It's just me translate Turkish
11,196 parallel translation
Just please come over if it's the last thing you ever do for me.
- Bu benim için yapacağın son şeyse lütfen buraya gel. - Tamam.
Is it just me or does other you look like a bit of a twat?
Sırf ben mi yoksa diğer sen de mi biraz aptala benziyor?
- Well, that's okay. It's just you and me, baby.
Sen ve ben kaldık bebeğim.
It's just... me and Olaf.
- Sadece ben ve Olaf.
It seems to me right now that he's getting treated just like a dog or anything else that's cooped up.
Bana öyle geliyor ki Ona bir köpek gibi ya da kafeslenmiş başka bir şey gibi davranılıyor.
Well, it's just good to have it over with and... it's a relief for... me and my family.
Aslında, bunun bitmesi iyi ve... rahatlatıcı... Benim ve ailem için.
She looked a little upset so I questioned her a little bit about this and she just told me "just forget about it"
Biraz canını sıkıyor gibiydi. Ben de neler oluyor diye biraz ağzını aradım. Bana "Boş ver, önemli değil" dedi.
So if we're just limiting it to if it was possible that they could do it without me seeing it,
O yüzden, "Benim görmediğim bir sırada anahtarı yerleştirmiş olmaları mümkün mü?" sorusuna...
I pled with him to help me on this case, because it certainly isn't the case that you can just have one person and there's not a lot of attorneys in Oshkosh that have a background dealing with homicides.
Bu davada bana yardımcı olması için kendisine yalvardım çünkü kesinlikle tek bir kişinin altından kalkabileceği bir dava değil ve Oshkosh'te cinayet vakalarında tecrübesi olan çok fazla avukat yok.
The videotapes today... it just shows me that... - He wasn't- - -... the police were trying to get him
Bugün izlediğimiz video bence açıkça gösteriyor ki polis onu bir hikâye uydurmaya zorlamış.
People tell me to just forget about it. It's over with.
Yakınlarım artık unutmamı, her şeyin geride kaldığını söylüyor.
- God, 72 just bit me! - All right, that's it.
72 numara beni ısırdı.
Now, it's just you and me.
Artık sadece ikimiz varız.
That... It just makes me feel so warm and tingly inside.
İçimi ısıtıp kıpır kıpır ediyor da.
It's just what happened had an effect on me that I can't understand.
Sadece olan şey benim için bir etkisi oldu. Anlamayacağım
It just falls out of me these days.
Şu sıralar çok fazla geliyor.
I'm a developer, so, it's not just me.
Ben bir inşaat mühendisiyim, tek ben çalışmıyorum tabii.
It's about me being sick of you just meeting guys and falling into their dick-sand.
Bazen senden bıkıyorum artık çünkü sadece yeni insanlarla tanışıp onlara penis oynama sanatı yapıyorsun.
You know, it's a sin just to ask me that.
Benden bunu istemen bile günah.
It's just, the one that you gave me didn't really fit.
Bana verdiğin üstüme pek uymadı.
We just give this guy the offshore account numbers that you gave me, then he can give us the transaction number without knowing that he's committing treason when he does it.
Biz adamımıza offshore hesap numarasını vereceğiz o da bize vatana ihanet ettiğini bilmeden işlem numarasını verecek.
It's just you seem really familiar to me.
Bana tanıdık geliyorsun.
It's like this gigantic cock, you know, and she just was having me, you know, just drill her again and again and again.
Devasa bir penis gibiydi. Ve bana tekrar ve tekrar sokturuyordu.
Okay, it's just like an iceberg- - an iceberg with hundreds of witnesses to watch me climb.
Tamam, tıpkı bir buzdağı gibi -... yüzlerce tanığın tırmanmamı izlemesi için bir buzdağı.
It just seemed to me such a shame when we came here to find hardly anything of the past in the house.
Aslına bakarsanız buraya ilk geldiğimizde geçmişten hiçbir şey bulamamış olmamız çok üzücü bir durumdu.
No, I was just hoping that if I walked down the street next to Jack's body, maybe someone would be kind enough to do it for me.
Sadece, Jack'in tabutunun yanında yürürken acaba biri benim için bunu yaparak beni bir zahmetten kurtarır mı diye düşündüm.
Like it's just over for me.
Her şey bitmiş gibi.
It's just a small thing that's really important to all of us, but trust me, it's gonna suck.
Bu sadece küçük bir şey Bu hepimiz için çok önemli, fakat Bana güven, berbat olacak.
Thank you, sweetheart, and thank Greg for me, and please make sure you let him know it's just a loan.
Sağ ol tatlım, Greg'e teşekkürlerimi ilet ve lütfen söyle borç olarak alıyoruz.
Because it's just that I remember when you were in high school, you told me how much you wanted to be a photographer, travel the world.
Oysa sen lisedeyken bana en çok istediğinin..... fotoğrafçı olup, dünyayı gezmektir demiştin.
At least just come in with me. Let's make sure it's the right house.
En azından bir içeri gir de doğru eve geldiğimizden emin olalım.
"It's just too hard and too sad and it gives me a cluster headache." I know.
"Çok zor ve çok üzücü, bana küme tipi baş ağrısı veriyor" falan, biliyorum.
Just because my state of cleanliness is on a higher level of consciousness than both you two neanderthals, it's gonna protect me from bacteria eating me from the inside out.
Çünkü benim temizlik halim Daha yüksek bir bilinç seviyesinde İkinizi de iki neandertal'den daha
It's not just me.
Sadece ben değil.
Looks like it's just you and me, pork belly!
bu sadece benziyor sen ve ben, domuz karın!
- No, no, it's just me.
- Hayır sadece ben varım.
It's just the lying that kills me.
Yalan söylemen canımı çok sıktı.
Many a night, just at midnight, when all the world slept, it has welled up from my own bosom, deepening with its dreadful echo of the terrors that distract me.
Gecelerce, tam da gece yarısı, tüm dünya uyurken, bağrımdan kopup gelirdi, korkunç yankısıyla durmadan derinleşirken, korku benliğimi alırdı.
But luckily it's just you in front of me, Lenny.
Ama neyse ki önümde sen varsın Lenny.
Trust me, it'll be more fun just to watch me...
İnan bana, sırf beni izlemen daha eğlenceli olur.
Thanks, Dad. For what? You know, just for, you know, showing me what it feels like... to be a panda.
Hani sırf bir panda olmanın nasıl bir şey olduğunu gösterdiğin için.
The way everything's happened, I guess it just makes me feel more... Human.
Yaşanılan tüm bu olaylar insan olduğumu hatırlattı sanırım.
And it's just too much burden for me to feel like
Aman Tanrım! Bu... Bu da ne?
It's just that if she helps me, I might never know what part is me and what part is her and if
- Evet, gerçekten vardı. Neyse, olan oldu artık. Şimdi gerçek bir aile pikniği yapabiliriz.
- Are you worried about me? No, it's just my aim with a spear is not what it was.
Daha neler, sadece eskisi gibi nişan alamıyorum.
It's all right, son. You just pay me double.
Önemli değil evlat, iki katını verirsin olur biter.
And it's not just me!
Sadece ben değilim!
It's just I don't think about it for months, and then it just creeps up on me.
Aylardır aklımda yoktu ve sonra hiç anlamadan ortaya çıktı. Üzgünüm.
Out here, it's just you, me, and the woods!
Söylemiştim, burada sadece sen, ben ve orman var! Tanrım.
My husband passed away, actually, so it's just Stephen and me now.
Aslına bakarsan kocam vefat etti şimdi Stephen ve ben varız.
It's just me.
- Sadece benim.
it's just me and you 28
it's just 7387
it's just us 148
it's just sex 51
it's just a game 119
it's just the beginning 44
it's just a joke 49
it's just a dream 89
it's just business 103
it's just amazing 21
it's just 7387
it's just us 148
it's just sex 51
it's just a game 119
it's just the beginning 44
it's just a joke 49
it's just a dream 89
it's just business 103
it's just amazing 21