It has to be perfect translate Turkish
55 parallel translation
The timing, it has to be perfect.
Zamanlama ise, mükemmel olmak zorundadır!
So it has to be perfect, you see.
Yani...
It has to be perfect.
Kusursuz olmak zorunda.
Sorry, but if you do this, it has to be perfect.
Üzgünüm ama, bunu yapıyorsan, dört dörtlük olmalı.
- It has to be perfect.
Mükemmel olmalı.
I'm making dinner tonight, and it has to be perfect.
Bu akşam yemek yapıyorum. Mükemmel olmalı.
And I'm using this wedding as a trial run, so it has to be perfect.
Bu düğünü deneme olarak yapıyorum yani mükemmel olmalı.
So if we do this, it has to be perfect.
Eğer bu işi yapacaksak, mükemmel olmalı.
It has to be perfect?
Mükemmel mi olmak zorunda?
It has to be perfect.
Mükemmel olmak zorunda.
It has to be perfect. And I know that here are no reasons for you To do any favors for me, and we are not exactly friends
Ve biliyorum senin bana bu iyiligi yapman için hiçbir sebep yok, ve biz tam anlamiyla arkadas degiliz arkadas gibi görünen düsmanlar bile degiliz, ama bir zamanlar arkadastik... bak 12 yasimdayken,
It has to be perfect, or else...
Mükemmel olmalı. Yoksa olmaz.
Erin and I have our first date tonight And it has to be perfect.
Erin ve ben bu gece ilk kez çikiyoruz ve muhtesem olmak zorunda.
It has to be perfect.
Bu kusursuz olmak zorunda.
We have a bid video to make, And it has to be perfect If we want to get to nationals.
Yapmamız gereken bir burs videosu var eğer ulusal yarışmalara katılmak istiyorsak mükemmel olmak zorunda.
I like it. It's just, there's something that's not right about it, and it has to be perfect.
Beğendim ancak doğru olmayan bir şey var, ve mükemmel olmak zorunda.
It has to be perfect.
Herşey mükemmel olmalı.
It has to be perfect.
Kusursuz olmalı.
Now, you might think that this thing is great, but it has to be perfect every time.
Silahımın harika olduğunu düşünebilirsin ama her seferinde kusursuz olmalı.
She's even working with her prosthesis, but, you know, it has to be perfect.
Protezle çalışıyor hatta. Ama illa her şey mükemmel olacak.
It's a big job, and it has to be perfect.
Büyük bir iş ve mükemmel olması gerekiyor.
It has to be perfect.
Mükemmel olmalı.
You can only do this once, so it-it has to be perfect.
Bu sadece bir kere yapabilirsin, yani mükemmel olmalı.
It has to be perfect.
Mükemmel olması gerek.
it has to be perfect.
Bana yetmez ki böyle baktım mı mükemmel olacak.
I have to leave for Lubbock Tuesday and it has to be perfect.
Salı gününe Lubbock'a kusursuz bir şekilde bırakmam gerekiyor.
All right, Allison, you are in charge of choosing the prom theme, and now it has to be perfect and magical and look like a million bucks but cost zero bucks.
Allison, sen de balonun temasının belirlenmesinden sorumlusun kusursuz ve büyülü olması gerekiyor ve çok büyük bütçeli gözüküp bedavaya hallolması gerekiyor.
To get people out of their gas guzzlers and accepting of clean, affordable transportation, it has to be perfect.
Bu onları çok yakan araçlardan kurtarıp temiz hava, uygun fiyatlı ulaşım sunacak. Mükemmel olmak zorunda.
It has to be perfect when the German shows up!
Alman ortaya çıkınca mükemmel olmalı!
I know. Great is not good enough, it has to be perfect.
Biliyorum ama, süper olması yetmez, muhteşem olmalı.
We are curious about it. It has a perfect right to be curious about us.
Biz onu merak ediyorsak, onun da bizi merak etme hakkı var.
In order to become a perfect vessel for love one has to cease all activity. Not only physical, but mental as well. It's only when you've reached that state of emptiness that you're ready, at last, to be filled with love.
Bu sadece boşluk durumuna eriştiğin zamandır...
Because it's like every second of that routine, every word, has to be perfect.
Çünkü gösterimin her saniyesi, her kelimesi, kusursuz olmak zorunda.
The shot has to be perfect to take it.
Şartlar mükemmel olmadan atış yapılmaz.
I think ever since their friend Kenny died they've been looking for someone to fill the void. Well, our son is a perfect void-filler. It's nice that he finally has your sons to be his best buddies.
¶ Bütün o sandviçlere rağmen ¶ ¶ hala güzel görünüyor. ¶ ¶ Onun adı Jared.
- They kill people? - Life and death have to exist in perfect harmony and call it what you want, but that balance has to be maintained.
- Yaşam ve ölüm tam bir uyum içinde var olmak zorunda ve istediğin ismi koy, ama denge korunmalı.
You cook them, but it really has to be perfect... because they are... they're a little bit boring, and you don't overcook them.
Pişirilirler, ama mükemmel olmak zorunda... çünkü biraz... can sıkıcıdırlar, ve fazla pişirmemelisiniz.
It has to be hard. Nothing less than perfect will be tolerated.
Lütfen editörünüz olduğumu unutmayın.
It has to be letter-perfect. - Okay?
Tek kelimeyle mükemmel olması gerekiyor.
It's just that Hugh is very particular, and everything has to be perfect.
Sadece Hugh çok özel, her şey mükemmel olmalı.
All it has to be is perfect.
Mükemmel olması gerekiyor, hepsi bu.
Somebody has to be the psycho. And it's perfect.
Birileri kafadan çatlak olmak zorunda.
It's not that I expect everything in life to be perfect, it's just- - why give a gift if it has to be so cruelly taken away?
Mükemmel olmak hayatta beklediğim tek şey değildi, Sadece - Neden bir hediye verip sonra da acımasızca götürdü?
It's got to be perfect, it's got to be detailed and most important, it has got to be felt.
Mükemmel olmalı. Hissedilebilmesi için detaylı ve çok önemli olmalı.
- This has to be perfect. - And it will be... on the day.
- Ve öyle olacak... gün.
It has to be in perfect condition.
Harika bir durumda olması gerek.
It's just, you know, he works all the time, and... or we're tired, or the kids are around and you know, it just... But then he has this whole thing about how everything has to be so perfect, and it can't be.
O yoğun bir şekilde sürekli çalışıyor ve ya ikimiz de yorgun oluyoruz ya da etrafımızda sürekli çocuklar oluyor ve huyunu biliyorsun her zaman her şeyin mükemmel olmasını istiyor ama her zaman öyle olmuyor.
But the boomtown has a new problem, and Wyatt may be the perfect man to solve it.
Fakat hızlı gelişen şehrin yeni bir sorunu vardı. Wyatt çözüm için en uygun adam olabilirdi.