It's not really my thing translate Turkish
75 parallel translation
It's really not my business, that kind of thing.
Bu tip meseleler benim işim değil.
It's not really my thing.
Pek tarzım değil.
It's not really my thing.
Aslında benim işim değil bu.
It's really not my thing.
Bunlar gerçekten benim için değil.
It's just not really my thing.
Bu bana göre değil.
It's not really my thing.
Gerçekten benim tarzım değil.
Well, the thing is... It's not really my taste.
Konu şu ki benim zevkime uygun değil.
- No, it's not really my thing.
- Böyle yerleri pek sevmem.
I'm sorry. I'm trying to flirt with you. It's not really my thing.
Seninle flört etmeye çalışıyordum ama flört pek benim olayım değildir.
It's not really my thing.
İlgi alanımda değil.
It's just not really my thing to like sleep around.
Onunla bununla yatmak bana göre değil.
Well... it's really not my thing.
Pekala. Bu bana göre bir şey değil.
It's really not my thing.
Bu gerçekten bana göre bir şey değil.
Thank you, Kiffany but it's really not my thing.
Teşekkürler Kiffany, ama pek bana göre değil o.
It's not really my kind of thing.
Benim tercihim değil.
It's not really my kind of thing.
Bana göre değil, gerçekten.
It's not really my thing.
Bu gerçekten bana göre değil.
Well, it's not really my thing, either.
Benim de yapacağım türden bir şey değil.
It's not really my thing.
Benlik bir şey değil.
It's not really my thing, Ziva.
Pek tarzım değildir, Ziva.
Oh, yeah. But it's not really my thing.
Oo, evet, ama...
It's just- - that's not really my thing, you know?
Bu sadece- - gerçek şeyim değil, anlarsın ya?
Look, Lex, I would really like to help but lying, it's just, you know, it's not my thing.
Bak Lex. Yardım etmeyi gerçekten isterim ama yalan söylemek benim tarzım değil.
- It's not really my thing. - What?
- Pek benim tarzım değil.
The thing is, um... it's not really my call, Sun.
İşin aslı buna ben karar veremiyorum Sun. - Peki kim veriyor?
- It's not really my thing. - Bullshit.
- Saçmalık.
It's really not my thing.
Bana göre değil.
It's not really my kind of thing, but we got to start you off easy, work your way up to the good stuff.
Aslında bana uygun bir şey değil, ama bizim başlangıç yapmamızı... iyi şeylere doğru yükselmemizi sağlar.
All the same, if it hasn't been taken by inter-galactic art thieves, it's not really my thing.
Hepsi aynı, eğer galaksiler arası hırsızlar tarafından çalınmadıysa gerçekten beni ilgilendirmez.
No, really. It's not my thing.
Gerçekten ben ilgilenmem
- But it's not really my thing.
- Ama pek bana göre değil.
It's not really my thing.
Pek benim işim değil.
Uh... No, it's not really my thing.
Hayır, o benim değil.
Are you in or out? It's just not really my thing.
Benim olayım değil.
It really pays to win the challenges,'cause, You know, that getting up early, that is just not my thing.
İyiki kazanmışız bu yarışı, çünkü, bu kadar erken kalkmak bana göre değil.
It's not really my kind of thing.
Faldan pek hoşlanmam.
Yeah, it's not really my thing.
hadi oradan be.
See, the thing is, it's not really my style To pretend to be somebody I'm not.
Yalnız mesele şu ki, olmadığım biri gibi davranmak pek benim tarzım değil.
It's not my sort of thing, really...
Bu pek de bana göre bir şey değil...
Well, the thing is, it's not really my duck.
Bu şey...
It's not really my thing.
Benim olayım değil bu.
I'm not really the roommate type. It's just not my thing.
Ama ben ev arkadaşlığı yapabilecek tipte biri değilimdir.
It's not really my thing, either.
Bu beni de ilgilendirmez.
It's not really my thing.
Pek bana göre değil.
It's not really my thing, but...
Pek hoşuma gittiği söylenemez ama...
- It's not really my thing.
- Bana hitap eden bir şey değil.
Like this big Bluebell race. I mean, it's not really my thing, yet I did it.
Bu BlueBell yarışı gibi benim yapacağım şey değil yine de yaptım.
Ben, it's just the whole racing to save Jane thing, it's not really my problem anymore.
Ben, bu Jane'i kurtarma yarışı falan artık benim sorunum değil.
So, no, it's not really my kind of thing.
Evet, bana göre değil böyle şeyler.
Yeah, it's just really not my thing.
Benim olayım değil ya o.
I got it for you before you broke up with me, and it's not really my thing, so I thought I may as well give it to you.
Bunu beni terketmeden önce almıştım. Aslında bu benim değil, ve düşündüm ki bunu sana vermem çok iyi olur.