It's too bad translate Turkish
2,003 parallel translation
You know, it's too bad about your old man.
Babana çok yazık oldu.
- It's too bad.
- Oldukça kötü.
- Hey. Dude, it's too bad you got kicked off the circuit.
Ahbap, o yarışmadan atılman gerçekten de çok kötü oldu.
It's too bad you're so hard on the eyes.
Bu çok kötü, gözlerine bakmak çok zor.
It's too bad.
Bu çok kötü.
Actually, it's kind of too bad we're not coming into work tomorrow.
Aslında, yarın işe gelmememiz kötü oldu.
It's too bad we can't just call John's brothers and tell them that he needs them.
Kardeşlerini arayıp, John'un onlara ihtiyacı olduğunu söyleyemememiz çok kötü.
Well, it's too bad nobody interviewed her before she had a kid, right?
Öyleyse çocuk sahibi olmadan önce kimsenin onunla görüşmemiş olması çok kötü, değil mi?
It's too bad we don't have somebody to take care of that, like- Oh, yeah. - I don't know- - maybe a nanny?
Bunlarla ilgilenebilecek birinin olmaması çok kötü, yani ne bileyim, çocuk bakıcısı gibi.
I mean, it's bad enough she's got Lucas, but now she's got to snake in on my friends, too?
Lucas'a sahip olması yeterince kötüyken, niye arkadaşlarımla sinsice yakınlaşıyor?
- It's not too bad.
- Hayır, çok kötü değil.
- It's too bad I don't have fangs.
- Sivridişlerimin olmaması çok kötü.
You know, I was just thinking It's too bad the eclipse had to end.
Bilirsin, tutulmanın bitmesinin ne kadar kötü olduğunu düşünüyordum.
You're a bad person, it's too hard.
Çok zor
It's too bad you're not black.
Siyahi olmaman çok kötü.
They're already really bad It's gone too far.
Zaten çok kötü bir hâlde. Limitini yeteri kadar aştı.
It's too bad you only get to wear it once.
Sadece bir defa giyebilecek olman ne fena.
It's too bad she's so "busy,"'cause I think it would be really fun... to see how she'd do against Butch in a race.
Bu kadar meşgul olması kötü ; çünkü Butch'un karşısında neler yapabileceğini görmek isterdim.
It's just too bad.
Bu çok kötü.
That's too bad. It would've been nice to know one person.
Tanidik biri iyi olurdu.
It's too bad he didn't have the strength to turn you.
Seni dönüstürebilecek kadar güçlü olmamasi çok kötü.
It's too bad you're leaving.
Ayrılman çok kötü.
Bit of a cliché, but it doesn't look too bad actually.
Aslında biraz sıradan fakat yine de kötü görünmüyor.
Well, that's too bad, cause it was a book on manners!
Bu çok kötü, çünkü o kitap terbiye üzerineydi!
Well, when we do chisel it open, it's too bad Maurice and Ralston can't talk to the Great Herrmann.
Peki, bloğu kazıp açtığımızda, Maurice ve Ralston'un Muhteşem Herrmann'la konuşamayacak olması çok kötü.
- It's too bad that you can't make it.
- Senin gelemeyecek olman çok kötü.
It's too bad, the boat can't take you home.
bu çok kötü tekne seni eve götüremeyecek.
If you don't like that, it's too bad.
Eğer bu hoşuna gitmiyorsa çok kötü.
Gosh, it's too bad you weren't like this before,
Tanrim, daha önce kafandakileri söylemeni isterken böyle
And it's just too bad no one's living in the real world.
Kimsenin gerçek dünyada yaşamıyor olması da çok üzücü.
It's too bad you didn't a little bit earlier, say, like, when we were still together.
Bunu daha önce söylememen yani, mesela, biz hala beraberken, kötü oldu.
It's too bad you still can't seem to catch a break.
Hala sıkıntılarından kurtulamadığını görmek çok kötü.
It's too bad you decided not to repair the rear deflector shields.
Arka saptırıcı kalkanları tamir etmeme kararın çok kötü oldu.
Go. It's too bad, really.
Çok yazık gerçekten.
Too bad none of it's yours.
Kötü olansa hiçbirinin sana ait olmaması.
I was changing my daughter the other day, and she's too old for diapers now, but she's still in them and it's bad because this kid does not poop, this kid craps.
Geçen gün kızımın altını değiştiriyordum. Bez yaşını geçti ama hala kullanıyor. Çocuk kaka yapmıyor remen sıçıyor!
It's too bad you didn't get insurance.
Sigortan olmaması gerçekten çok kötü.
You know it's too bad that there's no exterior surveillance cameras - on any of the businesses here. - Mm-hmm.
Buradaki hiçbir iş yerinin... sokakta güvenlik kamerasının olmaması çok kötü.
It's too bad lionel's not here to see it.
Lionel'i burada olup görememesi üzücü.
You know, it's too bad.
Çok kötü.
It's just too bad, you know.
Kötü oldu.
Which sounds really awful, but since I'm the help, too, maybe it's less bad?
Biliyorum kulağa kötü geliyor ama ben de hizmetkar olduğuma göre kulağa biraz daha hoş gelebilir mi?
Too bad it's fading with the chlorine.
Aksilik rengi klor yüzünden açılıyor.
And it's too bad your partner isn't here to enjoy all the attention.
Ortağının tüm eğlenceyi kaçırıyor olması ne kötü.
Well, I don't think it's too bad. It's not great, though, is it?
- Müthiş de değil, değil mi?
I know, I'm sorry. It's just... I feel bad, and this is too important.
Özür dilerim, ben kendimi kötü hissettim ve bu çok önemli.
Oh, it's too bad I have to make this quick.
Bu işi şipşak bitirmek zorunda olmam ne fena.
It's too bad Anton won't ever get to do that.
Anton'ın bunu bir daha yapamayacak olması ne kötü.
It's too bad.
Desene kötü olmuş!
It's too bad.
Mark'ı terk ettin.
- Then that's too bad for you, isn't it?
Öyleyse bu senin için çok kötü, değil mi?
it's too late 1593
it's too late for me 32
it's too late now 142
it's too much 352
it's too loud 51
it's too expensive 49
it's too cold 57
it's too easy 69
it's too early 104
it's too late for that 233
it's too late for me 32
it's too late now 142
it's too much 352
it's too loud 51
it's too expensive 49
it's too cold 57
it's too easy 69
it's too early 104
it's too late for that 233