English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's not that big

It's not that big translate Turkish

717 parallel translation
It's not only Pete Montana that's through, but the Big Boy himself.
İşi biten sadece Pete Montana değil, Big Boy'un kendisi de bitti.
That'd be very good for "Javert"... but the blood stain's not big enough You can't see it... and the body isn't visible
Bu " Javert için çok iyi olabilir fakat kan damlası yeterince büyük değil. Görülmüyor ve vücut da fark edilmiyor.
When I'm with a girl that's cute and appealing with big, blue eyes... ... and I feel electric waves running through me... ... I can be pretty sure she's the one doing the sending, whether she knows it or not.
Büyük mavi gözlü tatlı bir kızla birlikteysem ve elektriklenme hissediyorsam farkında olsa da olmasa da sinyali gönderen odur.
That's big talk, coming from you! It's not even your own money
Kendi parasını kazanmayan biri için bu ne büyük sözler!
It is not only in size, but also in the luxury of her appointments... that the Titanic takes first place among the big steamers of the world.
"Titanik, sadece ebat bakımından değil aynı zamanda lüks donanımı sebebiyle de büyük vapurlar arasında dünyada birinci sırada."
George's biggest problem about the... about our son about our great big son is that deep down in the private pit of his gut he is not completely sure that it's his own kid.
George'un en büyük sorunu, oğlumuz hakkında çok derinlerde taşıdığı bir hazımsızlık, büyük oğlumuz hakkında onun kendi çocuğu olduğundan tümüyle emin değil.
And if the diversion's not big enough, it won't draw that watchman.
Yeterince büyük olmazsa da nöbetçilerin dikkatini çekmez.
I mean, so big that paper money's not worth anything. You use it for wallpaper.
Kağıt parayı duvar kağıdı yaptıracak kadar büyük.
It's a big building with patients, but that's not important.
İçinde hasta olan bir bina, ama bu önemli değil.
It's not a big deal, that's why.
Önemli bir şey değil de ondan.
It's not that big a deal.
Abartılacak birşey yok.
- It's not that big a deal to think.
Bu o kadar da büyütecek birşey değil.
More of them? It's not that big a town.
Burası o kadar büyük bir kasaba değil.
- Surely it's not that big a thing.
- O kadar da büyük bir şey değil.
It's not that big a deal, really.
O kadar önemli değil, gerçekten.
It's not my hunch that's big, it's the mouth of your jar that's narrow.
Benim kamburum çok büyük değil senin kübünün ağzı çok dar.
It's not that big a deal to me.
- Pekala. Benim için sorun değil.
You listen to me, you son of a bitch, there's a kid out there using his car to kill people, not that it's such a big deal since it seems to be your gang he's got it in for.
Beni dinle, seni ( küfür )... dışarda ki velet arabasıyla insan gebertiyor... görünüşe göre çetenize kin beslemiş... biri varken böyle bir anlaşma olamaz.
It's not that big, but it's okay.
Burası kadar büyük değil, ama idare eder.
- It's really not that big of a deal.
- O kadar zor değil.
- You see, sir, it's the big push today, and I'm not all that keen to go over the top.
Şey, efendim, bu gün büyük taarruz var, taarruza katılmaya pek hevesli de değilim.
It's sad to say that kids not accepted by their peers really never learn how to get along with people in the big grown-up world. Why is that, Cliff?
- Üzücü ama arkadaşları arasında kabul görmeyen çocukların yetişkin dünyasında da insanlarla ilişki kurmayı başaramadığı söylenir.
- It's not that big a deal.
- Önemli bir şey değil.
- Not big in the sense of large, although it's that, too.
- Uzun anlamında demiyorum, gerçi aynı zamanda uzun da.
That's all I'm saying. It's not a big issue.
Büyük bir sonuç yoktu.
Well, it seems some silly twit... did not get a big enough oxygen pump... but that's supposed to be a devil.
Şey, bazı ahmak budalalar yeteri büyüklükte bir hava pompası getirmemişler gibi gözüküyor ama bunun normalde bir şeytan olması gerekiyor.
Once you've had money all of your life, it's not that big of a deal anymore.
Her ihtiyacında paran olunca bunun bir kıymeti olmuyor.
That's your new target, unless it's not big enough.
Bu senin yeni hedefin, tabii yeterince büyük değilse, o zaman başka.
- It's not that big a rump roast.
O kadar fazla et yok, Nordberg.
Let me just say that everything's gonna be fine. Yeah, it's not a big deal.
- Her şey yolunda gidecek.
No, it's not that big.
Hayır, o kadar da büyük değil.
It's not that big.
- O kadar büyük değil.
Look, Tito, it's not that big of a deal.
Bak Tito, o kadar büyütülecek bir şey değil.
It's not that big of a deal.
Çok da önemli değil.
- It's not that big of a deal.
- O kadar önemli değil.
It's really not that big!
Hadi ama, o kadar da büyük değil.
Come on, it's not that big a deal.
Hadi ama çocuklar, o kadar da önemli bir şey değil.
- It's actually not that big a deal- -
- Çok önemli bişey değil.- -
It's not that big a deal.
O kadar da büyük bir sorun değil.
Actually, it's not that big of a group.
Aslında çok kalabalık değiliz.
- l'm still not following. - lmagine all the things that had to occur, not only in his life but in everybody else's, to arrange it so that on that particular night the Big Bopper would be in a position to live or die depending on a flippin'coin.
Sadece onun hayatındaki değil, herkesin hayatındaki olacak şeylerin öyle bir şekilde ayarlanacağını ve sonuçta o seçilmiş gecede Big Booper'ın yaşamasının veya ölmesinin bir paranın fırlatılmasına bağlı kalacağını düşün.
It's not that big a deal.
Haydi Franny, bu o kadar önemli değil.
It's not that big a deal.
O kadar büyük birşey değil.
I MEAN, IT'S NOT REALLY THAT BIG A DEAL.
Haklısın. Büyük bir sorun da değil zaten.
If it's no bother... If it's not too big a deal, Maybe you can get me a few photographs of that thing...
Eğer önemli değilse, eğer çok zor olamayacaksa,... boynuzlu bir hayvana hiç benzemeyen şu şeklin birkaç fotoğrafını bana vermenizi isteyeceğim.
It's not over till that big, ugly fat woman sings that little song.
Çirkin ve şişman kadın o küçük şarkıyı söyleyene kadar bitmez.
It's not my fault that the bag was to big to go in carry-on
Benim hatam değil. çanta, taşımak için büyüktü.
It's not that big of a deal.
O kadar da önemli değil.
It's not that big a deal. We've done it a lot on the show.
Bunu şovda defalarca yaptık.
Supposedly, it's not that big a deal.
Çok önemli olmadığını söylüyorlar.
It's not that big a deal.
O kadar önemli bir şey değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]