kimisi güzel, kimisi çirkin ; doğru ama hepsi de çok önemlidir. Aşk ve sevgi gibi.
But now it's playing inside of me, all true and honest, as if my heart were beating the drum.
Daha önce sadece romantik bir saçmalıktı ama şimdi sanki bütün samimiyetiyle içimde çalıyor sanki yüreğimin atışı davula eşlik ediyor.
All right already, it's true
Tamam, bu gerçek
It's true, I've never seen two as alike in all my life.
Birbirine bu kadar benzeyen iki kişi hayatımda görmedim.
But it's all true, every word!
Doğruyu söylüyorum. Kelimesi kelimesine.
It's true...... it will remind us that we are, after all, not God.
Doğru. Bize ne de olsa Tanrı olmadığımızı hatırlatacak.
It's true, that's all.
Dediğim doğru, hepsi bu.
Oh, true, chickens have all the same qualities, but in them, it's forgivable.
Doğru, tavuklar onların sahip olduğu bütün niteliklere sahipler, fakat tavuklarda bunlar bağışlanabilecek cinsten. Şey, en azından benim gibi çok cana yakın, çok anlayışlı birinden çıkar sağlayamazlar.
It's true, all of it.
Böyle olacak işte!
Forgive me if I sound quite mad, but it's true all the same.
Çılgınca konuşuyorsam bağışlayın ama yine de anlatacaklarım doğru.
He lies and then begins to think it's all true.
Yalan söylüyor, sonra yalanlarına kendisi de inanıyor.
It's true, they're all so similar.
İyiyiz oğlum iyiyiz! Ne çok benziyorlar birbirlerine değil mi? Evet hepsi birbirinin kopyası gibi.
It's all true, but there's no point.
İşte bunu, ona söylemek istemiyorsun.
It's all true, Officer. Just ask the neighbors.
Ama, memur bey, söylediklerim tümüyle doğru.
All right, it's not true, then
- Doğru değil bu. - Tamam, değil.
They'll prove it, all right, because it's true.
Kanıtlayacaklar, çünkü bu doğru.
That's true in all walks of life - music, politics, sports, you name it.
Benim gerçek, harika aşkım.
It's all true!
Hepsi doğru!
Cross my heart and hope to die, it's all perfectly true.
Yemin ederim ki, bütün bunlar doğru.
All the courts in the world will tell you it's true but it isn't.
Dünyadaki bütün mahkemeler doğru olduğunu söyleyebilir ama değil.
All right then, if it's true, I'll ask her about it when I see her again.
Pekala o zaman, onu tekrar gördüğümde bu konuyu soracağım.
It's not true, here the rich and the poor are all alike!
Bu doğru değil burada zengin de fakir de aynı muameleyi görür!
Are we supposed to swallow all that? - We needn't accept everything as true, only what's necessary. - It's all true?
- Demek kapıcı adama yalan söylemiş.
And when we've done the nest and we've got the ransom money and it's all over the front pages that's when it will all come true for us, Billy.
Geri kalan şeyleri halledip fidyeyi aldığımızda ve her şey gazetelerin birinci sayfasına yansıdığında tüm istediklerimiz gerçekleşmiş olacak Billy.
Or maybe it's that they all feel like they're true.
Yada yaptıklarımın hepsi artık bana gerçek gibi geliyor.
Chief! It's true. The sucker's gone for a swim with the woman, all dressed.
Şef, bizim adam denizde bir kadınla beraber yukarı çıkıyor.
So it's all true.
Yani bu doğru.
All the particulars must be true, as it is an official document.
Resmi bir evrak olduğundan bütün kısımları doğru bilgilerle doldurmalısınız.
And he say it's true... that his eyes are like black daggers... and before them, all men tremble.
"Doğrudur." dedi. Ki onun gözleri kara hançerler gibidir ve gören bütün insanlar irkilir.
And if it's a trap,... and none of this is true,... I'm gonna set the church on fire with all of you in it.
Eğer bu bir tuzaksa ve hiçbiri gerçek değilse kiliseyi siz içindeyken ateşe veririm.
- True or not, it's all the same to me.
- Doğru veya değil. Benim için fark etmez.
Ah, I can't believe it's all true!
Tüm bunların doğru olduğuna inanamıyorum!
It's all true, Richard. All of it.
Hepsi doğru Richard, her şey.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]