English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's an accident

It's an accident translate Turkish

818 parallel translation
It's because my mom had an accident along time ago.
Bir trafik kazasında böyle oldu.
It's an accident of evolution.
Bu evrimin bir kazası.
It's got to look like an accident with the priest.
- Fakat, rahip kaza gibi görünmeli.
It was an accident!
Bir kazaymış!
It's not my fault, it was an accident!
Benim suçum değil. Kazara oldu.
You see, it's about an accident.
Bu bir kaza ile ilgili.
If it's the truth, everybody will know it was an accident.
Kabul et Stanley. Gerçek buysa herkes kaza olduğunu anlar.
Seems it wasn't just an accident.
Sadece bir kazaymış gibi görünmüyor.
Oh, it's really nothing, just an accident.
Oh, gerçekten önemli değil, ufak bir kaza.
This time it's an accident.
- Bu defa kaza değil.
It's the stuff they use when there's been an accident in a laboratory somewhere.
laboratuvar ortamlarında beklenmeyen kazalar olduğunda kullanılıyor.
It's only an accident, Garzah.
Bu yalnızca bir kaza, Garzah.
We only work on a missing person's case if it's a juvenile or if there's some evidence of foul play or a suicide or an accident.
Kayıp şahıs davalarında yalnızca bir çocuk söz konusu olduğunda yahut da suç faaliyeti, intihara, kazaya dair mevcut bulgular varsa çalışırız.
- Oh, it's nothing. Just an accident.
- Yok bir şey, sadece bir kaza.
Was it an accident?
Kaza mıymış?
I know how terrible it's been for you, Susan, but no matter how bad it was, you can't let an accident stand in between...
Senin için ne kadar kötü olduğunu biliyorum Susan ama ne kadar kötü olursa olsun bu kazanın aramıza girmesine...
It'll have to look like an accident.
Bu, bir kazaymış gibi görünmeli.
But it's got to look like an accident.
Ama bu bir kazaymış gibi görünmeli.
We can't take any chances and lose everything. It's got to be an accident.
- Her şeyi yitirme riskini göze alamayız!
Well, I tell ya, baby... whenever I'm caught, it's always an accident.
Şöyle söyleyim bebeğim... Ne zaman yakalandıysam, hep kaza eseriydi.
It's an accident.
Kaza olmuş.
I don't doubt that it was an accident... the elevator door, through an oversight, was left open.
Onun bir kaza olduğundan şüphem yok asansör kapısı açık bırakılmış.
IT OUGHT TO LOOK LIKE AN ACCIDENT.
Bir kazaymış gibi görünmeli.
It's what you might call an unavoidable accident.
Kaçınılmaz kaza dediğin budur işte.
Chase it out of your mind, for heaven's sake, it was an accident.
Onu aklınızdan çıkarın. Tanrı aşkına, bu sadece bir kazaydı.
It's just been an accident, Rose.
Sadece bir tesadüfdü, Rose.
His door was locked, so there was no question but it was an accident.
Kapısı kilitli idi, bu nedenle kaza olması dışında bir olasılık yoktu.
It doesn't matter whether it's an accident or a heart attack as long as it is fatal, does it?
Ölümcül oldukça, ister kaza olsun isterse kalp krizi fark etmez, değil mi?
Nobody knows us here except Aileen and she thinks it was an accident.
Burada Aileen'in dışında kimse bizi tanımıyor ve o da bir kaza olduğunu sanıyor.
No, the trouble they're going to to drive you insane makes it look as though your father's had an accident, perhaps and all they're doing is keeping quiet about it.
Haylr, seni delirtmek I § in § ektikleri zahmet babanln bir kaza ge § irmi § olabilecegini gésteriyor onlar da bu konuda sessiz kallyorlar.
It was an accident, but she's bleeding badly... and somebody's got to get her to a hospital, so you better hurry
Bir kazaydı ama çok kötü kan kaybediyor. Birinin onu hastaneye götürmesi gerekiyor.
It may have been suicide or an accident, or she may have died at someone's hand.
Bir intihar ya da kaza olabilir, ya da birisinin ellerinde ölmüştür.
If we can't convince them it's an accident that we're trying to correct... we're going to have a situation that nobody bargained for... and only a lunatic wants.
Eğer onlara bunun bir kaza olduğunu ve düzeltmeye çalıştığımızı anlatamazsak... sadece delilerin isteyebileceği türden bir pazarlığa girmek zorunda kalacağız.
All I can tell you is that it's an accident.
Size tek söyleyebileceğim, bunun bir kaza olduğudur.
Because I hope to prove to you that it's an accident...
Çünkü bunun bir kaza olduğunu ispatlamayı umuyorum.
Nobody's ever gonna know it wasn't an accident.
Bunun bir kaza olmadığını kimse anlamayacak.
precisely because she unfortunately found out... that my husband's death wasn't an accident, she should have realised that it was both foolish and dangerous to push it.
Kesinlikle onun kocamın ölümünün bir kaza olmadığını... maalesef öğrenmesi yüzünden, zorlamanın hem aptalca hemde tehlikeli olduğunun farkında olmalıydı.
That's it, I'll tell'em it was an accident!
Aynen öyle. Kaza derim.
When you have an accident it's your fault, because you took a bend too fast.
Kaza geçirdiğinde bu senin hatan, çünkü virajı çok sert döndün.
Just imagine a book all about a boy who murders his mother and kills his father and pretends it's all an accident.
Düşünsene bir annesiyle babasını öldürmüş bir oğlan hakkında kitap ve hepsinin kaza olduğu yalanını iddia ediyor.
It seems to me it was an accident.
Bana bir kazaymış gibi geliyor.
It's you who's died in an accident at sea.
Denizdeki bir kazada hayatını kaybeden sen olacaksın.
Sondra's dead. It was an accident.
Bu bir kazaydı.
It means someone broke his neck just after... to make it look like an accident.
Yani, kaza süsü vermek için iner inmez... biri boynunu kırmış.
Apparently it was an accident.
Görünüşe göre kazaymış.
- it's obviously an accident.
- bu açıkça bir kaza.
It was an accident with that ridiculous gas stove!
Gaz sobasıyla yaşanmış saçma bir kazaydı!
Oh, yeah, it's an accident.
Hayır, kaza.
It was an accident.
Bir kazaymış.
Yellow flags and yellow lights along the circuit indicate the presence of an accident or as it is called in the racing world, a "shunt".
Pistteki sarı bayrak ve ışık bir kaza olduğunu gösterecek yada yarış dünyasında denildiği gibi kenardan geç
Four times out of five it's an accident.
Beş defadan dördü kaza diye geçiştiriliyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]