It's time to die translate Turkish
165 parallel translation
Then they prescribe brandy and have to sample themselves to see if it's any good, and by the time you're deciding whether to live or die, they're under the bed singing "Sweet Adeline"
Sonra reçeteye konyak yazıp işe yarıyor mu diye denemek ister. Sen ölüp ölmeme arasında karar verirken onlar yatağın altında "Sweet Adeline" i söyler.
You've known Max a long time, so you know he's the old-fashioned type... who'd die to defend his honor or who'd kill for it.
Max'i uzun zamandır tanıyorsunuz, modası geçmiş türdendir o, biliyorsunuz şerefini korumak için ölenlerden ya da onun için öldürenlerden.
I understood that God didn't want me to die without knowing something of this risk. Just enough for my sacrifice to be complete when it's time came.
Tanrı'nın bu tehlike hakkında bir şeyler öğrenmeden zamanı geldiğinde, çilemi olunduruncaya kadar... ölmeme izin vermeyeceğini seziyordum.
When you can't run, it's time to die
Koşamazsanız, işiniz bitti demektir.
It's not the time to die.
Ölmenin vakti değil.
" But I see clearly that the time had arrived when it was better for me to die
" Fakat ben açıkça görüyorumki, benim için ölümün daha iyi olacağı ve sıkıntıdan
It is said more people die this moment when night is about to give way to day than at any other time.
Derler ki gecenin güne... dönmeye başladığı zamanlarda ölen insanların sayısı, gündüz ölenlerden daha çoktur.
And if there's a borehole party and I pray there will be, I'm going to ask to lead it and I'm personally going to shove you down, but not too fast because I want to hear you scream for a long, long time before you die.
Ve bir kuyu partisi düzenlenirse umarım düzenlenir, partiyi ben yöneteceğim ve ellerimle sizi içine sokacağım ama yavaş yavaş çünkü ölmeden önce uzun uzun çığlık attığınızı duymak istiyorum.
Wake me up when it's time to die.
Ölme zamanı geldiğinde beni uyandır.
Yan Tian Long it's time to die
Yan Tian Long Ölüm günün geldi
To everything there's a season, a time to every purpose, a time to be born and time to die, so be it.
Her şeyin bir vakti ve her vaktinde bir amacı var. Doğmanın vakti ve ölmenin vakti, ve işte böyledir.
So it's better to die young, when there's still time left... to recover and live again.
O yüzden, yeniden başa dönüp, yaşamak için henüz vakit varken ölmek daha iyidir.
Maybe it's not yet time for her to die
Belli ki umduğumuzdan daha iyiymiş!
It's a time to be born up, it's time to die, to love and to hate.
Sevmek ve nefret etmek...
Now it's time for you to die.
Şimdi ölme vaktin geldi.
Now it's time for the invulnerable lady dragon to die.
Şimdi de zarar görmeyen ejder kızın sırası.
From the time you're born, it's finding something to do while you're waiting to die, and you try like hell to prevent it.
Doğduğun andan, ölmeyi beklediğin şu ana dek yapacak bir şey ararsın... ve bunu önlemeye çalışırsın.
When it is a person's time to die, the forces of nature have little discrimination.
Bir kişinin ölüm vakti gelmişse, tabiat kanunları ayrımcılık gözetmez.
After pondering this possibility, I realized that no matter how cautious I am, if it's my time to die, it doesn't matter if I'm walking down the sidewalk orjumping out of a plane.
Bu ihtimali düşündükten sonra ne kadar dikkatli olursam olayım, ölüm vaktim geldiyse kaldırımda yürümemin ya da uçaktan atlamamın bir şey değiştirmeyeceğini fark ettim.
It's not good to live so long, it's time to die.
- Şaka yapıyor olmalısın, Büyükbaba!
I am saying that it is time now for you your sons to die.
Şimdi bunu söyleme sırası bende, oğlun ölecek.
Not sure It's not my time to die yet
bilmiyorum belki de şanslıydım!
It's time to die, Sir Scum.
Ölme vaktin geldi Sör Belâ.
The stars indicate it's not yet time... for me to die
Yıldızlara göre daha ölme vaktim gelmemiş!
- It's his time to die.
- Onun ölme zamanı geldi.
- That's right, because it is not the right time for them to die yet.
- Aynen öyle, zira, daha henüz ölecekleri vakit gelmedi.
It's the expectation of any officer to be ordered to die at any time.
Her subay, ölmesinin emredileceği günü bekler.
It's time to die, Alex...
Ölme zamanı Alex...
Now it's time for Commander Jay Allen to die.
Şimdi sıra Komutan Jay Allen'ı öldürmeye geldi.
Because the next time it may be your turn to die this way.
Çünkü bir dahaki sefere bu şekilde ölme sırası size gelebilir.
It's time to die.
Artık ölme zamanı.
It's time to die.
Geberme zamanı!
Come, it's time for Xena to die.
Gel hadi, Zeyna'nın ölme saati geldi.
And now it's time for you to die.
Ve şimdi, senin için ölme zamanı.
She says it's not your time to die.
- Bunun ölme vaktin olmadığını söylüyor.
It was not Master Hwang's time to die.
Efendi Hwang'ın ölüm zamanı değildi.
It's only a matter of time before we begin to die because of your theft.
Sizin hırsızlığınız yüzünden teker teker ölmeye başlamamız an meselesi.
It's time for us to die.
Ölme zamanınız geldi.
It's time for you to die.
Senin için ölüm saati.
It's time to get over it and put it all behind you before we all get old, gray, and die.
Yaşlanıp, saçımız ağarıp, ölmeden önce her şeyi unutup, geride bırakmanın vakti geldi.
Schahriar! It's time to take responsibility for your actions brother and die!
Şahsenem, yaptıklarının cezasını çekme ve ölme vaktin geldi, kardeşim.
- Now it's time for you to die.
- Ölme vaktin geldi.
I've enjoyed our little chat, but now it's your time to die.
Bu küçük sohbet çok hoşuma gitti ama ölme vaktiniz geldi.
It's time to die.
Ölme vakti.
It's your turn to die this time.
Bu sefer ölme sırası sizde.
- It's time to die, bitch!
- Ölme zamanın geldi, kaltak!
I think it's time for you to tell me how come you're still alive... when I saw you die?
Sanırım, nasıl oluyor da ölüp, hala hayatta olduğunu, Anlatmanın tam zamanı.
It's time to die, man-beast!
Ölme zamanı, canavar adam!
I mean do I pray for him to make it, to sit up in his bed tell us we've been here long enough and it's time to go home or do I pray for him to die?
Yani bunu atlatsın diye mi dua edeceğim? Burada yeterince kaldık eve gidelim desin diye mi?
He says it's time for us to die.
Ölmemizin zamanı geldiğini söylüyor.
It's time to die.
Ölme zamanı.
it's time to move on 61
it's time to go 391
it's time to eat 31
it's time to wake up 34
it's time 1336
it's time to go to bed 19
it's time for a change 25
it's time to get up 33
it's time to go home 99
it's time to say goodbye 20
it's time to go 391
it's time to eat 31
it's time to wake up 34
it's time 1336
it's time to go to bed 19
it's time for a change 25
it's time to get up 33
it's time to go home 99
it's time to say goodbye 20
it's time for bed 75
it's time to leave 43
it's time for me to go 30
it's time for dinner 30
it's time to grow up 23
it's time now 17
it's time to 16
it's time to end 19
it's time for 16
it's time to end this 18
it's time to leave 43
it's time for me to go 30
it's time for dinner 30
it's time to grow up 23
it's time now 17
it's time to 16
it's time to end 19
it's time for 16
it's time to end this 18
it's time to come home 30
it's time for you to go 53
it's time for you to leave 27
time to die 52
to die 104
it's fine 7136
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
it's been so long 173
it's time for you to go 53
it's time for you to leave 27
time to die 52
to die 104
it's fine 7136
it's not fair 795
it's friday 105
it's done 1271
it's been so long 173
it's cold 680
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
it's me 10254
it's all right 8832
it's not 5855
it's about damn time 34
it's a boy 347
it's warm 139
it's over 4654
it's ok 4874
it's okay 22028
it's me 10254
it's all right 8832
it's not 5855
it's about damn time 34
it's a boy 347