It's too hard translate Turkish
830 parallel translation
Having a great son it hard work too, sis.
Yakışıklı bir oğlun mu var, derdin var.
Uh-uh, it's too hard.
Hayır, çok zor.
I want to go straight, but it's too hard.
Ahlaklı bir şekilde yaşamak istiyorum ama bu çok zor.
It's too hard passing these out. Could you carry both banners?
Yürümekte zorlanıyorum, elimdeki pankartı alır mısın?
I tried to blow my horn but I'm afraid I must have pushed it too hard and now it's stuck.
Klaksonu çalmak istedim ama fazla ittim galiba, şimdi de takıldı.
Oh don't be too hard, Mrs V. Let's make it Simpsons.
Bu kadar gaddar olmayın Bayan V, Simpsons'lara gidelim hadi.
It's hard for me to say things, too.
Bunları söylemek benim için çok zor.
But the worst of it is that it's been so hard for him to have me along... because I've made him that way, too. Now he's afraid.
İşin kötüsü, beni de yanında götürmek asıl onun için çok zor oldu... çünkü kendi hislerimi ona da bulaştırdım.
If it's too hard a lesson for you to learn, then learn this lesson.
Eğer bu öğrenmen için zor bir ders ise o zaman öğrenmelisin.
It's mine too. It's hard to stay looking fresh in hot weather.
Bu sıcakta temiz kalabilmek zor.
He said that there are too many people in Tokyo. That it's hard to get ahead.
Tokyo'da çok fazla insan olduğunu o kadar insanın arasından sıyrılmanın zor olduğunu söyledi.
It's too much like hard work for you
Oyun size ağır gelmiş olmalı.
She said, "You work too hard," and it's true.
"Çok sıkı çalışıyorsun" dedi, yalan da değil.
It's my sworn duty to push too hard.
Fazla zorlamaya yemin ettim ben.
It's too hard work for revenge.
Ama intikam duygusu o kadar canlı kalmıyor.
- No, it's too hard.
- Hayır, çok zor.
Let's hope he doesn't pull too hard, sir. But I think it might help to keep the ball rolling if I make a signal... telling him to get hold of it at all costs. Yes.
- Umarım çok fazla uğraşmaz, efendim.
It's too hard to be a child.
Çocuk falan olamaz bu.
It's just hard for me to smile too much with this head.
Sadece bu kafayla gülümsemek zor benim için.
It's best not to drive his kind too hard.
En iyisi böylelerini çok germemek.
Good looking woman too, it's hard on Aisgill.
Ayrıca güzel bir kadındı, bay Aisgill için zor olmalı.
It's hard on me too.
Bu benim içinde zor.
Oh, it's too hard.
Çok zormuş.
Oh, it's not too hard.
Oh, çok zor değil.
It'll be hard for you too... as wife of a poor landowner's third son. Damn!
Kahretsin!
You see, it's been hard on me too, harder than I thought.
Görüyorsun, sandığımdan daha zormuş bu işler.
It's too hard to concentrate.
Derslerime yoğunlaşamıyorum.
He's probably trying too hard I'll have a word with him Well, a word won't do it
Peki, onunla konuşurum. Konuşmak yetmez.
His heart is fighting hard but it's too soon to say.
Kalbi hala dayanıyor ama söylemek için çok erken.
It's too hard!
Çok zor!
- You always squeeze it too hard.
- Hep gereğinden fazla sıkıyorsun. - Bu koku ne?
It's hard for me too.
O da benim için zor işte.
Well, he said it wasn't too hard to talk her into skipping the errands, except for the dress?
Şey, giysiler dışında getir götür işlerini aksatmağa ikna etmenin güç olmadığını söyledi.
It's just... it's just too hard to believe!
Sadece buna inanmak çok zor.
It's hard for me to... believe, too.
Benim için de çok zor inanmak.
If it's too hard on you, then go hitch-hiking.
Sana ağır geliyorsa otostop yap gitsin.
You'll live with a man you don't love, because it's too hard with the one you do.
Sevmediğin bir adamla yaşayacaksın çünkü sevdiğinle yaşaman çok zor.
It's not too hard to see why.
Niçin olduğunu anlamak zor değil. Kafalarında karılar vardı.
Well, he said it wasn't too hard to talk her into skipping the errands, except for the dress?
Jane'e elbise dışındakileri boşvermesini söylemiş.
If you pull too hard, it will tear and all's lost!
Çok çekersen, misina kopar ve her şey gider!
It's hard for me to believe it, too.
Benim için de inanması çok zor.
It's hard on me, too.
Benim için de çok zor.
No thanks, it's too hard to get off the cart!
Hayır, teşekkürler. Arabadan inmek çok zor!
Now, that's not too hard, is it?
Çok da zor değil, değil mi?
It's very hard for me, too.
Ben ¡ m ¡ ç ¡ n de zor Eve.
Every day I take the bread out of my own mouth and it is being too hard-hearted to have no compassion upon one's neighbour.
Her gün kendi yemeğimden artırıp onlara yediriyorum. Bu hayvanlara bu kadar sert davranmak merhametsizliktir efendim. Bunu yapmayın!
It's too hard when it lasts.
Sürüp gittiği zaman çok zor.
It's not too hard because it's not that many.
Çok zor değil, çünkü o kadar çok isim yok.
It's too hard for me but a man of your ingenuity...
Benim için çok zor ama senin gibi becerikli bir adam...
It's raining too hard.
Çok yağmur yağıyor.
And if you take the kid, then it's to see football, you have a good time, him too, you take him for a walk you go to the cakeshop, I have to do the hard stuff,
Eğer çocuğu sen götürürsen de maç izlemeye götürüyorsun o da sen de iyi vakit geçiriyorsunuz, onu yürüyüşe çıkarıyorsun pastaneye gidiyorsunuz, işin zor kısmı bana kalıyor...
it's too late 1593
it's too late for me 32
it's too late now 142
it's too much 352
it's too loud 51
it's too expensive 49
it's too cold 57
it's too easy 69
it's too early 104
it's too painful 30
it's too late for me 32
it's too late now 142
it's too much 352
it's too loud 51
it's too expensive 49
it's too cold 57
it's too easy 69
it's too early 104
it's too painful 30