It's my translate Turkish
104,085 parallel translation
Well, no. I guess it's more like my seventh or eighth.
Değil, sanırım yedinci veya sekizinci.
It's the specs for the new research facility my father is building.
Bunlar babamın yaptığı yeni araştırma tesisinin tasarımları.
Smash and grab. It's just my style.
Parçala ve al, işte bu benim tarzım.
Emperor, it's my duty to inform you that we have failed.
İmparatorum, başarısızlığımızı bildirmek benim görevim.
Well, that, too. But it's a little above my pay grade.
Yani, o da öyle ama fiyatı maaşımın biraz üzerinde.
It's just frustrating. I was finally about to learn something useful from my past.
Sadece biraz sinir bozucu, nihayet geçmişimden işe yarar bir şey öğrenecektim.
Now it's a matter of convincing the rest of my people.
Şimdi sorun halkımın kalanını ikna etmek.
My point is, after really thinking about it, it's become obvious :
Demeye çalıştığım şey, bir düşününce... çok bariz oldu ;
It's poisoned my mind.
Zihnimi zehirledi.
I can turn my environment into anything I want, create a world limited only by my imagination, but it's still not enough.
Çevremi istediğim şeye çevirebiliyorum, hayal gücümün sınırlarına kadar, kadar hala yeterli değil.
It's my understanding that what people don't know can hurt them... quite severely.
Benim anladığım kadarıyla, insanların bilmediği şeyler onları çok ciddi üzüyor.
- It's my call.
- Bu benim kararım.
but it was an executive order... It's out of my hands.
Benim yetkimin dışında.
Your daughter gets drunk and screws around, and it's my boy's fault?
Kızın sarhoş olup etrafta sürtünüyor,... ve bu oğlumun suçu mu?
The more I believe, the more I know it's my responsibility to save them... and I've never been more afraid.
İnandığımdan daha fazla, Bildiğimden daha fazla bu onları korumak benim sorumluluğum... ve ben şu ana kadar hiç bu kadar korkmamıştım.
It's my job to enforce the law.
Kanunları uygulamak benim görevim.
My whole life I believed there was something bigger out there and now I find out it's all true.
Hayatım boyunca böyle bir dünya olduğunu düşledim. Şimdi öğrendim ki hepsi gerçekmiş.
As Regent, it's... It's my duty to protect you.
Seni korumak naip olarak benim görevim.
See it's been much too long since I met someone whose skill matched my own.
- Söyledim, evet. Ama yetenekleri bana denk biriyle karşılaşmayalı uzun zaman oldu.
Sorry it had to be this way, but nothing's gonna stop me from getting to my family.
Böyle olduğu için üzgünüm ama hiçbir şey beni aileme ulaşmaktan alıkoyamaz.
You know it's my fault?
Bunlar benim suçum biliyorsun değil mi?
My dad used to make me watch it and I hated it then, but now I kind of think it's funny.
Babam bunu bana izletirdi. Eskiden nefret ederdim. Fakat şimdi...
I just don't think that it's my place to talk to you about that sort of thing.
Seninle bu tip şeyleri konuşacak konumda olduğumu sanmıyorum.
It's just, well... there's the story me and my dad always tell, and then there's what really happened.
Babamla benim her zaman anlattığımız bir hikaye ve bir de gerçekten ne olduğu var.
If I keep licking my fingers, it means it's good lechon.
Parmaklarımı yalayıp duruyorsam lechon iyi olmuş demektir.
It so happened my father became ill the summer before I graduated from college so... my dad's dying wish was to keep the business open.
Üniversite mezuniyetimden bir önceki yaz babam rahatsızlandı. Babamın ölüm döşeğindeki arzusu işi devam ettirmekti.
I know it's a little strange, my coming here.
Komite en çok insana en çok faydayı getirecek yeri seçti. Bu yerin Kingsford olduğuna karar verildi.
I assume everyone hates this man from first sight. [juror] It's not gonna color my opinion.
Çok hızlı bir hayatım var.
That's how I survived growing up, and it's how I still live my life today, heeding and listening to my fear.
Küçükken bu sayede hayatta kaldım ve hayatımı hâlâ böyle yaşıyorum. - Korkuma kulak vererek.
So it always warms my heart when I see a boy who still has his father's shoulder to lean on, his father's contacts to deploy, his father's balls clanking around in place of his own,
Bu yüzden hâlâ babasının omzuna yaslanabilen bir çocuk görmek her zaman yüreğimi ısıtıyor. Babasının dostlarını devreye sokan, kendi cesareti yerine babasının cesaretiyle hareket eden bir çocuk çünkü kendisi daha adam olamamış.
It's not my best. It's not my worst.
Benim için en iyi yer değil ama en kötüsü de değil.
It's my sister's wedding.
Kız kardeşimin düğünü var.
My cash on hand happens to be tied up in an few real estate deals right now, and it's not the right time to sell.
Buna inanmakta güçlük çekiyorum. Elimdeki nakit birkaç emlak anlaşmasına gitti ve şu an mülk satmak için doğru zaman değil.
It's no exaggeration to say that Bobby Axelrod is the man who gave me my life, or at least let me keep it.
Bobby Axelrod'un bana hayatımı veren ya da kaybetmememi sağlayan adam olduğunu söylemek abartı olmaz.
My goal is to do oppo before they do oppo, so if there is a potential October surprise, we drop it in February during the fucking Super Bowl.
Amacım, zayıflıklarını onlardan önce ortaya çıkarmak. Mesela ekimde olası bir sürpriz varsa bunu Şubat'ta duyuracağız. Süper Bowl sırasında.
It's my calling.
Bu benim söyleme şeklim.
It's my whole family, my father.
Bütün ailem, babam da.
It's my fault.
Benim hatam.
Anyway, I'm having Bobby pick me up here so I can keep my hand on the fire extinguisher until we get to our wherever it is he's taking me.
Her neyse, Bobby beni buradan alacak. Beni alana kadar ellerimi yangın söndürücü üzerine koyabilirim.
- I know it's gonna be difficult to say goodbye to my family, but being B-positive,
Aileme veda etmenin zor olacağını biliyordum.
It's great, I've been having the time of my frickin'life, Born-o.
Hayatımın en harika zamanlarını yaşıyorum doğan.
My dad owned a flower shop, and when it was struggling, I...
Babam çiçek dükkanı sahibiydi, ve başı sıkıştığında Ben...
Ooh, look, it's... my assistant's, uh, motioning to me.
Ooh, bak o... benim asistanım uh, el işareti yapan.
Look, I get it, you guys have had lots of bosses, but it's my job to make sure we deliver, and I'm trying to help us do that.
Dinleyin biliyorum patronlarınızı kaybettiniz, ama benim işim teslim götürmekten emin olmak, ve bunda bize yardım etmeye çalışıyorum.
Well, the way I see it, if you don't take this to Bruce, maybe I will, and maybe I'll be the one sipping Wayne Light Lime in my Gotham office.
Görüyorum, Bunu Bruce'a götürmezsen, belki ben götürürüm, ve Wayne ışıklı Limesinden bir yudum alırım
It's just me and my team are gonna need somewhere to go right after you bring Celina back.
Sadece ben ve ekibim, sen bize Celina'yı getirdikten sonra bir yerlere gideceğiz de.
Of course it's my night, ok?
Tabii ki benim gecem, tamam mı?
It's my pleasure.
Ah, benim için bir zevkti.
It's an electro sonic resonance redactor of my own design.
Bu, kendi tasarımım elektro sonik rezonans redaktörüm.
Well, let's just let it play out, and if it seems like they have any clue about what we're up to, talismans, et cetera, then I may need you to improvise, my friend.
Bırakalım konuşsunlar. Yaptığımız hakkında en ufak bir fikirleri varmış gibi görünürlerse tılsımlar falan o zaman doğaçlama yapmana ihtiyacım olabilir dostum.
It's about a way of life. One that my ancestors helped build.
Atalarımın inşasına yardım ettikleri bir yaşam biçimiyle ilgili.
it's my birthday today 36
it's my pleasure 234
it's my birthday 237
it's my fault 1190
it's my day off 56
it's my sister 92
it's my turn 253
it's my life 160
it's my dad 141
it's my brother 85
it's my pleasure 234
it's my birthday 237
it's my fault 1190
it's my day off 56
it's my sister 92
it's my turn 253
it's my life 160
it's my dad 141
it's my brother 85