It was nothing like that translate Turkish
99 parallel translation
- It was nothing like that.
- Böyle bir şey değildi.
No, really, it was nothing like that.
Yok öyle bir şey. Bahşişi veren bayandı.
It was nothing like that, penis breath!
Öyle bir şey değildi aptal şey!
Alf, it was nothing like that.
Alf, bu öyle bir şey değil.
It was nothing like that.
Öyle bir şey değildi.
- No. No, it was nothing like that.
- Hayır, öyle bir şey değil.
No it was nothing like that.
Böyle düşünme.
It was nothing like that.
Bak! Öyle olmadı!
It was nothing like that Please leave, sir!
Hiç de değil Lütfen gidin, bayım!
That probably sounds like I used to molest them, but it was nothing like that.
"Bunu duyunca onlara eziyet ettiğimi..." ... düşünebilrsiniz ama işin aslı bu değildi. "
It was nothing like that at all, really.
Aslında böyle birşey değildi.
Anyway, it was nothing like that!
Neyse önemli değil.
- No, it was nothing like that.
- Hayır, öyle bir şey olmadı.
No, it was nothing like that.
Hayır, öyle birşey değildi.
It was nothing like that.
Gerçekten düşündüğün gibi değil.
It was nothing like that.
Böyle bir şey olamaz.
It was nothing like that.
Öyle bir şey olmadı.
We flew a great way out here and it was nothing like that.
Buraya gelene kadar çok uzun bir mesafe uçtum ama bunun gibi değildi.
It was nothing like that.
Bu öyle birşey değil.
- It was nothing like that.
- Öyle bir şey değildi.
It was nothing like that!
Bunun gibi bir şey değildi!
God, no. It was nothing like that.
Öyle bir şey değildi.
I've been messing around in private- - he don't hold still for nothing like that, so if it was to get out to him, he'd make me old before my time.
Yani bu kulağına gidecek olursa beni hırpalayıp zamanından önce emekli eder.
Stop it, that was quite a different situation, nothing like this.
Kes şunu, o oldukça farklı bir durumdu, böyle bir şey değil.
It was nothing like that.
O- -
He's just some stripper named Zorro, and I'm sure it was nothing- - you know, no affair that was important or anything like that.
Zorro isminde bir striptiz dansçısıydı sadece. Ve bir şey olmadığına eminim - Bilirsin, önemli bir hadise veya öyle öyle bir şey söz konusu değil.
It was not a nightmare-type situation... nothing like that.
Hiç kabus tarzı bir şey değildi, hayır, alakası bile yoktu.
But when I was on that stage it was like nothing I ever felt before.
Ama sonra sahneye çıktığımda... daha önce hiç hissetmediğim bir duyguydu.
Come on, Kitty, it was a hair-net... name-tag, nothing kind of a job. That's more like it.
Yapma, Kitty, bu bir saç-ağ... isim-etiket idi, bir iş değildi.
It's - it's nothing, it's just that um... my tenkas are sore and they've never felt like that before, so I was wondering... what - what you were doing with them?
Hiç - Hiçbir sebebi yok, sadece um... Tenkalarım çok ağrıyor ve daha önce hiç böyle hissetmediler, o nedenle merak ediyordum... onlarla neler yaptığını?
They wanted others to know what it was like, in the hopes that nothing like it would happen again.
Onlar başkalarının bilmesini istediler ve böyle şeylerin tekrar olamamasını ümit ettiler.
Nothing was wrong with the drumming as such, it's just that, erm, people have been playing like that for about... 20,000 years and quite frankly, erm,...
Davul çalmanda bir sorun yok, sadece insanlar 20000 yıldır böyle çalıyor zaten...
Nothing says school spirit like a ring that looks like it was jacked from P. Diddy.
Lise ruhumuzu açıklamak için, P. Diddy'nin yüzüğü gibisi yoktur.
- No, no, no, it was nothing like that.
- Değil.
It was created by people who act like nothing's happening, and that's causing all the problems.
Hiçbir şey olmuyormuş gibi davranan insanlar tarafından yaratıldı ve bütün problemlere bunlar yol açıyor.
She waved it off like it was nothing, but I saw her get that look in her eye, that look of pity.
Sanki önemsiz bir şey gibi davrandı. ama onun o bakışını gördüm, gözlerindeki acıma duygusunu.
But looking back now I feel like our lives changed because they had to and that the real magic of the pants was in bearing witness to all of this and in somehow holding us together when it felt like nothing would ever be the same again.
Ama şimdi geriye bakınca anlıyorum ki hayatlarımız değişti çünkü öyle gerekiyordu ve pantolonun gerçek sihri tüm bunlara tanıklık etmesinde ve bizi bir şekilde birarada tutmasındaydı hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını düşündüğümüz bir zamanda.
It's not like I was scratching or nothing like that.
Gerçek DJ'lik falan değildi o.
It was nothing that he did, but it was like...
Onun yaptığı şey, ama gibiydi...
Well, it looked like more than that to me. Whatever you think it looked like, I was socialising - nothing more.
Bana daha fazlası varmış gibi göründü.
Nothing. It sounded like that Chinese guy was speaking Spanish.
Çinli adam sanki İspanyolca konuşuyordu.
Just like that, like it was nothing.
Aynen böyle. Sanki bir şey yokmuş gibi
Sorry to disappoint you, Mr.Broyles, but it was actually nothing like that.
Sizi hüsrana uğrattığım için kusura bakmayın Bay Broyles ama öyle bir şey olmadı.
It was nothing like that.
Stones gibi bile değildiler.
that - - that - - that kid turned over that car like - - like it was nothing.
O çocuk arabayı oyuncak gibi ters çevirdi.
The french accent thing has nothing to do with this- - no, no, no, no--the french accent thing is like an old fantasy of mine, which I thought was gonna be really cool- - which it was- - it was really hot the first time we did it--but after that it was like, you know, it was--it just was weird.
11 Eylül'den konuşmak istemedim çünkü ondan konuşmak istemiyorum ve ben hariç herkesle 11 Eylül hakkında konuştu ve bana gelip 11 Eylül'den konuşursun falan dedi.
That didn't sound like just a dream. No, it was nothing.
Sadece bir rüyaya benzemiyordu.
If you do not like it, or if you force yourself to the fact that there was nothing.
Eğer zorlarsanız, sizi ya da beğenmezseniz Kendinizi hiçbir şey yoktu ki aslında.
Nothing, nothing like that.. but it was nice.
Hiçbir şey, öyle bir şey olmadı... ama güzeldi.
It's weird that a guy who had only $ 6.23 in his bank account had enough cash on hand to peel off a "g" like it was nothing.
Murray Hill'deki dairesinde uyuyormuş. Banka hesabında sadece $ 6.23 olan bir adamın, cebinden bir binlik çıkarıp ödeme yapması çok tuhaf.
It was full of the British wintering, and that sours a place like nothing else.
Tam bir İngiliz kışıydı. Başka da hiçbir şey yoktu.