English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It's your money

It's your money translate Turkish

883 parallel translation
It's not because of your money... or your good looks. It's because I can see ghosts.
Paran ya da görünüşün için değil hayaletleri gördüğüm için.
You know, I don't know how much money you've pumped into your assorted charities, Margaret, but it's a lot more than any $ 10 trophy they're going to hand you.
Biliyor musun, çeşitli hayır kurumlarına ne kadar para pompaladığını bilmiyorum, Margaret, fakat 10 dolarlık kupalardan çok daha fazlasını sana verecekler.
"It's your love I want, not your money!"
"Sevgini istiyorum, paranı değil!"
A mean old miser, hanging on to your money as though it meant something.
Sanki bir anlamı varmış gibi parasına yapışan bir cimri.
- It's your own money.
- Sonuçta kendi paran.
It's your money.
- Sizin paranız.
But it's your own money, George.
Teşekkürler, Ed.
- It's your money.
- Para senin.
Put it down and give me money for your son's shoes.
Onu yere indir ve oğlunun ayakkabısı için bana para ver.
Rick was a cagey investor, but now that it's your money I've set up a trust fund.
Rick ihtiyatlı bir yatırımcıydı ama şimdi senin paranla bir güven fonu oluşturdum.
Do you realize it gives Mark the same power over your trust fund that you have, complete control over all your money?
Bu sayede Mark'ın sahip olduğun güven fonunda ve tüm paranın kontrolünde hak sahibi olacağının farkında mısın?
I say, if I stay around, it's just the same as your giving me the money.
Kalırsam, senden para almak zorunda kalacağım.
Because it's from the fact of your having money that our difficulties may come.
Çünkü senin para sahibi olman gerçeği bize zorluk çıkarabilir.
It's your money, isn't it?
Bu senin paran, değil mi?
- It's not only your money at stake
- Tehlikede olan senin paran değil.
When the wine arrives, you pay for it as if it were your own money.
Bunu al, şaraplar gelince kendi paranmış gibi çıkarıp buradan ödersin olur mu?
I know that's only the interest on your securities, but it happens to be my money.
Seninkinin yanında devede kulak kaldığını gayet biliyorum ama o benim param.
That's big talk, coming from you! It's not even your own money
Kendi parasını kazanmayan biri için bu ne büyük sözler!
It's amazing a girl of your age is so money-minded.
Senin yaşında bir kızın para işlerini bu kadar bilmesi müthiş.
Mister, you're gonna get your money's worth if it's the last thing I do.
Bayım, paranızı boşa harcamadığınızı göstermek için elimden geleni yapacağım.
He thought it might put some sense into your head about money.
Para konusunda kafana bir anlayış yerleştirmeyi düşündü.
It's your money.
O senin paran.
If that money would pay for a wagon it will also pay for some wire to keep you and your animals out.
Bu para at arabası için yeterliyse ayrıca siz ve hayvanlarınızı buranın dışında tutacak telleri almaya da yetecektir.
You shouldn't call your brother a liar, Amos, it's all the money the
Kardeşine yalancı dememelisin, Amos, adamın bütün parası bu, herkese eşit dağıtıIdı.
It's your own money.
Senin paran var sonuçta.
IT TELLS A GREAT MANY THINGS ABOUT YOU. YOUR DRIVER'S LICENSE, THE CARDS, THE MONEY IN IT.
Ehliyetin, kartların, para...
- It's your money.
- Senin paran.
I don't care what you do with your money. It's naught to do with me.
Paranı ne yaptığın beni ilgilendirmez.
It's on your money anyway.
Zaten senin paran var.
But it's too early in the morning to be talking about money so just eat your breakfast.
Ama para konuşmak için saat daha çok erken, bu yüzden kahvaltını yap.
There are no strings attached it's your money anyway it comes from the rent of the house.
Karşılık beklemiyorum. Bu zaten senin paran... evin kira parası.
It looks like it's your money.
Paralar senin sayılır.
In Tokyo you use your head to make money... but it's not worth a damn here!
Tokyo'da para kazanmak için saksıyı iyi çalışıyordun ama burada pek bir halta yaramıyor galiba.
Well, it's no more my money than your money, and it's probably mostly gone anyway.
Artık benim değil, senin paran o. Gerçi pek bir şey kalmamıştır da.
Now you tell the producer it's for the money, that your ideal's the theater.
Şimdiyse gelmiş yapımcıya asıl idealinin tiyatro olduğunu, bu işi sırf para için yaptığını söylüyorsun.
It entered your mind, with Eleanor out of the way, you'd get her share of the money?
Eleanor'u saf dışı bırakıp onun da payına konmak aklından hiç geçmedi mi?
It's the others that always invent stories just to get at your money.
Senin paranı almak için hikayeler uyduranlar diğerleridir.
It's not every day a complete stranger pays for your doctor and leaves you travel money too.
Hergün tamamen bir yabancı değil. Senin doktor paranı öder ve bunun yanında sana yolculuk parası bırakır.
And anyway, it's your money that bought it.
Zaten senin paranla alınmıştı.
I don't want your money if it's from there.
- Oradan geliyorsa, paranı istemiyorum.
I don't want your money if it's from there.
Oradan geliyorsa paranı istemiyorum.
It's not your advice I want, Kelly. It's your money.
Tavsiyeni değil, paranı istiyorum, Kelly.
It's 16 months of your life with no comfort, money, love, or free time.
Hayatınızın 16 ayı geçiyor... rahatlık olmadan, para olmadan, aşk olmadan ve boş zaman olmadan.
Stegman's got your money, go get it.
Sözümün eriyim. Paran Stegman'da, git al.
It's more than likely that this man is stealing your money.
Büyük bir olasılıkla, bu adam senin paranı çalıyor.
You put your hands on a mountain of money no strings attached and for you, it's the most natural thing in the world, and you sleep.
Elinin altında dünya kadar para var peşinden dolanan yok ve senin için dünyadaki en önemli şey uyumak. Sen de uyuyorsun.
- That you're wasting your money, that it's your money you're burning, and it's your hands that get caned when you come in here.
- Paranızı boşa harcadığınız, yaktığınız şeyin paranız olduğu, ve buraya geldiğinizde yanacak şeyin elleriniz olduğu.
It's the only way to get the money to keep your mother where she is.
Anneni hala orada tutabilmenin tek yolunun bu olduğunu düşünüyorum.
Here, pick up your money and keep it!
Toplama sırası sizde. Bu paraları toplayın ve saklayın!
I just got a good tile, and you've blocked my way It's not your money. You're playing on his behalf
ne güzel bir elim vardı, ama sen gene yazık ettin parasına değil hatrına oynuyoruz
But I know you've got it... your Money's all hidden ain't it?
Çok paran olduğunu biliyorum. Bütün paranı sakladın, öyle değil mi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]