English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's your choice

It's your choice translate Turkish

818 parallel translation
It's your choice to believe in it or not, but this is real, so...
İnan ya da inanma ama bu gerçek yani...
My dear Colonel, according to the King's request... it is for you to take first choice of this dainty nosegay... and at your own price.
Sevgili Albayım, Kral'ın isteğine göre. Bu tatlı satışta ilk sırayı sizin almanızı istiyor hem de istediğiniz fiyata.
Well, it's your choice.
Karar senin.
Well, it's your choice, Ben.
Bunda haklısın Ben.
It's your choice as king to put me on the rack.
Kral olarak bana eziyet çektirmek senin seçimin.
It's your choice.
Senin tercihin.
It's your choice.
- Onu da sen düşün.
You can walk or ride, it's your choice.
Yürüyerek, ya da ata binerek, senin kararın.
Alive or dead... it's your choice.
Yaşam ya da ölüm- - seçim senin.
Turn around or starve. It's your choice.
- Arkanı dön yada açlıktan öl, seçim senin
- It's your choice.
- Tercih senin.
It's your choice, Mr. Sullivan.
Bu senin seçimin, Sullivan.
Well, in God's view, for what it's worth... this would interfere with your freedom of choice.
Tanrı, öyle yaparsa özgür iradene müdahale edeceğini düşünüyor.
It's not your choice.
Bu sizin seçiminiz değil.
It's your choice now.
Şimdi seçim senin.
It's your choice.
Seçim size kalmış.
It's your choice.
Sen bilirsin.
It's your choice
Seçim sizin.
It's your own free choice.
Seçim hakkı sizin.
No! It's not your choice.
Bu size düşmez.
Regardless of whether this wine is poisoned it's your own choice
Şarabın zehirli olup olmasının önemi yok!
It is for you to decide and you have the choice either of losing Marianne or your cash-box.
Ne karara vardığınızı söylemek size kalmış. Ya bana Marianne'ı verirsiniz ya da sandığınızı bir daha göremezsiniz.
It's your choice.
Sana kalmış.
It's your choice.
Tercih senin.
And if you want to give it to James Hall, that's your choice.
Ve eğer James Hall'a vermek istiyorsan, sen bilirsin.
It's your choice, but I warn you not to underestimate my powers.
Seçimi size bırakıyorum. Ancak gücümü küçümsemeyin.
It's your choice.
Seçim sizin.
- Do as you like, it's your choice.
- İstediğini yap, karar senin.
well, it's your choice...
Pekala, bu senin seçimin...
It's not your choice, it's Frank's.
Bu senin değil Frank`in seçimi.
It's your choice.
Bu senin seçimin.
Then it's your choice.
Bu senin seçimin.
It's your choice.
Seçim senin.
It's your choice, MacGyver... to live... or to die.
Senin kararın MacGyver,.. ... yaşamak yada ölmek.
It's your choice to make.
Seçim sana kalmış!
It's your choice.
Bu size kalmış.
And, Tom, if it were your intention to do anything to bring down David Brice then I'd have no choice but to make sure that you didn't get away with it.
Tom, David Brice'a zarar verecek bir şey yapmaya kalkışırsan sana engel olmaktan başka seçeneğim olmaz
It's either you or commitment to a psychiatric hospital. - Your choice.
Ya sen alacaksın ya da mahkeme onu altı aylığına hastanenin psikiyatri bölümüne alacak.
Captain, you may come down now to conclude our discussions, or your ship may leave. It's your choice.
Kaptan, görüşmelerimizi bitirmek için aşağıya gelebilirsiniz, ya da geminiz buradan ayrılabilir.
It's your choice...
Bu senin görüşün.
It's your choice.
Karar sizin.
It's got a hot salsa, avocados, cilantro mixed with your choice of beans, chicken, beef or pork.
Acı domates sosu, avokado ve kişniş otunu, ister fasulye, ister tavuk, ister dana eti veya domuz etiyle sunuyoruz.
We leave for Korea in three days. It's your choice.
Kore'ye karşı üç gün içinde hazır olmak zorundayız
It's your choice.
Senin seçimin.
You can walk down or fly, it's your choice.
Yavaşça in ya da ben indiririm. Karar senin.
It's your choice.
İyi.
Your choice of material is, um... Well, it's awful.
Malzeme seçimin, um, nasıl desem... berbat.
It's a gun of choice of your basic pimps, drug dealers and pre-AK-47 gangsters.
Bu pezevenklerin, uyuşturucu satıcılarının ve kalaşnikof öncesi gangsterlerin tercihidir.
If it's a choice between your lemonade and my fishing, I know where I stand.
Eğer bu, limonatanla balıkçılığım arasında bir seçim olsaydı, cevabımı biliyorum.
It's your choice.
Bu senin tercihin.
- It's your choice, Robin.
- Bu senin seçimin Robin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]