It has to be you translate Turkish
1,002 parallel translation
Sorry it has to be you, kid, but get going.
Sen olduğun için üzgünüm ama devam et.
It has to be you.
Hatırlamalısın.
Sorry it has to be you.
Sen olduğu için üzgünüm.
In view of Allen's record here since his escape... our state has authorized us to assure you... that if he'll return voluntarily... and pay the state the expense it's been put to... he'll be pardoned in 90 days.
Firar ettikten sonra, Allen'ın buradaki sicilini göz önüne bulundurduğumuzda eyaletimiz bizi, gönüllü olarak teslim olup eyaletin maruz kaldığı masrafları öderse onun 90 gün içinde affedileceği garantisini size vermekle yetkilendirdi.
Has it occurred to you that he might be right?
Haklı olabileceğini düşündün mü hiç?
It'll be a comfort to me to know that she has you.
Yanında senin olduğunu bilmek içimi rahatlatacak.
I hope you will never understand what it is to be smothered by a love which has become insufferable.
Umarım aşkın boğuculuğuna tahammülsüzlüğü hiç öğrenmezsiniz.
Everything has to be done exactly your way, and then you don't like it.
Her şey sizin istediğiniz gibi yapılmak zorunda ve gene de hoşunuza gitmiyor.
Being with you has made me feel like it used to be at home.
Sizinleyken, evimdeymişim gibi hissettim.
Has it occurred to you that I might not be so stupid as you think?
Sandığınız kadar aptal olmayabileceğim neden hiç aklınıza gelmedi?
Then you'll understand why you ought to guard it and why the law has got to be the concern of every citizen to uphold it for your neighbour as well as yourself.
O zaman, niye korumak gerektiğini herkes için hukuku üstün tutmanın niye herkesin görevi olduğunu anlarsınız.
Now, Mr. Van Cleve, I'm sorry to wake you up, but it has to be done.
Bay Van Cleve, sizi uyandırdığım için özür dilerim ama bunu yapılması gerekiyordu.
Doctor, I'd hoped you'd be able to explain to me a happening which, to put it mildly, has always puzzled me.
Doktor, bana, aslında beni hep şaşırtan bir olayı, açıklayabileceğinizi umuyorum.
I shouldn't be telling you this, but I do so dread it when he has to take a murder trial.
Size bunu söylememeliyim ama bir cinayet davası almasını pek hoş bulmuyorum doğrusu.
The reason it has no saddle is because it will be easier for you to stay on without the saddle.
Eyeri olmamasının nedeni eyersiz daha kolay üzerinde duracak olmanızdır.
Since it has value to you and not to me, it should be yours.
Senin için değerli ama benim için değersiz olduğundan bu senin olmalı.
And I promise you that my first consideration, and that of Mrs D'Ascoyne, who has done me the honour to consent to be my bride, will be the welfare of the estate and of the people who live on it.
Ve size söz veriyorum ki, ilk önceliğim..... ki bayan D'Ascoyne'in de öyle -... kendisi eşim olma şerefini bahşetmiştir bana topraklarımızın ve üzerinde yaşayan insanımızın refahı olacaktır.
Has it ever occurred to you that I may have a life of my own? That there may be some girl that I'm crazy about?
Bir hayatımın olduğu, bir kıza aşık olduğum aklından geçmedi mi?
Oh, dearest Alice, if ever I have a change of heart towards you, it'll be because my heart has ceased to beat.
Sevgili Alice eğer kalbim değişecek olsa size yönelir yine çünkü kalbim durmadan atacak.
Has it ever occurred to you that our captain might be unbalanced?
Kaptanımızın belki de dengesiz olduğunu hiç düşündünüz mü?
Has it ever occurred to you that the guys fighting this war might also be saving lives?
Bu savaşta savaşanlarında hayat kurtarıyor olabileceği... hiç aklına geldi mi?
Ma'am, if I might be allowed to offer you a word of warning, that man has power, and he can use it for you or against you.
Hanımefendi, size küçük bir uyarıda bulunmama izin verirseniz bu adam çok güçlüdür, ve bu gücünü lehinize de, aleyhinize kullanabilir.
You see, it has occurred to us... it has occurred to us that if we shall be sending you several pairs of young male elephants to be turned loose in forests of America...
Evet, farkına vardık ki... Farkına vardık ki, size birkaç çift yavru erkek fil göndersek bunlar Amerika ormanlarına salınsa...
It will be good to think back... on all that Mrs. Anna has taught you.
Geriye dönüp Bayan Anna'nın sana öğrettiklerini hatırlaman işe yarayacaktır.
It has to be as hot as you can bear or we don't get the bacteria out.
Mümkün mertebe sıcak olmalı yoksa bakterilerden kurtulamazsın.
I mean, I don't think you'll ever get it finished if all this has to be dug up.
Bütün iş kazıdan ibaretse, bunu bitirebileceğini hiç düşünmüyorum.
You know, I think Abigail has been pretending to be Joanna for so long, she believes it.
Biliyorsun, Abigail'in Joanna rolü oynadığını düşünüyorum, o böyle bir şeye inanıyor.
It has to be finished quickly, you know.
Çok çabuk bitirilmeli.
In case it would make you feel better... a parchment has to be passed... and the person has to take it without knowing.
Eğer seni rahatlatacaksa söyleyeyim bir parşömen uzatılmalı ve kişi de onu bilmeden almalıdır.
It has to be in the dark, you see, and strangers, because...
Bu yüzden karanlığı ve yabancıları tercih etmeliydim. Çünkü- -
If any sister has observed you in an external fault... which you have not proclaimed... it is her duty to proclaim you in charity... so that you may be aware of your errors and correct them.
Eğer rahibelerden birisi sizi kusur işlerken görürse... ve siz bunu beyan etmemişseniz... hoşgörüsünü size beyan etmesi onun görevidir... bu sayede hatalarınızın farkında olup düzeltebilirsiniz.
For a chap just has been sperated form his lady love you don't seem to be taking it very hard.
Sevgilisinden yeni ayrılmış biri olarak pek de üzülmüş gözükmüyorsun.
I suppose I should be grateful, but you should be concerned with your own life - if it has not already been lost to the poison of Sheba.
Bunun için minnettar olmalıyım, ama önce kendi hayatınla ilgilenmen gerekiyor,... tabii Sabâ kraliçesi tarafından tamamen zehirlenmediyse.
It has to be a month's notice, you know,
İstifa dört hafta sonra geçerli olur.
It's true that the Golden Fleece is no longer in its first flush of youth, which is why the offer that Mr. Karabin has come to make in person will certainly be of interest to you.
Altın Post'un çok genç olmadığı kesin. Bay Karabine'in size şahsen yapacağı teklif ilginizi çekecektir.
Has it never occurred to you that on one occasion you might be consummately wrong?
Bir gün olsun bütünüyle yanılmış olabileceğin hiç aklına gelmedi mi?
Rufio, has it occurred to you that our maps of this area are not quite what they should be?
Rufio, bu bölgenin haritalarının... Neden, hayır.
I'll admit the furnishings do leave something to be desired... but it has a lived-in quality, don't you think?
Mobilyaların pek de arzulanacak cinsten olmadığının farkındayım ama kalite her zaman kalitedir değil mi?
- No, thank you. It has to be said that he loved Cecilia very much.
Cecilia'yı çok sevdiğini söylemek gerekir.
And so you see, Monster, it's easy to understand why an impressionable girl like Liza would be momentarily smitten by a man like my husband. Maturity has its own fascination.
Ve gördüğün gibi, Canavar, Liza gibi hassas bir kızın neden kocam gibi, olgun bir adamın cazibesine kapıldığını anlamak çok zor değil.
Anna... you live here, it's natural you want to save your own people's lives but... this is something that has to be done.
Anna... Sen burada yaşıyorsun ve insanlarını korumak istemen de çok doğal ama... bu yapılmak zorunda olan bir şey.
Has it ever occurred to you that you might be wrong... and the Germans just might be right?
Hiç yanılıyor olabileceğin aklına geldi mi ve belki de Almanların haklı olabileceği?
It has to be destroyed, and you will have to move... to a house that is fireproof.
Orası yıkılmalı ve sen de taşınmalısın ateş korumalı bir eve.
You need to realize that this is natural, normal and that it has to be faced as such.
Bunun doğal, normal olduğunu anlamalısın, böyle yüzleşmen gerekiyor.
You cannot be involved, it has to be done very carefully.
Siz bu işe dahil olmayın. Bu iş çok dikkatlice yapılmalı.
My government has instructed me to inform you that any interference with it will be regarded as an act of war.
Devletim, o araca yapılacak bir engellemenin savaş sebebi sayılacağını size bildirmemi istedi.
We understand how you feel, but it has to be done.
Ne hissettiğinizi anlıyoruz fakat bunun yapılması gerekiyor.
It's time you learned that freedom is never a gift. It has to be earned.
Özgürlüğün bir hediye olmadığını, kazanılması gerektiğini öğrenmelisiniz.
If it's right for you, it has to be right for me.
Sizin için uygunsa, bana da uyar.
It still has to be established whether it's me who looks like you, or vice versa.
Senin benim gibi görünmeni ya da - tam tersini - herkese göstermeliyiz.
Has it occurred to you it may not be the rotten car?
O çürük araba olmayabilir hiç aklına geldi mi?