It wasn't her translate Turkish
2,382 parallel translation
Now, her looks may have been disruptive Stirred, but it wasn't her fault.
Görünüşü Stirred dergisinde insanları rahatsız etmiş olabilir ama bu onun suçu değil.
Come to find out, that wasn't what it was about at all.
Her şeyin bunlardan ibaret olmadığını keşfettim.
Amber wasn't there, but it's her apartment.
Amber orada değildi ama ev onun eviydi.
Probably means it wasn't her first time here.
Muhtemelen buraya ilk gelişi değildir.
Mr. Malhotra wasn't aware that when he was telling us the truth... it affected someone else... a lot more.
Malhotra o toplantıyı yaparken sen de her şeyin farkındaydın. Kız kimdi? ve aklında plan hazırdı.
I spoke with her boyfriend Oscar, and it wasn't him.
Erkek arkadaşı Oscar ile konuştum ve o değilmiş.
You saved my life this morning, and that deserves a toast, even if it wasn't a real wedding.
Bu sabah hayatımı kurtardın ve bu uğruna kadeh kaldırmayı hak ediyor her ne kadar gerçek bir düğün olmasa bile.
So it wasn't just the alarm that stopped her.
Onu durduran sadece alarm değildi.
I was stuck at the bar where I work, and... and if I wasn't going to enjoy it, I... at least wanted her to.
Çalıştığım barda tıkılıp kalmıştım ve eğer ben tadını çıkaramayacaksam en azından o çıkarsın demiştim.
Hey, it wasn't her fault.
Onun hatası değildi.
Well, I'm guessing by the age of her daughter it wasn't the chastity belt that she chose.
Kızının yaşına bakarak seçimini bekaret kemerinden yana kullanmadığını tahmin ediyorum.
And I'm not a very good swimmer, especially if I've got her, and it wasn't just a water tsunami, there were palm trees and hotels and convertible Sebrings, and here's where you need to slap me or shake me around to calm me down.
Bir de yanımda o olsaydı daha kötü olurdu. Sadece sudan da ibaret değildi. Suyun içinde oteller, palmiyeler vardı.
So it wasn't her thing? Thug life?
Eşkıya gibi tiplerle durmak ona göre değil miymiş?
Unless it wasn't him that raped her.
Tabi, tecavüz eden o değilse...
Look, uh, whoever took the serum, - it wasn't Joshua.
- Dinle serumu her kim aldıysa bu Joshua olamaz.
God, if it wasn't for her support, I don't know that I would've had the confidence to marry you.
Tanrım, eğer onun desteği olmasaydı seninle evlenecek güveni asla bulamayabilirdim.
I was always corned back then. And it wasn't Jelton.
O zamanlar her daim sarhoştum ve gördüğüm Jelton değildi.
See, I've been wanting to ask her to marry me, I just wasn't quite sure how to do it.
Bak, ona evlenmeyi teklif etmeyi istiyordum sadece nasıl yapacağımdan tam emin değildim.
It wasn't only her...
Sadece o değildi.
Look, I said some stuff about you and the army and everything and it wasn't cool.
Bak, sana bir şeyler dedim ordu hakkında ve hoş olmayan her şey hakkında.
My late mother gave it to her, and it wasn't on Lydia.
Onu ona ölen annem vermişti ve Lydia onu takmıyordu.
It wasn't in her room, and that man didn't have it.
Odasında değildi ve o adamda da değildi.
Dr. Bailey's performing a toupet procedure right now, and there wasn't enough room in her O.R., so we're just following it on Twitter.
Şu anda Dr. Bailey Toupet Ameliyatı yapıyor. Ameliyathanede yer kalmadığı için ameliyatı Twitter'dan takip ediyoruz.
If it wasn't for you, I'd still be like her.
Sen olmasaydın, ben hala onun gibi olurdum.
Your rivals tried to steal it And put out a clone. - If it wasn't for you, I'd still be like her.
Rakiplerin çalıp kopyasını çıkartmaya çalıştı.
He wasn't always that way, but Seedling tied him up, beat him, made him fight, it drove him mad!
Her zaman böyle değildi, ama Seedling onu zincirledi, dayak attı, onu dövüştürdü, ve sonunda delirtti!
You gave her some space to decide for herself and she realized it wasn't the right thing.
Ona kendi kararını vermesi için fırsat tanıdın. Ve o da bunun doğru olmadığını anladı.
I mean, it wasn't anything I did, you know, or planted in her locker that the principal found, like Schnapps.
Yani, benim yaptığım bir şey yüzünden değil, bilirsin veya dolabına sakladığım ve müdürün bulduğu bir şey alkol gibi.
I need to get my own insurance, so in order to do that I need a job, and in ord to get a job, it would be helpful if I wasn't going into diabetic shock every five minutes.
Kendi sigortamı almam gerekiyor bunun için de düzenli bir işe ihtiyacım var, düzenli iş için de her beş dakikada bir diyabetik şoka girmemem gerekiyor.
No. There were always rows, but it wasn't her fault.
Hayır. kavga-gürültü hep vardı ama bu onun suçu değil.
I know it's harvest time, or whatever, and I wasn't gonna come back until it was over, but screw it, everyone here already knows me as the dirty prostituta.
Hasat zamanı ya da her neyse bitene kadar gelmeyecektim ama salla gitsin. Zaten buradaki herkes beni basit bir fahişe olarak biliyor.
Whatever happened today, it wasn't your fault, and you would do anything to save a life, so I know that you did everything possible for that kid.
Bugün olanlar, senin suçun değildi. Hayat kurtarmak için her şeyi yaparsın. O çocuk için de her şeyi yaptığını biliyorum.
Maybe it wasn't even her.
Belki de o değildi.
I wasn't sure it was done.
Her şey hazır mı diye bakmıştım.
Well, I was with her mom for three months. I'm just sad it wasn't going anywhere. And then Susan found out that she was pregnant.
Şey eh, annesiyle üç ay beraberdik ve bir yere gitmeyeceğine karar vermiştik sonra Suzanne hamile olduğunu fark etti.
No it wasn't a her, it was Charlie.
Hayır o kız değildi, Charlie'ydi.
It's not that I wasn't happy for her. I just wanted to go, too.
Onun için sevinmediğimden değil, ama ben de gitmek istiyordum.
Well, if it wasn't a local, and not one of my regular truck drivers, I wouldn't have paid much attention.
- Eğer buralı ya da her zaman gelen kamyon şoförlerinden biri değilse pek dikkat etmem.
Whoever was trying to get into the apartment, it wasn't Ruger or Griswold.
İçeri girmeye niyetlenen her kimse Ruger ya da Griswold değildi.
It wasn't like her not to confide in me.
Benimle her zaman sırrını paylaşırdı.
Amber had her violin with her at dinner. But it wasn't with the body or anywhere at the crime scene.
Yemekte Amber'in yanında kemanı var ama cesedinin yanında ya da olay yerinde yoktu.
It wasn't there, and her dad and consultant didn't see it either.
Orada değildi. Babası ve danışmanı da kemanı görmemiş.
"I woulda gotten away with it if it wasn't for those meddling kids."
"Her şeye burnunu sokan çocuklar olmasa yakayı ele vermeden kaçardım."
I put it in her risotto when she wasn't looking.
Bakmadığı bir anda pilavına koydum.
I'm thinking it wasn't enough for him to kill her lover.
Onun aşığını öldürmek yetmemiş.
I'm not sure what he used to cut her with, but it definitely wasn't a knife.
Kesiklerin neyle yapıldığını bilmiyorum, ama bıçak olmadığı kesin.
'Cause if it wasn't for the railroads, everything west of the Mississippi would be a big buffalo's bathroom.
Tren yolları olmasaydı Mississipi'nin batısındaki her şey manda bokundan geçilmezdi.
And when you took Patty's hand in there and told her that she wasn't alone, it broke my heart,
Patty'nin elini tutup yalnız değilsin dedin ya.
It wasn't everything.
Her şey değildi.
If it wasn't for her, we wouldn't be here, right?
O orada olmasaydı bizde burada olamazdık, değil mi?
Yes, but it wasn't her fault, not the way she told it. It was Dad - he seduced my girlfriend.
'Dışarda, sahnede.
it wasn't her fault 43
it wasn't meant to be 40
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't meant to be 40
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35