It's your job translate Turkish
1,540 parallel translation
It means it's your job to manage these people, Helo, and you've just got to do it.
Anlamı, bu insanları idare etmek senin işin Helo ve yapman gereken de bu.
It's not your job to worry about that
Bunun için endişelenmek senin işin değil.
But as your best-man-to-be, it's my job to make sure at your bachelor party you see a woman take her clothes off while dancing to Whitesnake's "Here I Go Again."
Fakat senin sağdıcın olarak, senin bekarlığa veda partini düzenlemek benim işim Whitesnake'in "Here I Go Again" şarkısıyla dans ederken kıyafetlerini çıkaran bir kadın göreceksin
Well, it's not really your job.
Aslında işin değil.
That's your job, isn't it?
Karımı bulmak?
Yeah, well, that's your job, but... we are left to deal with the dregs and it's not pretty.
İşiniz bu. Posayla uğraşmak bize kalıyor. Hoş değil.
You don't me, I don't know you, but it's your job to get me out of here.
Sen beni tanımıyorsun, Ben de seni, Ama beni buradan çıkarmak senin işin.
You don't know me, I don't know you, but it's your job to get me out of here.
Sen beni tanımıyorsun, ben de seni. Ama senin işin beni buradan çıkarmak.
Besides, rumor had it your girl gave the best rim job in L.A.
Ayrıca, söylentiye göre senin hatun Los Angeles'daki en iyi ön sevişme yaşatanlardanmış.
Liz lemon, do you know what it's like to be the only one who cares about your job when everybody else around is goofing off like a bunch of goof-offs?
Liz Lemon, işinle ilgilenenin sadece sen olduğunu, geri kalan herkesin etrafta gezip hiç bir şey yapmadan kaytaran kaytarıcılar olması nasıldır bilir misin?
I'm sorry, but as your friend, it's my job to say it.
Üzgünüm, ama dostun olarak, bunu söylemek benim görevim.
Oh, wait, that's your job, isn't it?
Ah pardon, bu senin işin, değil mi?
Well, it's your job, isn't it?
Bu senin işin, değil mi?
It's a celebration for your first day on the job at Jennings Rall.
Jennings Rall'daki ilk iş günün için bir kutlama.
Heifer, it's not a con job if you got your money's worth.
Eğer paranın karşılığını aldıysan, o bir Ali Cengiz oyunu değil, saf.
it's your only job.
Sahip olduğun tek iş.
- It's your job
- Ama sizin işiniz bu.
Can you take that guy's job for the rest of your life and make up for it?
Ömrün boyunca şu adam gibi ölülere makyaj yapabilir misin?
Be simple, not like it's your job.
Rahat ol. İş yapıyormuş gibi hissetme.
- But it's not your fantasy job.
- Ama bu, hayallerini süsleyen bir iş değil.
I just think it's a shame to see a man with your talents wasted on a job that's beneath him.
Yeteneklerinin ziyan olup gittiği bir işde çalışan birini görmek beni üzüyor.
I know it's just a local newspaper and I know it's not going to change the outcome of the war or anything, but it's a good job, and your father...
Bunun sadece yerel bir gazete olduğunu ve savaşın sonucunu falan değiştiremeyeceğini biliyorum ama bu iş iyi bir iştir ve baban da- -
It's your job to catch them before someone kills them.
Birileri onları öldürmeden yakalamak sizin işiniz.
In a... I heard you lost your job. It's horrible.
bir e... işini kaybettiğini duydum. bu berbat.
It's your job.
- Olmasi lazim.
I don't care that you drink, Freddie, but it's interfering with your job.
İçmen beni ilgilendirmez, Freddie, ama işini etkiliyor.
So, you can go scurry along and share the gossip with your friends or you could actually go back to doing your job and hope that you do it well enough so that some day you get promoted so someone like you can come along and assume it's just because you slept with the boss.
Koşa koşa gidip dedikoduyu arkadaşlarınla paylaşabilirsin ya da işini düzgün yapıp, hatta oldukça düzgün yapıp bir gün terfi edilebilmeyi umarsın... O zaman da senin gibi birisi gelip bunun, patronla yattığın için olduğunu söyler.
And because you're a real pain in the ass, And when it's your job to run a $ 50-billion global enterprise, That's not such a bad thing to be.
Ve çünkü sen gerçek bir baş belasısın ve iş 50 milyar dolarlık bir şirketi yönetmene geldiğinde bence bu o kadar da kötü bir şey değil.
It's your job to threaten to shoot me, not to actually shoot me.
Senin işin beni tehdit etmek, vurmak değil.
Flynn I'm sorry, but... The Librarian, it isn't just a job. It's... it's your life.
Flynn üzgünüm, ama kütüphanecilik, sadece bir meslek değildir.
"hey, if you had to take a drug with the side effects- - known side effects and the unknown effects of the anabolic steroids To keep your job right now and support your family, would you do it?"
"Hey, yan etkileri olan bir ilaç almanız gerekiyor- - anabolik steroidlerin ki gibi- - bilinen ve bilinmeyen etkileri var, işini korumanızı ve ailenizi geçindirmenizi sağlayacak, kullanır mısınız?"
So it's okay to enhance your performance if you're a pilot, a porn star, a musician or a student, but if your job is to play professional baseball, well, somehow that makes you a cheater.
Pilot, porno yıldızı, müzisyen ya da öğrenciyseniz performansınızı arttırmanız sorun olmaz ama işiniz profesyonel basketbol oyunculuğuysa, şey, her nasılsa, bir hilekâr olursunuz.
With your figure, maybe get a job at a bar, that's it.
Vücuduna bakarsak, olsa olsa bir barda iş bulabilirsin diyebiliriz.
It's your job to find someone.
Birini bulmak senin işin.
It's your job... you said you had information about the... hockey fan!
İşiniz... Bilginiz olduğunu söylemiştiniz... Hokey hayranı!
Let me rephrase that - it's five million quid and YOUR job.
Şöyle ifade edeyim, - Beş milyon pound ve işin.
It's your job to see they don't, mine's to protect the integrity of this op.
Bu senin işin onların değil. Benimki bu operasyonun bütünlüğünü korumaktır..
Well, that's because Melinda is Daddy's girlfriend and not your mother, and it's not her job to tell you when to eat. It's mine.
Çünkü Melinda babanızın kız arkadaşı, anneniz değil ve ne zaman yiyeceğinizi söyleyemez.
And it's my job to keep a track of your changing mind..
Ve benim işim ; değişen fikirlerinin izini sürmek..
Your boss said one thing right. If someone can do this job then it's only you.
Bu işi biri yapabilecekse o da sensin.
- It's your job to find out.
- Bunu öğrenmek senin işin, Chuck?
Now as governor, it's your job to fill it.
Eyalet valisi olarak görevin onu doldurmak.
it's not enough that he has your job, he wants to discredit you, embarrass you.
Seni gözden düşürmek, rezil etmek istiyor. Bunları yapmak için bana delil toplattı.
It's your job, so I propose reciprocal tokens of sincerity.
Bu sizin işiniz. Bu yüzden, karşılıklı olarak samimiyetimizi ortaya koymamızı teklif ediyorum.
Can't do it. Can't do it. Fellas, you ever been going through some hard times with your woman, you lose your job or something?
Beyler, hiç kadınınızla sıkıntılı devirlerden geçtiniz mi?
It's not your job to save these girls.
Bu kızları korumak, senin görevin değil.
It's their job to prove your father is guilty beyond a shadow of a doubt.
Onların işi, babanızın suçlu olduğunu şüphe götürmez şekilde kanıtlamak.
I think, from where I sit in my plush corner office down the hall, that it's your job to find out.
Sanırım, ben konforlu odamda oturmuş pencereden sokağı izlerken bunu öğrenmek senin işin.
In my body there's a hidden pearl... Your job is to find it.
Bedenimde saklı bir inci var senin işin onu bulmak olacak.
But it's your job To make sure albert chung has his day in court.
Ama senin işin Albert Chung'un mahkemede olmasını sağlamak.
It's your job to decide what needs to be considered and when to speak up.
Neyin dikkate alınması gerektiğine, ne zaman sesini yükselteceğine karar vermek senin görevin.
it's your choice 290
it's your birthday 200
it's yours 974
it's your turn 401
it's your move 63
it's your decision 99
it's your call 289
it's your lucky day 103
it's your funeral 64
it's your turn now 40
it's your birthday 200
it's yours 974
it's your turn 401
it's your move 63
it's your decision 99
it's your call 289
it's your lucky day 103
it's your funeral 64
it's your turn now 40