It's the last one translate Turkish
596 parallel translation
But she played a one-night stand on me and beat it down here... while I was following a chump steer... all the way up to Memphis and back for the last month.
Geçen ay, ben ta Memphis'e kadar yanlış izin peşinde gidip geri dönene kadar o yapacağını yapmış, soluğu çoktan burada almıştı.
It's a top job, all right, but it's the last one a guy ever holds.
Üst düzey tamam ama insanın da son işi.
If it's anything like the last one, yes.
Eğer sonuncusu gibiyse, Evet.
But it's the last one.
Ama bu sonuncusuydu.
It's the last one I got, but you can have it.
Son bir tane kalmış, ama alabilirsin.
Step down to Lloyd's and take out an insurance policy and it won't cost you more than it did last week when there was no talk of a comet or the world running into one.
Lloyd's şirketine gidip sigorta poliçesi yaptırsan sana geçen haftadan daha pahalıya patlar. Çünkü geçen hafta kuyrukluyıldızdan ve dünyanın sonundan bahseden yoktu.
It's the last one.
Bu sonuncu.
Let me! It's the last one.
- Son bir tane kaldı.
It would be an extraordinary coincidence wouldn't it if more than one Naval lieutenant in Washington were to become engaged in the last few days to a girl from New York who's aunt was giving them the reception?
Washinton'da birden fazla deniz teğmeninin teyzesi resepsiyon verecek olan New York'lu bir kızla son bir kaç gün içinde nişanlanacak olması olağan dışı bir raslantı olurdu, değil mi?
It's the last one that'll get us to Chicago in time for our opening.
Şovumuzun başlamasından önce bizi Chicago'ya götürecek son tren o.
Last night of all, when yon same star that's westward from the pole had made his course into that part of heaven where now it burns, Marcellus and myself, the bell then beating one... Peace!
Daha dün gece, şu karşıki yıldız, kutbun batısında şimdi ışıldadığı yere geldiği sıra Marcellus ve ben, saat biri vururken- -
I hope you enjoyed it because it's the last one you'll get for a long time.
Umarım tadını çıkarmışınızdır, çünkü bir daha böyle gün olmayacak.
It was the last one, so I'm afraid it's for a female cousin.
Bu sonuncusuydu ve birinin amca kızı içindi galiba.
- It's the last one
- Bu sonuncu.
Here's to the first one, I hope it ain't the last.
İlk içkine, umarım sonuncu olmaz.
It all began one night last spring... in the harbor at Naples.
Herşey, geçen bahar bir geceyarısı... Napoli Limanı'nda başladı.
What's more, Shumann wouldn't fly my plane if it was the last one on Earth.
İkincisi : Dünyada kalan son uçak olsa dahi Shumann benim uçağımı uçurmak istemez!
There's nothing simple about it like we had in the last one.
Sonuncusu gibi basit değil.
It's the last one.
bu sonuncusu.
Good, I say, because it's one of the last we'll spend on this accursed ranch.
İyi, söylediğim gibi sonunda sizi bu çiftlikten göndereceğim.
I'll skin every one of them spotted hyenas if it's the last thing I do.
Yaptığım son şey olsa da, o benekli sırtlanların derisini yüzeceğim.
It's like having a baby, the man is always the last one to know.
Bebek sahibi olmak gibi bu da, en son kocalar bilir.
He's a very nice man and I'm the last one to admit it.
Çok hoş bir adam ve bunu kabul edecek son kişi de benimdir.
It's the last one.
Bu sonuncusu.
It's not much, but the last one seemed to be of use.
Fazla bir şey değil ama, işe yarar görünüyor.
Today it's the last one, but soon we'll have lots of money.
Bugünlük son param, ama yakında çok paramız olacak.
It's the last one I've got.
Elimdeki son motor.
Oh, I tell you, boy, she's so like the one I... saved that day I got hurt, I thought it was a ghost when I first seen her!
Kurtarırken sakat kaldığım kıza o kadar benziyor ki ilk karşılaştığımızda hayalet gördüğümü sandım!
Yes, it's the last one, you see, it's almost finished.
Evet, sonuncusu. Bak, neredeyse bitti.
I'd offer you one but it's the last one I got.
İkram ederdim, ama başka kalmamış.
What if it's the very last one?
Sonuncu olduğunu varsay.
One should savor every day of one's life... as if it were the last.
Bir kimse yaşamının her bir gününden zevk alabilir eğer o gün yaşamının son günüyse.
After last time, it's the one place we're sure not to run into your wife.
Geçen geceden sonra karınla karşılaşmayacağımız tek yer burası da ondan.
It's the last one. Very private.
Bir tane kaldı.
It's the last one.
Son param.
I ain't kidding myself it's the last one.
Kendimi kandırmayacağım o sonuncusu.
It's the last one so all alone or not you gotta walk ahead.
Bu sonuncusu. O yüzden, yalnız ya da değil bundan sonra yoluna devam etmek zorundasın.
It seems that one of you was not content last night with the hospitality of the palace and sought diversion elsewhere on the island.
Anlaşılan içinizden biri... dün gece... saraydaki konukseverlikten... pek memnun kalmamış... ve eğlence aramak için... adanın başka yerlerine gitmiş.
It's the Tuesday that was last week, that's before the one about to come up.
Salı, geçen hafta bu salıdan bir hafta önce.
No, it's the last one
Hayır, bu sonuncu olan
Because the last time he say, " It's my last one.
Çünkü son geldiğimde, " Bu elimdeki son parça.
And if it's any consolation, I'm going to be the last one outta here along with my son-in-law.
Eğer bu teselliden ibaretse damadımla ben en son gideriz.
I'll get every goddamn one of you if it's the last thing I do!
Yapacağım son şey olsa da, kahrolası her birinizi yakalayacağm.
It's even better than the last one.
Öbürküsünden bile daha güzel olmuş.
It's the last time in your life no one expects anything of you.
Hayatında senden birşeyler beklenilmeyen son günler.
See, this patrol, it's... it's, er... it's kind of the last one we'll ever have as...
Demek istediğim bu. Bu devriye, bu... bu... Bu yapacağımız en son...
It's kind of the last one we'll ever have as...
Bu yapacağımız en son...
It's hard to tell the differece with the last one.
Öncekinden farklı olduklarını söylemek zor.
As it left the planetary part of the solar system Voyager 1 turned back to take one last portrait of the planets of the solar system.
güneş sisteminin gezegen bölümünü aştığı sırada Voyager 1 geri dönerek son bir toplu fotoğraf kaydetti.
The eight men referred to in the last six lines are strangers to us and no one knows who they are and what they look like what weapons they use, this is the terrible part I have something to tell you, believe it or not
Şiirdeki bu 10 kişi... O suikastçileri ima eder... ama asıl kimlikleri ve... neye benzedikleri bir sırdır üstelik hangi silahı kullandıkları işin en korkunç kısmıdır! İster inan yada inanma, ama sana söylemem gerek ;
Professor... it's the last one
Profesör... bu sonuncusu...
it's the thought that counts 64
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the least i can do 162
it's the truth 602
it's the same thing 191
it's the end of the line 17
it's the end of the world 47
it's the end 70
it's the same 180
it's the weekend 33
it's the first time 44
it's the least i can do 162
it's the truth 602
it's the same thing 191
it's the end of the line 17
it's the end of the world 47
it's the end 70
it's the same 180