English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's just that i

It's just that i translate Turkish

11,218 parallel translation
It's just that I have lingering attachments.
Sevdiklerimden ayrılamıyorum, o kadar.
I just wanted to propose, Prince David, if it's quite all right with you, that I come along and lend aid.
Bir önerim olacaktı, Prens David. Eğer sana da uyarsa ben de gelip yardım edeyim.
I mean, it's no secret that I hated Jeffrey, but Esther, she loved him, and for them to just- -
Yani Jeffrey'den nefret ettiğim bir sır değildi ama Esther onu severdi. Onlar için sadece...
Turns out that was just an outer casing, and when I took it, it disintegrated.
Metal kısım sadece bir kabukmuş, elime alınca parçalara ayrıldı.
It gives me the willies. I'm just saying, let's all come up with a design that we each think is the best, and then we'll vote on it.
Demek istiyorum ki, hepimiz en iyisinin olduğunu düşündüğümüz birer tasarım yapalım ve sonra onu oylayalım.
I know, it's just that I... needed you, and I couldn't reach you, and that's never happened before.
Biliyorum, sadece sana ihtiyacım vardı ve ulaşamadım ki bu daha önce hiç olmamıştı.
I know, it's just... you don't think it's possible that anything happened between them, do you?
Biliyorum, sadece sence ikisinin arasında bir şeyler geçmiş olması mümkün mü?
I mean, it's just two guys that look like Ben circling the two guys that look like Ross.
Ben'e benzeyen iki adamla Ross'a benzeyen iki adam daireler çiziyor.
Well, I just thought it was gonna take a turn or something. - No, that... that's fine. That's fine.
- Evet, evet bu güzel.
Look, it... it's just hypothetical, but I think that...
Bakın, bu sadece varsayımsal, ama bence bu...
No, no, no, no, I think that it's great that everything's just out there, right out in the open.
Hayır, hayır, hayır, bence bu harika her şey açıkça ortada artık.
You know what, I just opened myself up to you To show you that I know what it's like to be you, But I don't.
Biliyor musun, sana az önce kendimi açtım böylece senin yerinde olmanın nasıl olduğunu bildiğimi gösterecektim ama olmuyor.
I left that deliberately, just smoothed it where rubbing against the Chief's skin would have polished it.
Orasını bilerek öyle bıraktım. Şef'in cildine sürten kısmın parlamaması için düzleştirdim.
No, it's just that ever since I was a little kid, he was constantly making fun of handicapped people.
Hayır, küçüklüğümden beri engelli insanlarla sürekli dalga geçiyordu da.
Hey, look, I'm just saying, it's no surprise that justice isn't colorblind.
Bak, sadece şunu diyorum : Adaletin renkkörü olmadığına şaşmamalı.
"Hey, look, I'm just saying it's no surprise that justice isn't colorblind."
"Bak, sadece şunu diyorum : Adaletin renkkörü olmadığına şaşmamalı."
Well, then it's a good thing I'm not wearing that dress. I just found a way better one online.
Öyleyse iyi ki o gelinliği giymiyorum.
If what everyone's saying is true- - and it's beginning to seem like it is- - my whole life just changed, and I am so not ready for that.
Herkesin söylediği doğruysa, ki bana doğru gelmeye başladı bütün hayatım değişecek demektir. Bense buna hiç hazır değilim.
I just have to get back to whatever it is that's been erased.
Sadece demin silinen şeyi tekrar getirmek zorundayım.
I just, uh, remembered, I got that thing in the whatever with the what's-it.
Şimdi aklıma geldi de şu şeydeki şey işim vardı.
It's just that, right now, Curtis and I are trying to figure out how to build a very important piece of equipment, or someone could die.
Sadece şu anda Curtis ile ben çok önemli bir makine inşa etmeye çalışıyoruz yoksa birileri ölebilir.
Let's just say that it involves two bored mean girls on a campus full of easy targets, but fortunately, I have come up with a genius plan to keep them occupied while Damon sorts out his Oscar problem.
Şöyle diyelim 2 sıkılmış kız kolay hedef dolu olan bir kampüsteler. Ama şansımıza Damon Oscar problemini çözmeye çalışırken onları meşgul edecek çok zekice bir plan yaptım.
- It's just when I get something that I've wanted for a really long time, sometimes I do this thing...
Çok uzun zamandır istediğim bir şeyi elde edince bazen böyle yapabiliyorum.
It's just that I've never...
Sadece daha önce hiç...
I don't know what you've just been through or what it's like in that thing, but the longer that you are trapped, the more your humanity gets stripped away.
Neler yaşadın bilmiyorum ya da orada olmak nasıl bir duygudur ama sen orada ne kadar uzun kalsan insanlığın o kadar yok oluyordu.
I hated that he was just getting away with it like nothing ever happened.
Hiçbir şey olmamış gibi bundan kurtulmasından nefret etmiştim.
Well, much as I'm sure your client would enjoy playing volleyball with a gaggle of white-collar criminals, we're talking about murder here, and we have reason to believe that it was more than just Criolla.
Müvekkilin bir grup beyaz yakalı suçluyla voleybol oynasaydı güzel olurdu ama burada cinayetten bahsediyoruz ayrıca cinayetlerin Criolla ile sınırlı kalmadığına inanıyoruz.
Just that it's to do with Kate, - They expect you to jump on a plane based on nothing more than that? - and I must leave tonight.
Sadece bunun Kate ile ilgili olduğunu ve bu gece yola çıkmam...
It didn't turn Dana into a killer. I'm not saying that. I'm just saying it might have contributed to her becoming depressed.
Öyle demiyorum ama depresyona girmesine katkısı olmuştur.
I don't know how it fell out, but that's just the situation.
Bu nasıl sadece ortaya çıkma olabilir Dale? - Nasıl olduğunu bilmiyorum ama durum bu.
It's just weird, Charlie. That's all I'm saying.
Neden?
It's just I sleep a lot better knowing that you'll kill whatever walks through that door.
Kapıdan ne girerse öldüreceğini bildiğim için uyumak daha kolay oluyor.
- No. It's just that I told you that I didn't need you to do any transcribing.
Senin transkripsiyon yapmana gerek olmadığını söyledim.
Because you've convinced her that it's all gonna be okay, that you two are just gonna get to live happily ever after, and I didn't want to be the one to make that all come crashing down.
Çünkü onu her şeyin iyi olacağına ve ikinizin sonsuza kadar mutlu yaşayacağına inandırmışsın. Ve ben bunların hepsini sona erdiren kişi olmak istemiyorum.
It's just I'm usually the one that has to say that first.
Seni seviyorum diyen genelde ben olurdum da.
It's just that when I broke into your apartment and like, you told me that if you were me, you would just forget about him and move on, that I was like, too good for him anyway,
Evine girdiğimde benim yerimde olsan onu unutup yoluma devam etmemi zaten onun için çok iyi olduğumu söylemiştin.
Well, I'm sorry. It's just... That's insulting to anyone who's ever done any kind of close-up magic, so...
Yakın plandan herhangi bir büyü yapmış herkes için aşağılayıcı...
Yeah. I made up some story about it being snobby, but Donna, that's just the tip of the iceberg.
Ona bunun gösteriş olacağını anlattım, ama Donna, bu buzdağının görünen yüzü.
Yeah, that... that's just it. I don't feel...
Ama biraz kötü hissettim.
It's about how incredible this is and how amazing you are and how much I love being with you and how, being with you, I've become myself, and I... and I want to keep doing that and expanding and getting closer and closer to that, and I know that I will just start shutting down if we have to, you know, make some commitment to... to next year, next month, or...
Bu sana ne kadar çok aşık olduğum ne kadar inanıImaz olduğun ve ne kadar şaşırtıcı olduğun hakkında kendim olabilmekten ve seninle birlikte olmak hakkında ve bunu devam ettirmek istiyorum genişlemeyi ve yakınlaşmayı ve kapatmakla başlayabilirim eğer yapacaksak, gelecek yıla, gelecek aya ya da söz verebilirim.
It's just that I knew that I recognized you.
Artık seni tanıdığımı biliyorum ya.
I don't know if it's a result of a trauma or if you're just a born sociopath, but there's a screw loose in that head of yours.
Bunun nedeni bir travma mı yoksa doğuştan mı sosyopatsın bilmiyorum ama ama kafanda cidden bir sorun var.
I just found out that I have a son that I didn't know about, and it's... you know, it's just sort of in my head now.
Yalnızca daha önceden bilmediğim bir çocuğum olmasını öğrenmek biraz şey... kafama takıImadı değil.
I mean, there was this movie called Cocktail that came out, and for some reason it just made me extremely horny.
Kokteyl denen zıkkımı içip kafayı bulunca o azgınlıkla ne yapmışsam yapmışım işte.
I just want you to know that it's okay that you're not crying.
Bilmenizi istiyorum ki... Ağlamamanız sorun değil.
I would've expected you of all people would've understood that when I make a demand, it's just that.
Bir istekte bulundugum zaman, son söz oldugunu hepinizin anlamasini beklerdim. Ertelemeye tolerans gösterilemez.
I am so proud of you, and I know you're gonna achieve great things in this world, and I just read about this new nail polish that changes colors if you dip it in a drink that has a roofie - -
Seninle gurur duyuyorum ve bu dünyada mükemmel şeyler başaracağını biliyorum. Renk değiştiren yeni bir oje çıkmış. İçeceğe damlatıldığı zaman bayıltıcı etki...
Well, it's just that, you know, I'm kind of coach, so - -
Koç ben oldum ya şimdi hani...
I just like to keep surfing the way I like it, and that's just to have fun.
Sevdiğim gibi sörf yapmak isterim, yani eğlenmek isterim.
If I can just leave this thing that I've spent three weeks trying everything I have into it, and I can walk away from it, then that's when I know I'm making the right decisions.
Eğer bu işi bırakabileceksem, üç haftamı ayırdığım ve her şeyimi ortaya koyduğum bu şeyi bırakıp gidebileceksem doğru kararlar alabildiğimden emin olmuşum demektir.
And it's not that I'm not processing it, it's just... I've seen 700 murders, Vega.
Ve alışmaya çalıştığım bu değil sadece ben 700 tane cinayet gördüm, Vega.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]