It wasn't fair translate Turkish
182 parallel translation
It wasn't fair of you to take those.
Bütün bu filmi o çekmiş. Kerhen de olsa.
It wasn't fair.
Bu adil değil.
It wasn't a fair test.
- Adil bir testti.
Because it wasn't fair.
Çünkü adil değildi.
I decided that it wasn't fair.
Adil olmadığına karar verdim.
Bert thought it wasn't fair that a little child couldn't go to heaven.
Anlamıyor musunuz, Bert küçük bir çocuğun cennete gidememesinin adil olmadığını düşündü.
It wasn't fair of me to come here.
Benim buraya gelmem adil değildi.
IT WASN'T FAIR.
Bu adil değil.
It wasn't fair.
Bu haksızlıktı.
I'm sorry, it wasn't fair to ask.
Üzgünüm, sormam adil değildi.
I'm dumb, I said that because it wasn't fair of you!
Ben aptalım, öyle söyledim çünkü dürüst değildin!
It wasn't fair of you.
Bu yaptığın hiç adil değildi.
It wasn't a fair fight, April.
Bu adil bir çarpışma değildi, April.
It wasn't fair for us to be doing what we were doing to you.
Sana yapılanları doğru bulmadım.
It wasn't fair coming out here without asking me.
Bana sormadan buraya gelmek adil değildi.
Well, it wasn't fair of me to do that.
Sana haksızlık ettim.
It wasn't fair.
Dürüstçe değildi.
And-And it wasn't fair.
Ve bu adil olmazdı.
And it wasn't fair. It rarely is, my boy.
Nadiren rastlanılan bir olay.
So I argued that it wasn't fair to us and he agreed.
Sonra bunun bizim için adil olmadığını öne sürdüm, o da kabul etti.
It wasn't me... we were separated in the fair held at Kumbh!
Benim suçum yok... Kumbh festivalinde kayboldu!
It wasn't Aurora, but this terrific friend of hers from the Trade Fair.
Aurora değildi ama Ticaret Fuarı'ndan muhteşem bir arkadaşıylaydım.
It wasn't fair.
Bu hiç adil değil.
You can't have him. It wasn't a fair bet.
Onu alamazsın.
I wanted Paris... but I figured it wasn't fair.
Ben Paris'i istedim. Ama bunun senin için adil olmadığını düşündüm.
It wasn't fair of you to ask me.
Benden istemen bile adil değildi.
It just wasn't fair.
İşte, hiç adil değildi bu.
Maybe it wasn't fair of me, making you the woman.
- Ben iyiyim.
It wasn't fair.
Bu haksızlıktı ama.
- It wasn't fair to say that to you.
- Dinle, sana onları söylemem doğru değildi.
I feel like I put you on and in a spot, and it wasn't fair.
Seni zor durumda bıraktığımı biliyorum ve bunu yapmaya hakkım olmadığını biliyorum.
It wasn't fair.
Bu hiçte adil değildi.
Look, I don't wanna be a hard-on about this, and I know it wasn't your fault, but I just thought it was fair to tell you that Gilbert and I will be submitting this to the league
Bak, bu olayı yokuşa sümek istemiyorum. Ve, senin hatan olmadığını biliyorum... Ama, sana söylemenin doğru olacağını düşündüm,
And it wasn't fair to you guys, us fighting all the time.
Sürekli kavga etmemiz de sizin için iyi değildi.
- It wasn't fair!
- Kurallara uygun değildi!
It wasn't a fair bet.
Adil bir bahis değildi.
If it wasn't for y'all... we'd never have gotten into any science fair.
Eğer siz olmasaydınız... bilim fuarına kesinlikle giremezdik.
I always felt it wasn't fair being the older sister.
Her zaman ondan büyük olmamın bir utanç kaynağı olduğunu düşünürdüm.
And that's why you helped him quit, because it wasn't fair.
Bu yüzden çekip gitmesine yardım ettin, çünkü adil değildi.
And you heard Mr. Fernwall admit it wasn't fair.
Bay Fernwall'ın bunun adil olmadığını söylediğini de duydunuz.
I know it wasn't fair of me to let you go on thinking things were still the same- -
Her şeyin aynı olduğunu düşünmene izin vermenin haksızlık olduğunu biliyorum.
And when you called me on it I was defensive and judgmental, which wasn't fair either.
Bunu yüzüme vurduğunda savunmaya geçip ön yargılı davrandım. Bu da haksızlıktı.
So it really wasn't fair of me to compare myself to you who has a full-time job and who is a full-time dad.
Bu yüzden kendimi seninle kıyaslamam haksızlıktı. Tam mesaili bir işin var ve tam mesaili bir babasın.
It wasn't a fair test.
Test adil değildi.
It wouldn't be fair if it wasn't like that!
Aksi takdirde, büyük haksızlık olurdu!
It wasn't fair for you to screw us on that deal.
senin bu anlaşmada bizi düzmen mi adalet.
I stopped writing because it wasn't fair.
Sana yazmayı bıraktım, çünkü... Sana yazmayı bıraktım, çünkü bu dürüstçe değildi.
But it wasn't fair for Grant to get lock ed up, either.
Ama Grant'ın tutuklanması da adil değildi.
It wasn't fair to you or the kids, especially after what they've been through.
Ne size, ne de onlara adil davranmamış oldum, özellikle de bu kadar çok şeye katlanmalarından sonra.
- Well, it wasn't fair.
- Evet, bu adil değildi.
It wasn't fair to have gone like that.
Böyle çekip gitmesi adil değildi.
it wasn't meant to be 40
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't a date 37
it wasn't enough 48
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't a date 37
it wasn't enough 48