It wasn't meant to be translate Turkish
234 parallel translation
- It wasn't meant to be.
- Komik olsun diye söylemedim.
It wasn't meant to be.
- Olması gerekmiyordu.
I know I wasn't meant to be a priest, it takes a different kind of a man.
Rahip olmak için yaratılmış olmadığımı biliyorum, bu, farklı türde bir adam olmayı gerektirir.
It wasn't meant to be. Uh-huh. I tell you something, I think more of these here dogs than I do about any 2 old, stupid, stinking convicts.
O suçlulardan çok köpeklerimi düşünüyorum.
But... it wasn't meant to be.
Ama... olacağı varmış.
It wasn't meant to be.
Komik olması gerekmiyordu zaten.
I guess it just wasn't meant to be.
Sanırım canım istemiyor.
Well, your little joke was not funny. It wasn't meant to be funny, sir.
Bu, fidye notu için sözcük ve harflerin kesildiği gazetenin aynı baskısı.
- It wasn't meant to be. - Why not?
- Çünkü öyle yazılmadı.
Because it wasn't meant to be.
Çünkü böyle olmamalıydı.
I guess it wasn't meant to be between us.
Demek ki olacağı yokmuş..
It just wasn't meant to be, larry.
Bu sadece bahsettiğim şey değildi Larry.
It wasn't meant to be.
Olmamalıydı da.
Turning it into something it wasn't meant to be.
Amaçlanmayan bir şeye dönüşmesini de.
It just wasn't meant to be.
- Hayır, olacağı varmış.
Guess it wasn't meant to be.
Sanırım kısmet değilmiş.
So it wasn't meant to be?
Hani kısmetin değildi?
If she doesn't like us, it wasn't meant to be.
Bizi sevmezse olacagi yokmus.
I guess it wasn't meant to be.
Herhalde kaderimizde yokmuş.
It just wasn't meant to be, you know?
Başbaşa kalmamız gerekiyordu biliyorsun değil mi?
It just... wasn't meant to be.
Bunun... olması gerekmiyordu.
I guess it just wasn't meant to be.
Sanırım olması gereken bu değildi.
I suppose it wasn't meant to be.
Galiba uygun değiliz.
It wasn't meant to be.
- Düşünülmedi sanma.
Not as hard as being eight... but then. life wasn't meant to be easy. was it?
Gerçi sekiz yaşında olmak kadar değil ama o zaman hayat çok kolay olurdu, değil mi?
That wasn't as comforting as it was meant to be.
- Hedeflediğim gibi rahatlatıcı olmadı.
It just wasn't meant to be.
Zaten yürümeyecekti.
Yeah, well, I guess it wasn't meant to be.
Evet, neyse. Her halde öyledir.
- It wasn't meant to be.
- Asla olamaz.
It just wasn't meant to be.
- Üzülme. Kaderde yokmuş.
Well, it wasn't meant to be.
Olmayacakmış demek ki.
It wasn't meant to be this.
Böyle olmaması gerekiyordu.
If I wasn't fighting her and I knew what it meant for Jolinar to be a Tok'ra, it might've been I don't know... enlightening.
Eğer onunla savaşmasaydım..... ve Jolinar için bir Tok'ra olmanın ne kadar önemli olduğunu anlasaydım, bu daha fazla..... bilmiyorum... aydınlatıcı olurdu.
- I told you, it wasn't meant to be like this.
Böyle olmamalıydı. Yapma!
- I don't know why - - but it just hit me this wasn't somebody else's child, he was meant to be with me.
Başka birinin çocuğu değildi.
The pang of pain that it wasn't meant to be. These are life moments that happen.
Onu öperken hissettiğim haz, birbirimize uygun olmadığımızı anladığımda hissettiğim acılar.
Remember, if you can't work it out, it wasn't meant to be.
Unutmayın, eğer halledemezseniz, zaten olmayacakmış demektir.
If you break up, and he disappears from your life it wasn't meant to be.
Eğer ayrıldıysanız, ve hayatınızdan çıktıysa bunun bir anlamı yoktur.
It wasn't meant to be taken literally.
Onu demek istemedim,
- It wasn't meant to be.
- Olmadı işte.
Did you ever consider that maybe it wasn't meant to be?
Olması gerekenin bu olmadığını hiç düşün mü?
Well, I suppose it just wasn't meant to be.
- Demek kısmet değilmiş. - Dur bir dakika.
I guess it wasn't meant to be.
Sanırım olmayacak bir şeymiş.
I guess it just wasn't meant to be.
Sanırım, birbirimiz için yaratılmamışız.
- It wasn't meant to be.
O anlama getirilmedi.
Oh, Mr. Poirot, it wasn't meant to be a working holiday.
Oh, Mr. Poirot, çalışarak geçen bir tatil olmamalıydı bu.
I know you're still worried, but if you don't find the jar then it just wasn't meant to be.
Hala endişelisin farkındayım, ama küpü bulamazsan kısmet değilmiş dersin.
I told myself if one more thing went wrong, then it just maybe wasn't meant to be.
Eğer bir şey daha kötü giderse olmamasının daha iyi olacağını düşünüyordum.
It wasn't meant to be accessed consciously, but merely to guide you.
Bunlara bilinçli olarak erişim planlanmamıştı, ama kesinlikle sana rehberlik edecekler.
Guess it just wasn't meant to be.
Galiba nasip değilmiş.
It wasn't meant to be.
Kısmet değilmiş.