It is a big deal translate Turkish
515 parallel translation
Yes, it is a big deal.
Önemli bir şey.
It is a big deal!
Sakin ol! - Çok önemli!
- It is a big deal.
- Elbette öyle.
It is a big deal.
Bu büyük bir olay.
It is a big deal, Logan.
Çok sey fark eder, Logan.
And it is a big deal.
Seninle çok ama çok gurur duyuyorum Ve bu büyük bir olay
It is a big deal.
Büyük bir sorun.
And it is a big deal!
Ve bu çok önemli bir şey.
It is a big deal, because Puff was more than your average balloonfish.
Bu önemli, çünkü Üfürük sıradan bir balon balığı değildi.
- It is a big deal!
- Ama büyük bir mesele!
It is a big deal.
Bu çok önemli.
It doesn't happen to every guy, and it is a big deal.
Her erkeğin başına gelmiyor, ve büyük bir şey!
But it is a big deal!
Ama bu büyük bir olay!
- It is a big deal!
- Bu büyük bir mesele!
And it is a big deal to me.
Ve benim için önemli.
You see, it is a big deal.
Gördün mü, büyük bir olaymış.
I think it is a big deal because I've been walking around here for the last two days, worried that my wife is some sneaky, shifty little sicko.
Çünkü iki gündür karım sinsi, güvenilmez ve hasta biri diye endişelenip duruyorum.
Say, I got a big business deal coming up... and if it goes through the way I think it ought to, I can quit for life.
Yakında büyük bir iş anlaşması yapacağım. Ve işler umduğum gibi giderse, artık emekliye ayrılabilirim.
- Is it a big deal?
- Çok önemli mi?
It would serve you right : spouting lies about how a disfigured face is no big deal.
Seni haklı gösterirdi etrafa biçimi bozulmuş bir yüzün önemi yok yalanları döktürürken.
I'd suggest not to fight with Cannon Walk out of it now lt's not a big deal I can't
Lütfen onunla dövüşme bırak bu işi başka bir iş bulursun yapamam
! Because it is a very big deal for Carrie White, and you know it.
Çünkü Carrie White için bu olay çok önemli ve bunu da biliyorsunuz.
And it's a big deal too.
Bu büyük bir iş.
If Norm got a job, he would have made it a big deal.
Norm iş bulsaydı, bunu çok abartırdı.
- It's a regular big deal.
- Oldukça iyi bir iş.
It is no big deal, there are a lot of comets.
O kadar önemli değil, bir sürü kuyruklu yıldız var.
You see, to me... the real truth is always a bigger turn-on... and it doesn't have to be a big deal.
Görüyorsun ya,... gerçekler beni her zaman daha çok heyecanlandırır... çok önemli birşey olmasa da.
Do you know how big a deal it is to retask those satellites?
Uyduların yönlerini değiştirmenin çok büyük bir iş olduğunun farkında mısın?
I'll bet it wasn't nothin to make it clean... after you made such a big fuckin'deal about it.
Yarattığın gürültüden sonra onu temizlemek iş değildi.
IS IT GOING TO BE THAT BIG A DEAL?
Bu, büyük bir olay değil mi?
It's really a big deal.
Gerçekten büyük bir iş.
Whatever it is you have to say can't be that big a deal.
Söyle hadi. Söyleyeceğin şey o kadar da önemli birşey olamaz değil mi?
- This is a big deal, isn't it?
- Bu büyük bir sergi, değil mi? - Hem de çok büyük.
It's not that big of a deal, is it?
Büyütülecek birşey değil, değil mi?
Ok, sunday is our one year anniversary, Melissa and I And I know she's gonna make a big deal out of it
- Çünkü başka şansları yok. Berg, bardan bulduğumuz iki kadınla ne yapacağız? Bana anatomi kitabımı getirttirme.
It is a big deal!
Olmaz efendim! Sen de onunla beraber git!
A couple of millions is no big deal for us you'll get it anytime.
Mesela dörtyüz veya beşyüzbin bu insanlar için yüksek bir meblağ sayılmaz. İstediğiniz zaman ayarlayabilirim.
This is a big deal! I went through a relationship never doing that at the guy's place including a weekend in Bermuda where I spent the whole time running to the lobby. It's tough in New York.
Sevgilimin evinde hic kaka etmeden koca bir ilişki geçirdim, buna Bermuda'da geçirdiğimiz bir hafta sonunda sürekli lobiye koşmam da dahildi.
I guess in a way it is. Guys. that's really very sweet. but it's not a big deal.
Bu yaptığınız çok hoş ama büyütülecek bir olay değil.
It's a big fucking deal, all right?
Size söylemeliyim ki, bu acayip büyük bir iş.
Yeah, this doesn't apply to you Sammy, but... I've noticed that some of the employees are setting their PC monitors... to all kinds of crazy colors Purple, polks dots... what have you And it's no big deal, but really... this is a bank.
Evet, bu seninle ilgili değil Sammy, ama... bazı çalışanların monitörlerinde garip renkler... kullandığını farkettim
Maybe you missed it, but this happens to be a big deal for me.
Belki kaçırdın ama bu iş benim için çok büyük.
It's not such a big deal at state or district level but this is the national competition. Exactly.
Eyalet veya bölge seviyesinde o kadar büyük bir şey değil ama bu ulusal yarışma.
I, I've spoken to Billy, and what he'd really like is to to not make it a big deal.
Ben Billy'le konuştum ve istediği tek şey bunun büyük bir olay haline getirilmemesi.
Ally, f ace it. Thirty is obviously a big deal for you, but if we didn't celebrate it
Ally, bununla yüzleş.Otuz yaş açıkça görülüyorki senin için çok önemli bir şey. ama eğer bunu kutlamazsak,
It's not that big a deal. All I'm doing is dropping an elective. Film.
Sadece bir seçmeli dersi bıraktım.
You might think this is a big deal, but it'll be okay.
Şu anda sana hayatın sonu gibi gelebilir, ama her şey düzelecektir.
Yeah, we know what a big deal this is to Ally'cause we went though it.
Evet. Bunun Ally için ne büyük dert olduğunu biz biliriz, çünkü bizim de başımıza geldi.
No, no, no honey, honey, it is a big deal, ok?
Hayır, hayır, önemi var.
All right, big deal. All you have to do is come up with a few cute little jokes, it's not that hard.
Tek yapman gereken hoş birkaç espri bulmak.
I'm just asking. He's scared enough as it is without you making a big deal out of it.
Sen olayı abartmadan da bu durum onu yeterince korkutuyor.