It's too translate Turkish
40,471 parallel translation
"Hunt" may be too strong a word, but it definitely looks like he was targeting her.
"Avlamak" çok güçlü bir kelime olur, ama kesinlikle onu hedef almış gibi.
That it's too good?
- Fazla iyi olmasından mı?
It's a radio, too.
- Radyo da.
It's too late for me.
Benim için artık çok geç.
It's too late, it's ringing.
- Çok geç, çalıyor.
It's a little unrefined but a small price to pay for an exclusive food supply especially when feeding times are only too frequently interrupted by storms.
Pek incelikli değildir ama özel bir yiyecek temini için küçük bir bedeldir. Özellikle de beslenme zamanları sık sık fırtınalarla bölünüyorsa.
Let's go back because it's too risky going through this heavy grass.
Geri dönelim, bu yoğun çimenlerin içinden geçmek çok riskli.
- It's too late for that.
- Bunun için çok geç.
For my people... For the people outside of this villa, and for most of them inside of it, too, for that matter, you are the most dangerous man on this earth.
Halkım için bu sarayın dışındaki halk için aslına bakarsan içindekilerin çoğu için de sen yeryüzündeki en tehlikeli adamsın.
It's too risky to have them alive.
Canlı bırakılmaları çok riskli olurdu.
It's too late, they're already on and tucked real tight with hospital corners!
Artık çok geç, çoktan hastane köşelerine sıkıca bağlanmışlar.
I was too late, it seems.
Çok geç kalmışım.
It's too late.
Çok geç.
It's a relief for me too.
Benim için de bir lütuf.
it's too late.
Çok geç.
- It's too complicated.
- Fazla karmaşık.
But it's also what put us in it, too.
Ama bizi bu işe sokan da oydu.
With that dead boy next to the Jewelry Mart, word come down it's too hot to do business there.
Jewelry Mart'ın yanındaki o ölü çocuğun yanında, Aşağı iniyorsun, orada iş yapmak çok sıcak.
It's not good to be that too much.
Fazla öyle olmak iyi değildir.
- It's too delicious.
- Çok lezzetli.
It's too delicious.
Çok lezzetli.
Look here, Inn owner! No matter how I think about it, it's just too much.
Ne kadar düşünürsem düşüneyim aklım almıyor.
It's too big for one Librarian to stop, so stop trying to fix it alone.
Bu, bir Kütüphaneci'nin durduramayacağı kadar büyük bir şey. O yüzden tek başına düzeltmeye çalışma artık!
In it resides hope eternal, but it has a secret, too.
İçinde sonsuz bir umudu barındırıyor. Ama bir de sır saklıyor. Ona benim söylememi mi istersin?
It's too dangerous. Nobody is willing to go in.
Kimse içeri girmeye gönüllü olmuyor.
It's too high. We must vent it quickly!
- Çok yüksek, hemen boşaltmalıyız.
It's too dangerous in there.
- İçerisi çok tehlikeli.
And you do too, it seems.
Görünen o ki senin de varmış.
And you kept on going like, "it's this way," too.
Bir öyle bir böyle yapıyorsun!
Uncle. Don't you think it's too late for you to ask me that?
Amca, soruyu sormakta biraz geç kaldığını düşünmüyor musun?
It's never too sudden to drink.
İçki içmek de nereden çıktı şimdi?
And it rained, too!
Bu sırada yağmur da yağdı.
Let's get him out of here before it's too late.
Çok geç olmadan onu götürelim.
If it's not too warm and not too cold, I have the perfect cover-up!
Hava çok sıcak ya da soğuk olmazsa tam da mükemmel kıyafete sahip olacağım.
It's too late, Master Jim.
Çok geç Usta Jim.
The armor! It's too heavy, Tobes!
Zırh çok ağır Tobes!
- I mean, sure, we can go in all fun-size, but when it wears off and we become full-size, we'll be stuck in there, too.
- Eminim eğlence boyutunda gidebiliriz ama etkisi geçip gerçek boyutumuza dönünce biz de orada sıkışırız.
It's too much to ask.
Bunu istemek fazla olur.
Before it's too late!
Çok geç olmadan yap şunu!
It's just... it's too much.
Bu... Bu kadarı çok fazla.
It's too bad we've been wasting our time collecting stones to kill Gunmar and not Angor Rot.
Angor Rot'la uğraşmak yerine, zamanımızı Gunmar'ı öldürmek için taşları toplamakla harcamamız epey kötü oldu.
It's too nice out today.
Bugün hava fazlasıyla güzel.
It's too loud. I can't hear you.
Çok gürültülü, seni duyamıyorum!
Before it's too late.
Çok geç olmadan önce.
He's pretty, but this is stretching it too far, right? See?
- Güzel çocuk ama bu kadarı da fazla olur, değil mi?
- It's good to see you, too!
- Ben de görüştüğümüze sevindim!
Right. I'm here because it's your house too.
Doğru, ben de senin evin diye buradayım zaten.
I like it cooler too, it's weird.
Ben de soğuk severim. Garip bir şekilde.
If it's too hard, don't hold it in and call me.
Zor geldiğinde içinde tutma ve beni ara.
That's why you should tell me before it's too late.
Bu yüzden çok geç olmadan hikâyeni söyle bana.
Write this one, too. It's your fault.
Bununkini de yaz, bu da senin yüzünden oldu!
it's too late 1593
it's too late for me 32
it's too much 352
it's too late now 142
it's too loud 51
it's too expensive 49
it's too cold 57
it's too early 104
it's too painful 30
it's too easy 69
it's too late for me 32
it's too much 352
it's too late now 142
it's too loud 51
it's too expensive 49
it's too cold 57
it's too early 104
it's too painful 30
it's too easy 69