It has to be here translate Turkish
216 parallel translation
No, it has to be here.
Hayır, burada olmak zorundaydı.
It has to be here.
Buralarda olmalı.
- I suppose that it has to be here. - Yes.
- Sanırım o zamana kadar burada kalmalıyım.
It has to be here, Mulder.
O burada olmalı, Mulder.
It has to be here somewhere.
Buralarda olmalı.
What a pity it has to be here.
Burada olması ne yazık.
It has to be here somewhere.
Buralarda bir yerde olmalı.
But it has to be here when D.H. needs it.
Ama D.H.'in ihtiyacı olduğunda anahtar yerinde olmalı.
It has to be here.
Burada olmalı.
It has to be here...
Buralarda olmalı.
It has to be here somewhere
Buralarda bir yerlerde olmalı.
- It has to be here somewhere.
Burada bir yerde olmalı.
In view of Allen's record here since his escape... our state has authorized us to assure you... that if he'll return voluntarily... and pay the state the expense it's been put to... he'll be pardoned in 90 days.
Firar ettikten sonra, Allen'ın buradaki sicilini göz önüne bulundurduğumuzda eyaletimiz bizi, gönüllü olarak teslim olup eyaletin maruz kaldığı masrafları öderse onun 90 gün içinde affedileceği garantisini size vermekle yetkilendirdi.
It has to be around here someplace.
Buralarda bir yerde olmalı.
Anna... you live here, it's natural you want to save your own people's lives but... this is something that has to be done.
Anna... Sen burada yaşıyorsun ve insanlarını korumak istemen de çok doğal ama... bu yapılmak zorunda olan bir şey.
- Publish it here, in French. - No. First it has to be there.
- Burada Fransızca olarak yayınlayın.
Left side of the audience, stage right here that wants to be fed has got to slowly move it through the forest to the Hog Farm where we've got about seventeen lines going, uh, to serve with.
Sol taraftaki seyirciler, bize göre sağdakiler, yiyecek isteyenler... yavaşça ağaçların arasından geçip, Hog Farmers'ta sıraya girsinler, orada onlara 17 koldan servis verilecek.
But it has come to my attention that a countryman of mine may be living here.
Ama anlaşılan bir vatandaşım burada yaşıyor.
It is not the Defendant who should be on trial here,... but a besotted establishment who can cheerfully send a generation to slaughter in the name of war and yet has the audacity to bring a hapless fool like Lovelass to trial for uttering words.
Burada yargılanması gereken sanık değil, bu aptal düzendir. Koca bir nesli savaş adına doğranmaya sevinçle gönderen ve Lovelass gibi talihsiz bir aptalı haykırdığı sözler yüzünden... büyük bir küstahlıkla buraya yargılanmaya çağırma cüreti gösteren bu aptal düzendir.
He's gone. - Must be in Bissau. If he's not here, it has to be one or the other.
- Eğer burada değilse, Bissau'da olmalı.
If I want to kill him, I wouldn't be here It's me who has asked him to kill you
Onu öldürmek isteseydim, şimdiye kadar çoktan ölürdü ondan sizi öldürmesini isteyen aslında bendim!
- Somewhere in here. The townpeople who has been forced to work on the fields estimate them to be approximately five miles... which, by jeep, would put it somewhere in this radius.
Tarlalarda çalışmaya zorlanan kasabalılar yaklaşık beş mil alanda cip ile bu bölgeye bırakılıyor.
And it doesn't alter the fact that none of you has the slightest right to be here!
Öte yandan, bunu hiç bir şey değiştirmez, burası özel arazi.
This thing just has to be- - looks like it has to be turned a couple times here.
Şurayı sanki... biraz daha sıkmak gerekiyor.
He's been nosing around here for two days. It has to be Carlo.
İki gündür buralarda dolaşıyor.
Now, someone has to take charge here, and it's gonna be me.
birinin burada sorumluluğu alması erekiyor, ve bu ben olmalıyım.
Not to put too fine a point on it, O'Connell, but has it occurred to you there might be certain romantic implications... to us being stranded out here in the middle of nowhere?
Ayıptır söylemesi, O'Connell ama bizim bu dağın başı yerde mahsur kalmış olmamızın bir takım romantik manalar içerebileceği senin de aklına geldi mi?
Much of what is policy here, including our cherished Honour Code, has been established, not by me or your teachers, but by your fellow students, to be enforced by your own tribunal of prefects, as it has been for the last two centuries.
Uygulanan politika, Davranış Kodumuz dahil öğretmenlerimiz tarafından değil, kendi arkadaşlarınız tarafından kurulmuştur ve son iki yüzyıl boyunca olduğu gibi sınıf başkanları tarafından yürütülmektedir.
But it's helping to sell newspapers and the good doctor has convinced our publisher that she could be of some help here.
Ama bu gazetelerin satışına yardımcı oluyor... ve bu iyi doktor yayıncımızı ikna etmiş... burada bizlere yardımcı olabileceğine.
I'm here to tell you that these allegations of genetic mutations are completely false, and to prove it, my brother Bud here who I love like a brother has graciously volunteered to be sprayed directly in the kisser with this stuff.
Burada, genetik mutasyon iddialarının tamamen yalan olduğunu söylemek için bulunuyorum. Bunu kanıtlamak için, erkek kardeşim Bud kardeşim gibi sevdiğim insan, nazikçe bu aletin ağzından doğrudan bu maddeyle spreylenmeye gönüllü oldu.
It has to be here, someplace.
Buralarda bir yerlerde olması gerekiyor.
Now, it may be that Satan has conquered Mary and sent her here today to distract our sacred purpose.
Şeytan Mary'yi zapt etmiş ve kutsal amacımızı engellemek için onu bugün buraya göndermiş olabilir.
But he has been here a year, and has fitted out the vicarage so comfortably, it would be a shame to have him single any longer.
Ama bir yıldır burada ve papaz evine rahat bir şekilde yerleşti, onu daha uzun süre yanlız görmek yazık olur.
I'm afraid it has come to our attention that you are not supposed to be here.
Korkarım ki burada olmamanız gerektiği dikkatimizi çekti.
It has to be someone that knows his way around here.
Buradaki olayları iyi bilen biri olmalı.
He has to be buried where it's legally... permitted, like the colored churchyards around here... and be attended to by a licensed colored undertaker.
Kanunen onaylanmış bir yere gömülmeli mesela civarda siyahlara ait bir kilise bahçesine. Yetkili siyahî bir cenazeci tarafından kaldırılmalı.
Neelix, she has to be told, but I know she'll be better off having you here to help her through it.
Neelix, ona anlatılmalı, ama bu olayı atlatabilmesi için senin burada olmanın çok iyi olduğunu biliyorum.
They don't realize that the world as we know it has been ripped apart out here, and is waiting to be buried.
Bizim bildiğimiz dünyanın buradakinden çok farklı olduğunun farkına varamazlar. Sadece gömülmeyi beklerler.
There has to be a way to disable it or Thor wouldn't have sent the ship here.
Kapatmanın bir yolu olmalı, yoksa Thor gemiyi buraya göndermezdi.
The king has always had warm feelings towards his cousin the Tsar. But he feels it would not be wise for them to settle here.
Kral, kuzeni Çar'a karşı daima sıcak duygular beslemiştir, fakat Majesteleri onların böylesi özel bir zamanda buraya yerleşmelerinin akıllıca olmayacağını anlıyor.
As it has already been decided, I think it would be wise to bring her here soon.
Hazır karar verilmişken bence kızı buraya getirmek akıllıca olacaktır.
It's important for everyone here to be a witness to this moment... for the Jewish wedding ceremony has two parts.
Burada bulunan herkesin bu olaya tanık olması önemli Musevi düğün töreni iki bölümden oluşur.
I submit, Your Excellency, to the Inquisition that brother Juniper here has been put to use to do the devil's work, that this testament, this tome of his, is heretical, and should be pronounced for the evil that it does
Ekselanslarına ve yargıya... Juniper'ın Şeytan'a yardım ettiğini söylüyorum. Bu kitap, bu saçmalık, iğrenç.
It has to be somebody here in the store.
Mağazadan biri olmalı.
It has to be in here.
Burada bir yerde olmalı.
Has it ever occurred to you that serving Baal may not be my only interest here?
Baal'a hizmet etmenin burada olmam için tek neden olmayabileceğini hiç düşündün mü?
On the other hand, if anyone's going, it should be someone that commands the respect of the SGC and yet has the patience, knowledge, and determination to bring them up to speed and find a way to bring the cavalry back here.
Diğer yandan, kim giderse gitsin Yıldızgeçidi Komutanlığının saygısına hâkim olan birisi olmalı ve sabrı, bilgisi ve kararlılığıyla onları hızlandırıp buraya bir destek ekibi göndermelerini sağlayacak birisi.
Sir, I am a young inventor, and it has been my dream to come to Robot City and to present my ideas to Mr. Bigweld. Who doesn't seem to be here.
Efendim, ben genç bir mucidim ve hayalim Robot Kente gelip fikirlerimi Bay Kocakaynak'a sunmaktı ama kendisi yok gibi.
It's taken me a long time to find you, but here you are and now that you're 16, the time has come for you to be completely under my spell.
Seni bulmak çok uzun zamanımı aldı, ama işte buradasın. Onaltına bastığına göre seni tamamen büyümün etkisine almanın zamanı geldi.
So leave him, we'll find ways of keeping back more... of the catch, there'll be a supply ship, there has to be. It's finished here. We're leaving.
O zaman bırak onu, yakalananlardan daha fazla pay almanın... bir yolunu buluruz, bir tedarik gemisi olacak, olmalı.
It has to be around here.
Buralarda bir yerde olmalı.