It's your funeral translate Turkish
193 parallel translation
It's your funeral.
Cenaze sizin.
Because if I give you your hat, and you go out wearing it in this storm, you won't catch cold, or get pneumonia and I won't be able to bring flowers to the hospital or wear beautiful black clothes to your funeral.
Çünkü verirsem ve sen de fırtınada şapkayla dışarı çıkarsan üşütüp zatürre olamazsın. O zaman ben de hastaneye çiçek getiremem veya cenazende şık bir siyah elbise giyemem.
It's your funeral, pardner.
Cenaze saatin, arkadaş.
Well, it's your funeral.
Senin cenazen.
- It's your funeral.
- Cenazen olur.
It's your funeral.
Benden günah gitti.
It's your funeral, Pop.
Bu senin cenazen olur.
It's your funeral.
Senin cenazen.
- Okay, it's your funeral!
- Tamam, bu senin cenazen.
Well, it's your funeral.
Bu senin ölümün olur.
I'd do as much if it were your funeral.
Senin cenazen de olsa aynısını yapardım.
It's your funeral.
Bu senin cenazen.
It's your funeral.
Ölümüne gidiyorsun.
- Okay, it's your funeral.
- Tamam, sizin cenazeniz ne de olsa.
Either way, it's your funeral, isn't it, dear?
Her iki durumda da bu senin sonun olacak, değil mi?
But it's your funeral, not mine!
Cenaze senin, benim değil!
It's your funeral, idiot.
Bu senin sorunun, salak.
- It's your funeral, Bob.
- Bu senin cenazen, Bob.
Okay, professor, it's your funeral.
Peki profesör, cenazenizi hazırlıyorsunuz.
It's either that, or use it to pay for your own funeral.
Ya bunun için ya da kendi cenaze masrafların için kullan.
It was your grandmother's funeral today.
Bugün büyükannenin cenazesi vardı.
It's your funeral, butterball.
Bu senin cenazen, sersem.
It's your funeral.
Bu sizin cenazeniz.
Then it's rather your funeral, isn't it?
- O halde, cenazedeyiz.
If you don't, it's your funeral.
Olmazsanız, bu cenazeniz olur.
I was spying on Tommy's funeral from the groves, with your binoculars... and after everybody had left... that tall man picked up Tommy's coffin all by himself... put it in the hearse and drove off.
Tommy'nin cenazesini çimenlikten izliyordum, senin dürbününle... Herkes gittikten sonra Uzun Adam, Tommy'nin tabutunu tek başına kaldırıp cenaze arabasına koydu ve gitti.
You do that, and it's your funeral and your little dog.
O köpek yavrusunun işini bitiririm.
Why not, it's your funeral.
Biz de cenazenize çiçek yollarız.
- It's your funeral.
- Cenazene hazırlan.
It's your funeral.
Cenazene hazırlan.
- It's your funeral.
- Senin cenazen olacak.
Or it's your funeral.
Yoksa sonun gelir.
It's your son's funeral.
Bu oğlunun cenazesi.
Okay, it's your funeral, wiseass.
Tamam, işin bitti, seni ukala!
It's your funeral.
Cenaze senin cenazen.
It's your funeral, nut boy.
Bu senin cenazen olacak, çatlak çocuk.
It's your funeral.
Bu sizin sonunuz olabilir.
It's your funeral.
Keyfin bilir.
All right. It's your funeral.
Tamam, cenaze senin.
- You weren't even able to go to your father's funeral, and if something in here was to cast doubt on the kind of man he was - I just know how it would affect me.
- Babanın cenazesine gidemedin,... burada bulduklarımız onun nasıl biri olduğu yönündeki şüpheleri arttırırsa inan bu beni çok üzer.
If you need help paying for your mother's funeral... we can work it out.
Annenin cenaze masrafları için yardım gerekiyorsa beraber halledebiliriz.
I take it this is your take-over celebration as well as your father's funeral.
Bu hem babamın cenaze töreni, aynı zamanda da senin yeni patron oluşunu, ilk kutlama partin mi?
Well, it's your funeral.
Bu senin cenazen olacak.
But it's your funeral.
Ama bunu sen istedin.
- It's... your funeral.
- O... Şey... Senin cenazen.
It's your funeral.
Buradan cenazen çıkacak.
- It's your funeral.
- Kendin kaşındın.
Any time you're ready, it's your funeral.
Ne zaman hazır olursan... bu senin cenazen.
Spread your parchment out over your body Loosen the lid, so it falls off. They look inside, see nothing And the funeral's called off.
Parşömenini yayıyoruz... bedeninin üstüne... kapağı gevşetiyoruz, böylece zemin değişmiş oluyor... içine bakıyorlar, hiçbir şey görmüyorlar, ve cenaze iptal ediliyor.
It's gonna be your funeral next.
Yakında senin cenazene gideceğiz.
- I said, "Okay. It's your funeral."
- "Tamam, sen bilirsin" dedim.
it's your choice 290
it's your birthday 200
it's yours 974
it's your turn 401
it's your move 63
it's your decision 99
it's your call 289
it's your lucky day 103
it's your turn now 40
it's your life 157
it's your birthday 200
it's yours 974
it's your turn 401
it's your move 63
it's your decision 99
it's your call 289
it's your lucky day 103
it's your turn now 40
it's your life 157