It's not bad translate Turkish
4,989 parallel translation
It's not that bad.
O kadar da kötü değil.
It's not that bad?
O kadar kötü değil mi?
It's not so bad that he's dead, but it is so bad that Gibbs had to pick him up.
Ölmüş olması pek sorun değil de Gibbs'in onun cenazesini alacak olması büyük bir sorun. - Öyle bir şey işte.
Are you sure that's not just what it sounds like... a bad dream?
Bunun sadece kötü bir rüya olmadığına... emin misin?
Come on, Dad, it's not that bad.
Hadi ama, baba, o kadar da kötü değil.
It's not so bad, huh?
- O kadar da kötü değilmiş ha?
In an era of war it's not necessarily a bad thing for children to have strict training.
Bu savaş döneminde çocuklara bakım ve eğitim vermekte ne gibi bir sakınca var?
well, i got to say, it's not as bad as i thought it would be.
İtiraf edeyim tahmin ettiğim kadar kötü değil.
It's not as bad as you think.
Bu düşündüğün kadar kötü bi şey değil.
You know, honey, it's not really--it's not that bad.
Biliyor musun tatlım... Gerçekten... Kötü değil gerçekten.
But... when it's just the three of us, it's not so bad, I guess.
Ama, sadece üçümüz olduğunda, sanırım o kadar da kötü değil.
It's not bad.
- Kötü değil.
Also, and it's not an excuse, I have a very bad back.
Ayrıca, bahane olsun diye söylemiyorum belim çok kötüdür.
Oh, it's not that bad. I've been told I'm a skank.
Ben de kevaşe olduğumu söyledim.
It's not bad. Quite sweet.
İdare eder, biraz soğuk işte.
Aunt Poise, it's not as bad as it seems.
Poise Teyze, bu o kadar da kötü değil.
It's not that bad.
O kadar da kötü olmadı.
It's not bad.
- Evet. Fena değil.
It's not a bad idea.
Fena fikir değil.
It's not a bad idea of having a friendly image sometimes when people want.
Halk talep ettiği zaman dostça davranmak kötü bir şey değil.
When I was going through my bad times, I found Norfolk was perhaps maybe not the place to be and... just because it's so flat and there was a sort of a... a bleakness about the place, but obviously now...
Kötü zamanlarımdan kurtulmak için Norfolk'u buldum ama muhtemelen olmamam gereken bir yerdi ve O kadar düz ki...
- Relax, Paddington, it's not that bad.
- Sakin ol Paddington. O kadar kötü değil.
It's just a bad mug shot, not very recent.
Eski çirkin bir vesikalığı sadece.
It's not so bad now... little things, things that I can hide... but that's a train that only runs one way.
Şu an durumum kötü değil. Küçük şeyler var. Saklayabileceğim şeyler.
And it's not just you, Bad Cop, that keeps messing up my plans.
Planlarımı altüst eden tek sen değilsin, Kötü Polis.
Oh, come on, it's not that bad.
Yapma, o kadar kötü değil.
- It's not that bad.
- O kadar kötü değil.
It's not so bad.
Çok ta kötü değil.
It's not a bad idea to befriend with him
Onunla dost olman iyi bir fikir değil.
So it's not all bad then.
- Tamamen kötü değil yani.
- Yeah. Okay, it got infected with staph, but it's not the bad staph.
Tamam, stafilokok enfeksiyonu kaptı ama ciddi derecede değil.
- Guess. You can come closer, it's not bad staph.
Yaklaşabilirsin, bulaşıcı değil.
It's gun metal and it might not be so bad if I drive at night.
O metal ve bu gece sürebilseydim kötü olmazdı.
I don't know and I don't want to know how many years it's been, but at some point, I think it's actually bad for you not to have... plans.
Kaç yıl oldu bilmiyorum, bilmek de istemiyorum ama bir noktadan sonra, bence planın olmaması senin için kötü.
Internet porn gets a bad rap in some circles, but it's not deserved.
İnternet pornosu bazı çevreler tarafından kötü lanse ediliyor ama bunu haketmiyor.
No, it's not that bad.
Hayır o kdr da kötü değil.
It's not so bad.
Fena degil.
Yeah, it's not so bad.
Ehh, fena değil.
Come on. It's not bad.
O kadar da kötü değil.
I think it'd be fine if you just... it's not bad.
Hiç fena değil.
It's maybe not such a bad thing.
O kadar kötü bir şey olmayabilir.
Play by the rules, it's not a bad life.
- Kötü bir hayatın yoksa oyunu kurallarına göre oynarsın.
It's not bad, eh?
Fena değil ama, değil mi?
It's not so bad.
Hiç fena değil.
- It's not bad.
Hiç fena değil.
It's not a bad life out here, is it?
Burada kötü bir hayatı yok, değil mi?
It's not gonna be that bad, man.
Bu kadar kötü olmayacak adamım
- "No, Ced. It's not that bad." - It is that bad.
- "Hayır Ced O kadarda kötü değilsin." demenizi bekliyordum
We get it, the kid's hurt, but not this bad.
Anladık, çocuk yaralandı ama o kadar kötü değil.
It's not a bad thing.
Bu kötü bir şey değil.
No, it's not bad, old friend.
Hayır, kötü, eski dostum değil.
it's not bad at all 20
it's not fair 795
it's not 5855
it's not that difficult 19
it's not your fault 1412
it's not that good 18
it's not funny 753
it's nothing 2788
it's not mine 359
it's not a big deal 561
it's not fair 795
it's not 5855
it's not that difficult 19
it's not your fault 1412
it's not that good 18
it's not funny 753
it's nothing 2788
it's not mine 359
it's not a big deal 561