It was all a lie translate Turkish
186 parallel translation
It was all a lie.
Tamamen yalandı.
It was all a lie she told about my leaving...
Ayrılmam hakkındaki her şey yalandı.
If I said it wasn't true about the Kellerson that it was all a lie, then I'll be doing
Evet, anne. Ama morali bozukken çalışamaz.
- What if it was all a lie?
- Ya bütün bunlar bir yalandan ibaretse?
It knew it was all a lie.
Bunun bir yalan olduğunu biliyordum.
Don't you see now it was all a lie?
Bunların hepsi bir yalan, görmüyor musun?
So, it was all a lie.
Yani hepsi yalan mıydı?
It was all a lie.
Hepsi yalandı.
I thought it was all a lie.
Hepsi bir yalan sanmıştım.
- It was all a lie.
- Hepsi yalandı.
Ten years ago, she told Paul she was in love with him, but it was all a lie.
10 yıl önce Paul'e onu sevdiğini söylüyordu ama bunlar yalandı.
- It was all a lie, wasn't it? - No. No.
- Hepsi yalandı, değil mi?
It was all a lie
Bütün bunlar bir yalandı.
Yes, it was all a lie.
Evet, hepsi birer yalandı.
"For a moment I thought someone was actually seeing me but it was all a lie."
"Bir an, birinin aslında beni gördüğünü sandım... ama tamamen bir yalandı."
He made me think I was giving myself to God and country, but it was all a lie.
Kendimi Tanrı'ya ve ülkeme adadığıma inanmamı sağladı ama hepsi bir yalanmış.
It was all a lie!
Her şey bir yalanmış!
So it was all a lie?
Yani hepsi bir yalan mıydı?
It was all a lie, wasn't it, Father?
Hepsi yalandı, değil mi peder?
But it was all a lie. I hate it there now. Tonya, you mustn't think like that.
Bir aptal gibi davrandım... beni seven bir kocam olduğunu düşünüyordum... mutlu olduğumu düşünüyordum... oysa o onca zaman seni düşünüyordu.
It was all a lie.
Kafadan attım.
Jasmine believed you when you said you loved her but it was all a lie.
Onu sevdiğini söylediğinde Jasmine sana inanmıştı ama hepsi yalandı.
- It was all a lie, wasn't it? - I don't know what you're talking about.
Hepsi yalandı değil mi?
It was all a lie.
Hepsi bir yalandı.
It was all a lie.
Tamamıyle bir yalandı.
And it was all a lie. I had to kill him.
John'u öldürebileceğimi ve polisin beni bulamayacağını biliyordum.
It was all a lie!
Her şey yalan!
So it was all a lie!
Demek hepsi yalandı ha?
Now I'm thinking it was all a lie.
Şimdi düşünüyorum da hepsi koca bir yalanmış.
P-Please, wait! It was all a lie!
Lütfen bekle.
They find out that it was all a lie.
-... görürler ki hepsi yalandan ibaretmiş.
I'm still unable to accept the fact that it was all a lie, a facade.
Olanlara hala inanamıyorum. beni anlamıyor.
It was all a lie.
lt hepsi yalandı.
So it was all a lie?
Peki hepsi yalanmıydı?
It was all a lie, only to serve my ego before my friends... to win a bet. But it was a lie
Hepsi yalandı, sadece arkadaşlarıma yarannmak için... bir bahsi kazanmak için.
He said it was all a lie.
Bunların hepsini yalan olduğunu söyledi.
Yeah, it meant it was all a lie.
Evet, herşeyin yalan olduğu anısı.
Was it all just a lie? Was it? Because we listened to you, we believed you!
Seni dinledik, sana inandık.
I remember very early on playing games where- - actually it was with a little girl down the block, she would lay down on her bed and take off all of her clothes and just lie there with her eyes closed.
Çok küçükken oynadığım bazı oyunları hatırlıyorum da... mesela, mahalleden küçük bir kızla oynadığım. o yatağında uzanıyor ve üstündekileri çıkarmış olurdu ve gözleri kapalı şekilde uzanırdı.
No way, there's no real connection between us. It was all a big lie.
Olmaz, onunla aramızda hiç bir kan bağı yok.
It was all a lie!
Seni yalancı!
So all of it was a lie?
Hepsi yalan mıydı yani?
It all was a lie.
Hepsi yalandı.
It was all a lie.
Her şey yalandı.
- Was it all a lie?
- Herşey yalan mıydı?
It was all a big lie... so I burned it to the ground... and the only thing that I have left... is this tiny shard of self-respect... and if I don't get out of here, then I'm gonna lose that, too.
Havalimanında, George. Geçen gece oradaydım.. .. biraz depresyonda hissediyordum.
Because it was all a lie!
Çünkü her şey yalandı.
Was it all a lie?
Her şey yalan mıydı?
If you're asking why Diko didn't turn up, if it was all a big lie, I don't think so.
Fiko neden gelmemiş dersiniz? Söylediği her şey yalan mıymış? Sanmam.
It was all a big fat lie and the charges were dropped.
Koca bir yalandı. Suçlamalar düştü.
Jules, the wedding, was it just all a big lie?
Jules, evlilik, hepsi büyük bir yalan mıydı?