English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's an old

It's an old translate Turkish

2,385 parallel translation
It's all a giant distraction. Who's gonna care about an old loan scandal of yours when you're fighting against the system?
Siz sistemle savaşırken, kim çıkacak da eski bir borç skandalını umursayacak?
It's an old reference, but it still holds up.
Eski bir referans ama hâlâ işe yarıyor.
- It's an old Hong Kong 50-cent piece.
Hong Kong'a ait 50 sentlik.
They said it was an old muscle car.
Eski sağlam arabalardanmış.
It's an old lady with long banana boobs and a dog looking at her.
Muz görünümlü uzun memeleri olan yaşlı bir kadın ve ona bakan bir köpek.
Maybe it was an old street-racing buddy or somebody... I don't know... that he used to boost cars with?
Belki, eski bir sokak yarışçısı arkadaşı ya da birlikte... bilmiyorum araba kaldırdıkları birisiydi.
Oh, it's an old spy term for when spooks used to stuff their suitcases with crumpled newspaper to make it look like something valuable.
Eski bir casus terimi. Ajanların valizlerinin içini buruşuk kağıtla doldurup değerli gösterdikleri zamandan kalma.
If he can't even do it as a five year old, then he's... an un-sorcerer.
Bunu beş yaşındayken bile yapamıyorsa bu çocuğun hiç Büyü Gücü yok demektir.
- It's an old lady's color.
- Rengi yaşlı kadınlara göre.
It's, uh, it's an old client.
Eski bir müşteri.
I guess with Dylan and Emily at the dance... It's a perfect opportunity to come out and catch up with an old friend.
Dylan ve Emily danstayken eski bir dost ile arayı kapatmak için harika bir fırsat olduğunu sanmıştım.
It's an old wrestling injury.
Eski bir güreş yarası.
It's just an old, yellowing picture
Bu eski bir resim sadece.
Besides, it's tough enough for a parent to bury an 18-year old.
Zaten ailenin 18 yaşındaki kızını gömmesi yeterince acı.
Some of her old clothing, or maybe an old toy, or anything that could possibly have her DNA left on it.
Eski bir kıyafeti ya da bir oyuncağı. DNA'sının olabileceği her hangi bir şey.
It's an old model, there's no GPS.
Araba eski, GPS yok.
This is, um, it's... it's kind of a new twist on an old industry.
Bu... Bu... Eski bir meslek dalında yeni bir yaklaşım gibi.
It's like fancy cheese in an old guy's mouth.
Adım Gork, Ucube şehrinin lideriyim.
It's like an old infirmary or medical lab or something.
Eski bir revire veya medikal bir laboratuvara benziyor.
No Milo, it's just a little bit of graphite powder from an old FBI fingerprint kit.
Milo, bu sadece eski FBI parmak izi setinden kalma karbon tozu.
If it's an old swinging partner, he'd be easy to track down.
Eski bir partnerse bulması kolay olur.
- It's an old dance.
- Eski bir dans.
I'm gonna assume it slipped your mind just then that I'm an A.D.A. The man's 16-year-old son was murdered with two gunshots to the head.
Bölge Savcısı Yardımcısı olduğumun aklından çıktığını varsayacağım. Adamın 16 yaşındaki oğlu kafasına iki mermi sıkılarak öldürülmüş.
It's a sculptural relief on an old Midtown building from the'30s.
1930'lu yıllarda yapılmış, eski bir binadaki kabartma heykelmiş.
It's a transfer from an old Betamax.
Eski bir vidyo kasetten kaydedildi.
It's not an old wall.
Duvar eski değil.
It's an old prison trick for dyeing hair.
Saç boyamak için kullanılan eski bir hapishane numarasıdır.
I mean, yes, we have an amorph... shut up, you old queen. It's my fault.
Tüm suç benim.
Jim, it's an old car.
Jim, bu eski bir araba.
It's an old Halloween issue of "celebrities weekly," And on page 128 is... "countess hagula's youth juice."
Eski bir Halloween sayısı olan "Haftalık Ünlüler" dergisinin 128. sayfasında "Kontes Hagula'nın gençlik iksiri."
I don't know what to tell you. It's an old building.
Burası eski bir bina.
Four days ago I was called to value an old house, that's when it all began.
Bütün bunlar dört gün önce eski bir evi değerlendirmeye gönderilmemle başladı.
Looks like an old library book but it's over due by 221 years.
Eski bir kütüphane kitabına benziyor. - İade edilmesi 221 yıl gecikmiş.
It's an old engine factory.
Eski bir motor fabrikası.
It's an old cop trick Frank taught me.
Bana Frank öğretmişti.
Now it's alongside a 22-year-old girl left butchered in an alley.
Ama şimdi, 22 yaşında ölü bulunan bir kızın yanında çıktı.
It's an old Japanese Zero.
Eski bir Japon Sıfır uçağı.
There's an old healing spell, it's crude but it works.
Eski bir iyileştirme büyüsü, zordur ama işe yarar.
It's an old gag, a classic.
Bu eski bir numara, bir klasik.
It's an old man's car.
Bu yaşlı bir erkek arabasıdır.
So you went on from there to drive... I believe it was an old Ford Courier with a pizza hut roof on the top of the truck.
Yani arabayı o kadar sürdün yanlış hatırlamıyorsam eski bir Ford Courier'dı ve pizza çatılı bir kamyonun üstünden atladın.
It's an old dying woman's last wish!
Bu ölmek üzere olan bir kadının son isteği.
I looked into him it turned out he is someone you know from an old case
Onu inceliyordum. Onu eski bir davandan tanıyor olmalısın.
- No, it's an old picture.
- Hayır, eski bir fotoğraf.
since it's an old neighborhood, and it's a little emotional.
Eski bir mahalle olduğu için, sanki duyguları varmış gibi geliyor.
Turns out it was just an old piece of chewing gum.
Ama eskiden kalma bir parça sakızmış.
Hmm? Oh yeah well, it's an old building.
Evet, burası eski bir bina.
It's an old sex injury.
Eski bir seks zedelenmesi.
It's an old underground passageway. I've been down there before. The entrance is over here.
Eski yol biliyordum
It's an old antique job.
Eski, antika bir silah.
Nobody knows it's an old book? Nobody but you. Well, your secret's safe with me, sir.
Onu menajerime yeni yazmışım gibi gönderdim, sadece bu küçük sırrımı gizleyebileyim diye.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]