It wasn't hard translate Turkish
574 parallel translation
It's your hard luck it wasn't what you wanted.
Aradiginiz sey olmayisi sizin sanssizliginiz.
As it turns out, it wasn't hard to tell at all.
İçimde büyümeye başladıkça söylemek zor gelmedi artık.
I tried so hard to look pleased, but it wasn't any good.
Memnun olmuş gibi görünmek için çok çabaladım ama işe yaramıyordu.
It wasn't hard to work out, Letty.
Letty.
But it wasn't too hard for me.
Ama benim için çok zor değildi.
Wasn't it hard to leave the children?
Çocuklardan ayrılmak zor gelmedi mi?
It wasn't a hard fight with him to help you, was it?
Sana yardım etmek o kadar zor olmadı, değil mi?
It wasn't hard... in the beginning.
Başlangıçta zor değildi.
Wasn't so hard after all, was it?
O kadar da zor değildi, değil mi?
I've known hard times but it wasn't smart to remind him about it
Zor günler geçirdiğimi biliyorum ama bunu hatırlatman aptalcaydı.
Wasn't it during those hard times just after the war ended?
Savaş sonundan beri mi görüşemiyoruz sizinle?
It wasn't very hard.
Çok zor değildi.
Long, hard climb, wasn't it?
Uzun ve zorlu bir tırmanıştı değil mi?
♪ Though I'd be the first one to say that I wasn't a saint ♪ I'm finding it hard to be really as black as they paint ♪ I'm reviewing the situation :
Bir aziz olmadığını söyleyen belki de ilk benimdir... ama dedikleri kadar kötü biri de değilim doğrusu... durumumu değerlendiriyorum... insan hayatı boyunca hep kötü olabilir mi?
– Were they hard to put up with? – No, it wasn't that.
Onlara katlanmak zorundaydım.
It wasn't hard for him to place a bomb on the plane.
Uçağa bir bomba yerleştirmek onun için zor değildi.
Well, he said it wasn't too hard to talk her into skipping the errands, except for the dress?
Şey, giysiler dışında getir götür işlerini aksatmağa ikna etmenin güç olmadığını söyledi.
But reading between the lines, it wasn't hard to figure out that he's convinced that a combination like us is possible.
Ama satır aralarını okuduğunda, anlaması zor değil... Aramızda bir bağlantı olduğuna ikna olmuş görünüyor.
Then, on most of the white pop stations, they said it was too hard... and that he wasn't relating to that audience.
Beyazların radyo istasyonları da onu çok sert buluyor... kendilerine uymadığını söylüyorlardı.
Wasn't it a hard film to make?
Bu film kolay olmadı değil mi?
It won't be hard. When your paper wasn't in bright and early Monday morning, as promised... I had someone else do it...
Ödevin, söz verdiğin gibi, Pazartesi erkenden ve mükemmel hazır olmadığı için... onu bir 3 ncü sınıf öğrencisine yaptırdım.
Well, he said it wasn't too hard to talk her into skipping the errands, except for the dress?
Jane'e elbise dışındakileri boşvermesini söylemiş.
That wasn't so hard, was it?
Zor olmadı değil mi?
Look, I know it's a little hard to explain but it wasn't so much what he said as what I felt.
Bak, açıklaması biraz zor biliyorum ama onun isteğinden çok ben öyle hissettiğim için oldu.
- How did you find me? - It wasn't hard.
- Beni nasıl buldun?
It wasn't until she was around 40... that she developed an appetite for men with hard muscles.
güçlü adeleli erkeler için bir düşgünlük geliştirmesi... Kırk yaşlarında başladı.
It wasn't that hard, was it?
O kadar da zor olmasa gerek, değil mi?
it wasn't that hard!
Hiçte zor değil.
Mother say, "Wasn't that hard?" Fuck it.
Zor değildi herhâlde. Kahretsin.
It wasn't very hard to find.
Bulmak çok zor olmadı.
It wasn't that hard, really, you know.
O kadar da zor değildi.
Well, that wasn't so hard, was it?
O kadar da zor değilmiş, haksız mıyım?
Oh, it wasn't hard.
Bu zor olmadı.
Now, that wasn't so hard, was it?
Demek ki o kadar zor değilmiş, değil mi?
It wasn't hard to pick up his trail.
İzini sürmek hiç de zor değil.
So tell me, without sunglasses it wasn't so hard was it?
Peki söyle bana, güneş gözlüğü olmadan bu kadar zor değildi öyle değil mi?
Really, it's open, and it wasn't hard at all.
Gerçekten açıldı ve hiç zor değildi.
Oh, I... It wasn't too hard.
Oh, çok zor olmadı Yani...
- It wasn't hard.
- Zor olmadı.
That wasn't so hard, was it?
Çok zor olmadı bu değil mi?
It wasn't hard.
Zor olmadı.
From what I hear, it wasn't a very hard tackle.
Duyduğuma göre çok sert bir çelme değilmiş.
It wasn't hard at all, Your Honor.
Hiç zor olmadı Sayın Hakim.
If it wasn't hard, everyone would do it.
Zor olmasa, herkes yapardı.
Well, that wasn't so hard, was it?
O kadar da zor değildi, di mi?
Well, I wasn't going to... but... it was hard to ignore the three phone messages, the fax, telegram, homing pigeon.
Şey, gelmeyecektim... ama... üç telefon mesajını görmezden gelemedim, faks, telegram, güvercin.
Wasn't so hard, was it?
O kadar zor değilmiş, değil mi?
It appears the Countess is a wee bit hard up, sir, and, you know, she wasn't born a countess at all, but sort of worked her way up through the ranks.
Kontesin biraz elinin darda olduğu belli efendim. Biliyorusunuz doğuştan bir kontes değil. Ama bir şekilde çalışmış ve sınıf atlamış.
I guess it wasn't so hard to say after all.
- Söylemesi o kadar da zor değilmiş.
speaking as Huang Yaoshi, I realised it wasn't so hard to say those words.
Huang Yaoshi olarak konuşurken cevap vermenin o kadar da zor olmadığını farketmiştim.
It wasn't hard to guess.
Tahmin etmek zor değil.
it wasn't meant to be 40
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37
it wasn't enough 48
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37
it wasn't enough 48