It just goes to show translate Turkish
103 parallel translation
But it just goes to show me how much you care.
Bu sadece, beni ne kadar önemsediğini gösterir.
It just goes to show you what a piece of dry goods will do.
Bu, dizginleri bir kadına kaptırırsan neler olacağını gösterir.
- It just goes to show... all those little troubles along the way just don't matter now.
- Bu da gösteriyor ki... hazırlık aşamasındaki o küçük problemlerimizin artık önemi yok.
Well, it just goes to show you, Blanche, you never know what's coming.
Blanche! Mevzu sen olunca nereden ne gelecek hiç bilinmiyor!
- Like I said, it just goes to show.
- Dediğim gibi, bu her şeyi kanıtlar.
Well, it just goes to show you, Mr. Gauge I'm not a very good judge of life, am I?
Evet Bay Gauge hayatı yargılamak bana düşmez değil mi?
Well, it just goes to show you two women can't live happily in the same house.
Şey, sadece sana iki kadının aynı evde mutlu olarak yaşayamayacağını gösteriyor.
Well. it just goes to show no matter how pleasant they are to have around a woman does slow a man up.
Evet, Bu sadece şunu gösterir güzelliği sorun değil, ama bir kadının etrafında olması erkeğini yumuşatır.
It just goes to show you can't trust anybody.
İşte bu, kimseye güvenilmeyeceğini gösteriyor.
It just goes to show everybody needs exercise.
Gördün mü, Koç? Bu da demek oluyor ki, herkesin biraz egzersiz yapması gerek.
It just goes to show you, a good map will always get you where you wanna go.
Bu da gösteriyor ki, iyi bir harita sizi gitmek istediğiniz yere her zaman götürür.
It just goes to show -
Ve gösteri burada-- -
It just goes to show what masochists people are, they listen 365 days a year.
Beni yılın 365 günü dinliyorlarsa bu onların mazoşist olmasındandır.
Well, it just goes to show you... be very careful of what you "ax" for for Christmas.
Evet, Noel'de dilek tutarken çok dikkatli olmanız gerektiği anlatıldı.
IT JUST GOES TO SHOW YOU WHAT HAPPENS WHEN YOU GET TOO CAUGHT UP IN YOUR WORK.
İşinize kendinizi fazla kaptırırsanız başınıza neler gelebileceğini göstermek istedik.
that it just goes to show how eating and sex are related.
Seks ve yemek yemenin birlikteliği gibi.
Well, it just goes to show you how important family really is.
Bu iş sana ailenin ne kadar önemli olduğunu göstermeye döndü.
It just goes to show you how uptight some parents can be.
Sadece kimi alilelerin nasıl baskıcı olduklarını göstermeye çalıştım.
- Flattery will get you nowhere, Maurice. - And seein'as how he kept his head when all those about him were losing theirs to the temporary delusión of the flu, it just goes to show that I was a great judge of quality manpower.
- Ve herkes şuurunu gribe kaptırmışken soğukkanlılığını nasıl koruduğuna bakılırsa, iyi adamdan anladığım bir kez daha ortaya çıkıyor.
It just goes to show you, you never know what... What, you know, could happen to a vegetable. It could just take right off at any time.
Bu da gösteriyor ki, hiçbir zaman ne - bir sebzeye ne olacağını bilemezsiniz.
It just goes to show that we're a mighty nation, and we'll be there no matter what comes along.
Kölelik kaldırıldı, demokratik devrimler oldu, aklınıza ne gelirse hep bu şekilde olmuştur.
Well, it just goes to show you what an amazing lack of control you have, Eva.
Ne kadar da iradesizsin.
It just goes to show you, huh?
Ya, işte böyle.
It just goes to show you that everything will work out if you have faith.
Bu gösteriyor ki inancın olursa her şey çözülür.
- It just goes to show you.
- Her şey görülüyor.
It just goes to show, it's always better to take the risk.
Ama riske girmenin daima iyi olduğunu görmüş olduk.
It just goes to show you, Lois, it doesn't matter if you're black or white.
İşte bu da Lois, siyah ve beyaz olmanın önemi olmadığının kanıtı.
- It just goes to show, if you gotta pee, knock on a door,
- Hatırlatayım, eğer çişin varsa, kapıyı çalar
It just goes to show you you try to do a good deed... and you end up with a voodoo curse that cripples potential husbands.
İyilik yapmaya kalkıştın, sonunda seni müstakbel kocalardan eden lanetle kalakaldın.
it just goes to show angels are everywhere.
Bu da bize meleklerin her yerde olduğunu gösteriyor.
- I guess it just goes to show that you...
- Sanırım bu sana bir...
It just goes to show, it doesn't pay to give in to these people.
Bu da gösteriyor ki, bu adamların isteklerine boyun eğmek sonuç vermiyor.
It just goes to show, if you love someone long enough and hard enough... if you love someone long enough and hard enough... You get a sore ass?
Bilmelisiniz ki, birini yeterince uzun zaman ve yeterince çok severseniz...
"And so I did. And it just goes to show it's always in the last place you look."
"Öyle yaptım ve aradığım şeyi en ummadığım yerde bulacağımı gördüm."
And it just goes to show you, you can be the smallest, you can be the weakest, you can be the worst player on the field, but when people tell you you're no good, and say you should give it up, you know what you do? You just keep on swinging.
Bu da gösteriyor ki ister küçük, ister zayıf olun, ister sahadaki en kötü oyuncu olun, ama size işe yaramadığınızı ve vazgeçmenizi söylerlerse yapacağınız tek şey oyuna devam etmektir.
It just goes to show.
Gösteriye döndü.
You know, it just goes to show you, you don't need a lot of money to have a whole lot of fun, you know.
Eğlenmek için çok para gerekmediğini göstermiş olduk sana.
It just goes to show, you can do anything you put your mind to.
Bu da neyi gösteriyor? Kafana koyduğun her şeyi yapabilirsin.
It just goes to show, it has to be someone ranked in the single digits.
Tek rakamlı birine ihtiyacımız oluğunu sana söyledim.
It just goes to show that when the chips are down It just goes to show that when the chips are down and life looks like it really sucks...
Bu gösteriyor ki, işler sarpa sardığında ve hayat berbat göründüğünde...
You know, it just goes to show, you can get over your past,
Bu da insanın geçmişi unutabileceğini gösterir.
- Just goes to show you, don't it?
- Bir şeylerin ispatı adeta değil mi?
That just goes to show you they didn't even know it was the same river - until this fellow Spengler got...
Aynı nehir olduğunu dahi bilmiyorlardı, ta ki şu Spengler gelip de.
That just goes to show you how easy it is to make a mistake.
Bu, sana, hata yapmanın ne kadar kolay olduğunu göstermek içindi.
That just goes to show I been savin'it all for you.
Bu yalnız sana sakladığım bir gösteri.
I mean, that- - that just goes to show that they don't get it.
Durumu hiç anlamadıklarını gösteriyor.
Ah, well, now, Brendy, that just goes to show... that you both had good taste, doesn't it?
- Bu sadece ikinizin de zevkli adamlar olduğunuzu gösterir.
It's show time, baby. - I just want to let you know, man, that no matter what goes on on that stage tonight, you'll always be in my heart.
- Bilmeni isterim, bu gece o sahnede her ne olursa olsun her zaman kalbimde olacaksın.
Just goes to show you, doesn't it, that things are never over.
Hz. İsa'nın Yolunda.
I guess that just goes to show how wrong it can be, huh?
Sanırım bu da ne kadar yanlış olduğunu gösteriyor ha?
It just goes to show... vulgar.
Hepsi bir tek şeyi gösteriyor, bayalığı.