It was a good day translate Turkish
171 parallel translation
So all in all, it was a good day.
Yani her şeyiyle güzel bir gündü.
Well, it was a good day, Mr. Hood.
Güzel bir gündü, Bay Hood.
It was a good day.
Epey yorucu bir gün.
He thinks you probably were, but it was a good day to die.
Ölmüş olabileceğini düşünüyor, ama ölmek için iyi bir günmüş.
But I wouldn't say it was a good day.
Ama günümün iyi geçtiğini söyleyemem.
It was a good day.
Teşekkürler.
- It was a good day.
- Güzel bir gündü.
Anyway, it was a good day.
Her neyse, iyi bir gündü.
- It was a good day, John.
- Güzel bir gündü.
It was a good day.
İyi bir gündü.
- It was a good day.
- İyi bir gündü.
All in all, it was a good day.
Netice itibarıyla, iyi bir gündü.
You wanna know that what you did was for all the right reasons but with that pain in your gut and the weight on your shoulders the best you can come up with is that it was a good day of fighting.
Yaptığın şeyin tamamen doğru nedenler için olduğunu bilmek istiyorsun. Ama midendeki şu sancıyla ve omuzlarındaki yükle... ortaya atabileceğinin en iyisi bunun dövüşün iyi bir günü olduğu.
It was a good day of fighting.
O dövüşün iyi bir günüydü.
So, it was my birthday... and my ex-wife was getting remarried... and I was in some church basement telling a bunch of strangers... it was a good day because...
Her neyse, o gün benim doğum günümdü... ve eski karım yeniden evleniyordu. Bir kilisenin bodrumundaydım, ve etrafımdaki bir grup yabancıya o günün iyi bir gün olduğunu anlatıyordum çünkü.... o gün çöplükten yemek yemiyordum.
It was a good day.
Güzel bir gündü.
It was a good day today, huh?
Güzel bir gündü değil mi, he? Eğlendin mi?
It was a good day today.
Yarın görüşürüz.
No, it was a good day.
Hayır, güzel bir gündü.
Yeah, it was a good day.
Evet, iyi bir gündü.
It was a good day.
Güzel bir gün oldu.
What, did you wake up this morning and decide it was a good day to die?
Neden kalktın bu sabah, ölmek için iyi bir gün diye mi?
It was a good building in its day, I reckon, but these are no times for sentiment.
Yapıldığı zaman iyi bir binaydı sanırım ama şimdi duygusal olacak zaman değil.
- It was a good old song in its day.
- O zamanlar güzel şarkıydı. - Gerçekten öyleydi.
They say it's my own fault. But one day they'll see I was right... and that the day I lost it all will become a good thing for everyone.
Herkes beni suçluyor ama bir gün haklı olduğumu anlayacaklar.
You see, it was common practice in our office to take whatever cash we needed and leave a note or a personal IOU which we always made good within a day or two.
Anlarsın, bizim büroda ihtiyacımız olan nakdi almak ve yerine bir not ya da kişisel bir IOU bırakmak yaygın işlerdendi. Bir ya da iki gün içinde alınan paranın karşılığı hep yerine konurdu.
I was so good that once a day someone would ride into town to make me prove it.
Hem de çok iyi kullanırdım. O kadar iyi kullanırdım ki her gün birileri kasabaya gelip bunu ispatlamamı isterdi.
It's not a very good picture, but there was a young fellow in here the other day, maybe once before.
Çok iyi bir resim değil, fakat geçen gün burada genç biri vardı, belki de daha önceki gün.
You said yourself when Jacobi was here the other day : "It is good to have a friend."
Ama dün Jacobi buradayken onun gibi bir dostumuz olmasının ne kadarda iyi olduğunu söylüyordun.
If it was a good conversation, I don't go to the bathroom the rest of the day.
Eğer iyi bir sohbet olduysa, günün geri kalanında bir daha tuvalete gitmiyorum.
We didn't think it was a very good idea in this day and age.
Yaptık... Yapmadık, bu yaşta pek iyi bir fikir olmadığını düşündük.
It was such a good day for all of us.
Hepimiz için çok güzel bir gündü.
From earliest times, it was the symbol of good luck in China, and to this day, it remains a religious emblem in the Hindu and Buddhist faiths.
En eski çağlarda Çin'de iyi şans sembolüydü. Bugüne ise Hindu ve Budist inançlarında dini bir sembol olarak kalmıştır.
24 hours a day on the nests and try and work out who was taking the eggs and the chicks The new lens is good, isn " t it?
- Yeni objektif çok güzel, değil mi?
And then, one day, your face cream made it over here and I didn't say anything because I was trying to be a good neighbor.
Sonra bir gün yüz kremi bu tarafa geçti. Hiçbir şey söylemedim. Çünkü iyi bir komşu olayım dedim.
It was a good time for you, right? Yeah, he was thinking about Max every second of every day.
Evet, günün her dakikasında Max'ı düşünüyordu.
Out there as that was, that helped me realize what it was about surfing that was so worthwhile that it made me feel good about a day that included a go-out.
Sörfün neden böyle olduğunu neden insana kendisini bu kadar iyi hissettirdiğini anlamamı sağlayan şey dışarıda geçirdiğim bir gündü.
It was a very good day for me.
Benim için çok güzel bir gündü.
He came home wounded and it was plain as day that Alice didn't know how to be a good wife anymore.
Eve yaralı geldi ve o gün Alice iyi bir eş olmayı artık bilmediğini açıkça gösteriyordu.
See, if I was drooling over... one girl the night before I was gonna marry another... it's a pretty good bet that I probably wouldn't say, "I do," the next day.
10 saat için de karar vermelisin. Verebilecek miyim bilmiyorum. Bak, eğer ben... biriyle evlenmeden önce başka bir kızı düşünüyor olsam... bir sonraki gün kesinlikle düğünde "Kabul ediyorum" demezdim.
Oh, that's a good one, and it's as true now as it was the first day of fifth grade.
Oh, o da iyi, Ve şimdi de 5.sınıfın ilk günü olduğu kadar doğru
It was a pretty good day.
neden çok güzel bir gündü.
When I got the train this morning, I thought it was gonna be a good day.
Bu sabah trene bindiğimde iyi bir gün olacağını sanmıştım.
And it was all good and fine until one day last week, we got a call...
Ve geçen hafta bir telefon alana kadar her şey güzeldi.
I was having a bad day and it was good to have someone...
Kötü bir gün geçiriyordum ve yanımda birinin olması iyi gelmişti...
About the... The other day it was not a good moment. I was in a hell of a hurry.
Geçen gün zamanlama pek iyi değildi.
- It was... - It was a really good day.
Gerçekten iyi bir gündü.
Maybe the TV was broken one day and she picked up the Bible and found it to be just a darn good read.
Belki de televizyonun bozuk olduğu bir gün, İncil'i alıp akıcı bir kitap olduğuna karar vermiştir.
So i don't know how it was possible given how the day started, But, um, i actually had kind of a good night.
ee, bu, günün nasıl başladığını düşünürsen, bunun mümkün.... olduğunu sanmıyordum, ama, aaa, gerçekten güzel bir gece geçirdim.
It was a good first day.
Güzel bir ilk gündü.
- So I'd say it was a pretty good day.
- Yani, ben oldukça iyi bir gün olduğunu söyleyebilirim.