English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's so boring

It's so boring translate Turkish

291 parallel translation
Is it so boring to sit with me alone?
Benimle oturmak bu kadar sıkıcı mı?
It didn't occur to me that it would be so boring for you to be alone with me.
Benimle yalnız kalmanın seni sıkacağını düşünemedim.
Would it be so terribly boring if we were to remain alone?
Yalnız kalmamız seni bu kadar mı sıkıyor?
It's so boring to worry about things like that!
Böylesi şeyler hakkında endişe etmek çok sıkıcı.
It's the sophisticated women who get boring so quickly.
Sofistike kadınlardır çabuk sıkanlar.
And yet it's so boring here.
Ve yine de burası çok sıkıcı.
Crassus, it's so boring.
Crassus, bunlar çok sıkıcı.
It's all so boring.
Herşey o kadar sıkıcı ki!
It's so virtuous and so boring.
Çok erdemli, ama çok sıkıcı bir hareket.
You've probably heard this so often that it's boring but I had to say how much I enjoyed what you did.
Sıkıcı gelecek, çünkü çok duymuşsunuzdur ama şovunuzdan çok zevk aldım.
It's not so boring.
Sıkıcı gelmedi.
My God, it's dull, it's so desperately dull and tedious and stuffy and boring and desperately dull.
Tanrım, sıkıcı, felaket sıkıcı bıktırıcı, boğucu ve sıkıcı ve son derece sıkıcı.
Sure, a dead man doesn't have to worry about anything, but it's so boring.
Doğrudur, ölü bir insanın hiçbir şey için endişe etmesine gerek kalmaz ama bu da çok sıkıcı olur.
It's so deadly dull and tedious... and stuffy and boring and desperately dull!
O kadar sıkıcı ve meşakkatli ve boğucu ve bunaltıcı ve sıkıcı!
It's so boring. Well, it's not much of a subject, is it?
Konu pek parlak sayılmaz, değil mi?
It seems so boring.
Çok sıkıcı gözüküyor.
So you think it's boring?
Demek sıkıcı buluyorsun.
It's so boring, my angel.
Çok sıkıcı meleğim.
I'd have left it home if it wasn't so goddamn boring in here.
Burası bu kadar sıkıcı olmasa getirmezdim.
I had a dream last night so boring it woke me up.
Gece o kadar sıkıcı bir rüya gördüm ki uyandım.
It's so boring here, I think it will be fun with this kid around.
Burası çok sıkıcı zaten Etrafta çocuk olması ortamı şenlendirebilir
Don't make me drink, you know it's bad for me. But we are so boring when we are sober.
bana içki vermeyin, biliyorsun bana zararlı ama biz çok sıkıcıyız ayık olduğumuzda
I mean, it's so boring.
Yani, çok sıkıcı.
It's so boring.
Bence çok sıkıcı.
It's all so boring here, Margot.
Burası gerçekten çok sıkıcı, Margot.
It's so boring.
Cok sıkıcı.
It's so boring tonight.
Bu gece çok sıkıcı burası.
It's all so boring.
Hepsi çok sıkıcı.
It's so unbelievably boring- - I heard. I....
İnanılmayacak derecede sıkıcı- - Diye duydum. Ben....
It's so unbelievably boring... I heard.
İnanılmayacak derecede sıkıcı- - Diye duydum.
You ever sit there, and the conversation's so boring, it's so dull?
Hep oturursunuz, muhabbet sıkıcı ve sönüktür.
So, you see, it's not a boring job.
Yani, görüyorsun, sıkıcı bir iş değil bu.
It's just so boring.
Ama çok sıkıcı.
Because it's so boring.
Çünkü çok sıradan.
I'm curious, I'd really like to know what it was... that made it so incredibly boring.
Merak ettim, bunu bu kadar sıkıcı yapan ne gerçekten bilmek istiyorum.
The Hollywood establishment often confused entertainment with escapism, so borrowing from real life was deemed either boring or sometimes subversive, particularly if it meant plumbing the lower depths.
Limehouse onu sadece Çinli bir dükkân sahibi olarak biliyor. Hollywood, eğlenceyi sık sık gerçeklerden kaçışla karıştırmıştır. Yani gerçek hayattan alıntı yapmanın sıkıcı, bazen de yıkıcı olduğu farz ediliyordu.
This place is so fucking boring I wish someone would burn it to the ground.
Bu yer acayip sıkıcı, keşke birisi burayı ateşe verse.
It's so boring.
Çok sıkıcı.
It's so boring!
sıkıIdım artık!
It's so boring around here, there's northen'else to do.
Burası o kadar sıkıcı ki, yapacak daha iyi bir şey yok.
I was doing it, and it was so boring.
Evet, ama çok sıkıcı Ve fark ettim ki
Don't, it's so boring.
Sakın yapma, çok sıkıcı.
It ´ s so boring that even Steeleman couldn ´ t get to the end of it.
Steeleman'ın kendisi bile sonuna kadar okuyamadığını itiraf etmiştir.
It was so boring!
Çok sıkıcıydı!
While it's so damn boring.
Çok sıkıcı bir zamanken.
I mean, it's so boring.
Demek istediğim, çok sıkıcı.
Is that still lingering? It's so boring.
Hala kafan karışık mı?
So it's just another boring case for Detective Hiraoka.
Dedektif Hiraoka'ya can sıkıcı bir vaka daha çıktı demek ki.
It's so fucking boring.
Çok sıkıldım.
I just find it fascinating how your instincts are so highly attuned when it comes to boring old evil, but you have yet to make mention of these new shoes.
Can sıkıcı yaşlı bir iblise dönüşmek için, içgüdülerini koordine ederek onları nasıl etkilediğini buldum. Ama hala hiç söz etmediğin şey bu yeni ayakkabılar.
It's boring. " So I decided to date again.
Bu sıkıcıydı. Bu yüzden yeniden randevulaşmaya başladım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]