English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It pours

It pours translate Turkish

147 parallel translation
What if it rains and it pours?
Peki ya yağmur yağarsa?
You don't break your bones for water, it pours directly in your mouth.
Ağzınıza döktüğünüz su, kemiklerinizi kıracaktır.
You're way above average, it doesn't just rain, it pours.
Siz ortalamanın üstündesiniz. Erişilmesi zor bir rekor.
It never rains but it pours.
Çok şiddetli hem de.
So, Count, you thought it never rained here, but as you see, it pours!
Kont buraya hiç yağmur yağmadı sanıyordun ama görüyorsun sağanak yağıyor!
After the rain it pours. Osvaldo!
Aksilikler üst üste geliyor Osvaldo!
It never rains, but it pours.
Hiç yağmur yağmaz, yağdı mı da tam yağar.
On the other hand, it never rains but it pours.
Tabii, öte yandan, felaket yalnız gelmez.
It never rains but it pours.
- Su akmasa da ; sızıntı yapıyor.
- Damn. It doesn't rain, it pours.
- Yağmıyor, akıyor.
It pours rain, the rain drops on the egg and falls off the side.
Yağmur yağarken bizi korur.
You hear the storms, you see the storms... but before the clouds get there, they split up... and it pours on the other side.
Fırtının gelişini duyar, yaklaştığını görürüz ama bulutlar burada ikiye ayrılır, damlalar başka yere düşer.
"'Cause no one sees your teardrops when it pours "
Çünkü göz yaşların döküldüğünde bir anlamı kalmıyor
When it rains, it pours.
Yağmur yağdığında, içkini yudumla.
When it rains, it pours.
Aksilikler üst üste geliyor.
When it rains, it pours.
Yağmur başladı mı şakır şakır yağar.
- When it rains it pours, eh?
- yağmur yağarsa akar gider?
- When it rains, it pours.
- Başladı mı, durmak bilmiyor.
When it rains, it pours.
İşimiz başımızdan aşkın.
When it rains, it pours.
Vur dedik, resmen öldürdün.
When it rains, it pours, Don Gregorio.
- Yağmur yağınca, şakır şakır yağar.
It never rains, but it pours.
Bela yalnız dolaşmaz.
Whenever it pours...
Sallandığında...
It never rains but it pours, you know.
Yağmasa da damlar, anlarsın ya.
Well you know what they say "It never rains, but it pours."
Şey ne derler bilirsin.. ... "akmasa da damlıyor."
it pours lead.
... sonra da yağmur yağdığında kurşun dağıtıyor.
When it rains, it pours.
Hepsi üst üste geliyor.
In the "when it rains, it pours" category, my dad just got laid off from LuthorCorp.
"Yağmur yağarken bardaktan boşanır" kategorisinde babam da Luthor Ş.'de işini kaybetti.
When it rains, it pours.
İndir, indir.
But lil'homie, in my hood When it rains it pours
Ama küçük adam, benim çöplüğümde Yağmur hep sağanak olur
Lil'homie, when it rains it pours
Küçük adam, yağmur hep sağanak olur
Hollow-tips and Talons When it rains it pours
Kuru sıkılar ve Talon'lar Yağmur hep sağanak olur
Water pours through your greatest dams smashing everything before it, even as our invincible armies roar toward their objectives.
En büyük barajlarınız yerle bir olacak, önüne çıkan her şeyi sulara katıp sürükleyecek, ve yenilmez ordularımız, nihai hedefe doğru kükreyerek koşacak.
He pours it over the olive trees, the poles which holds the Union Jacks, and on the Governors Palace.
Vali'nin sarayında ve İngiliz bayraklarını tutan direklerin zeytin ağaçları üzerine döküyor.
Because that hate pours into your right hand and makes it like a... Like a charge of dynamite.
Çünkü o nefret sağ yumruğuna akıp onu bir dinamite dönüştürüyor.
It always pours in your mother's'hood!
Annenin damımı akıyor? Yok be onun için değil.
Rhythm is so basic and it just pours out of you, you simply vibrate rhythm.
Ritim çok basit... ve içinden öylesine geliverir ki sen sadece ona göre hareket edersin.
It tastes so much better when a lady pours.
Bir bayan döktüğü zaman tadı çok daha güzel.
The murderer pours water into a.38 caliber mold, freezes it, and keeps it solid until the crime.
Katil 38 kalibrelik bir kalıbın içini suyla doldurmuş dondurmuş ve cinayete kadar katı halde tutmuş.
When it rains at Brandel, it sure pours, don't it?
Brandel'de yağmur yağınca ortalığı sel basıyor.
She pours it in.
Kız yemeğin üzerine döküyor.
We build it and out pours the entire Vegan army.
Biz yaparız ve içinden Vega ordusu çıkar.
I mean, every guy pours it on heavier in the beginning because, you know, he's trying to close the deal.
Her erkek başlarda kadınını göklere çıkarır. Çünkü konuyu kapatmaya çalışıyordur.
He pours it on her arms, on her face, everywhere.
Asidi kollarına, yüzüne, her yerine döküyor.
Mother pours a cup of tea and I offer it to the master.
Annem bir fincan çay koyup üstada sundu.
Hey, when it rains, it pours.
İnsanın kısmeti bir kez açılmaya görsün.
Leave you guys alone for a couple hours... and the action just pours like silver, doesn't it?
Siz çocukları birkaç saat... yalnız bırakmaya gelmiyor ha?
It never rains, but it pours.
Göğün dibi resmen delindi.
Then he pours resources back in, cleans it up and you get to sell your properties for a killing.
Sonra polisleri sokup orayı temizler ve sen de mülkleri fahiş fiyata satarsın.
It can't help him that rain pours through his study roof. I'm suspending the rent until I've had it repaired.
Onun çalışma odasını tekrar düzenleyebilirim diye düşünüyordum.
When your blood pours out, it might save the world.
Kanın fışkırınca dünyayı kurtarabilir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]