It wasn't that bad translate Turkish
480 parallel translation
That wasn't so bad, was it, now?
Artık o kadar kötü değil, değil mi?
That wasn't so bad, was it?
Çok acımadı değil mi?
It wasn't that bad, was it?
O kadar da kötü değildi, değil mi?
It wasn't as bad as all that.
O kadar da kötü değildi.
- It wasn't that bad.
- O kadar kötü bir durum yoktu.
That wasn't so bad. was it?
Çok kötü değildi değil mi?
The boys called it the Flamethrower, but it wasn't really that bad.
Bizim çocuklar ona Kalaşnikov adını taktılar, ama o kadar da kötü değildi.
Well, at first it wasn't so bad, because I had hopes that the trouble I was having was only temporary,
İlk başta o kadar da kötü değildi, çünkü çektiğim sorunların geçici olduğundan ümitliydim.
It wasn't that bad before they got married.
Evlenmeden önce durumları bu kadar kötü değildi.
Actually, it wasn't that bad.
Aslında, o kadar kötü değildi.
That wasn't so bad, was it, son?
O kadar da kötü değilmiş, değil mi oğlum?
It wasn't all that bad.
16 sene o kadar da kötü geçmedi.
That wasn't so bad, was it, beanpole?
Gördüğünüz gibi, hiç de zor olmadı.
- That wasn't bad, was it?
- O kadar da kötü değildi, değil mi?
I had to admit it was possible that man wasn't created good or bad once and for all.
İnsanların, kesin olarak iyi veya kötü olarak yaratılmadığının mümkün olduğunu kabul etmek durumundaydım.
That wasn't so bad, was it?
O kadar da kötü değil di ha?
- Phyllis, that wasn't so bad, was it?
- O kadar da kötü değildi, değil mi?
I found it in that little room that we thought was a cupboard, so Mrs. Viney wasn't so bad after all.
Şu ilerdeki küçük odada buldum. Yani Bayan Viney o kadar da kötü değilmiş.
It wasn't that bad, that jacket.
O kadar da kötü değildi.
That wasn't so bad, was it?
Canın acımadı, değil mi?
I know this wasn't easy and this is a bad time for you, but it's gotta be done, you can understand that, right?
Kolay olmadığının ve kötü anlar geçirdiğinin farkındayım. Ama bunları sormamız gerekiyordu. Anlıyorsun, değil mi?
That wasn't too bad, was it?
Çok kötü değildi, değil mi?
- Oh, it wasn't that bad.
- O kadar da kötü değildi.
It wasn't that bad. Not as you think.
O kadar kötü biri değildi sence de öyle değilmi?
- Now, that wasn't so bad, was it?
- Bak, o kadar kötü değilmiş, değil mi? - Evet.
Yes, we really did it. It wasn't all that bad
Evet, yaptık O kadar da zor olmadı
Come on. Now that wasn't so bad, was it, Barney, huh?
Hadi.
It wasn't no severely bad accident, just that I got burnt by wires, that's all.
Ciddi bir şekilde kötü bir kaza olmayacak, sadece tellerle yakacağım, hepsi bu.
It wasn't that bad, was it?
O kadar kötü değildi ya?
That wasn't so bad, was it?
O kadar da kötü değildi, değil mi?
It wasn't that bad.
Kötü değildi.
- It wasn't that bad.
- O kadar da kötü değildi.
yeah. it wasn't that bad.
Bakalım karısı orada mı.
But I got to hand it to you, that bullet-dodging number wasn't bad.
Fakat itiraf etmem gerekir ki şu kurşundan kaçma numaran hiç fena değildi.
And it wasn't until we were moving into the library that I remembered that old superstition about bad luck hitting the first person to get up
Kütüphaneye geçinceye kadar kötü şans hakkındaki şu eski hurafe aklıma gelmemişti :
THAT WASN'T SO BAD, WAS IT, JAMES?
O kadar da korktuğun gibi olmadı, değil mi James?
Well, that wasn't so bad, was it?
O kadar da kötü değildi, değil mi?
It wasn't really that bad.
Aslında fena olmadı.
- So? It wasn't that bad.
O kadar kötü değildi.
It wasn't that bad...
O kadar da kötü değildi...
- It wasn't that bad.
- O kadar da kötü sayılmaz.
It wasn't that bad.
Hiç te kötü değildi.
It wasn't that bad, was it?
O kadar fena değildi, değil mi?
It really wasn't that bad, excepting that I missed Jimmy... who was doing his time in Atlanta.
O kadar da kötü değildi, yalnız Atlanta'da cezasını çeken Jimmy'yi özlemiştim.
It wasn't that bad.
O kadar da kötü değildi.
That wasn't so bad, was it?
O kadar da zor değilmiş değil mi?
There, now, that wasn't so bad, was it?
Haydi şimdi, o kadar da kötü değildi, değil mi?
That wasn't so bad, was it?
Bu o kadar da kötü değil, değil mi?
Come on, it wasn't that bad.
Yapmayın, o kadar kötü değildi.
It wasn't that bad.
Hadi ama, arkadaşlar. O kadar da kötü değildi.
Well, that wasn't so bad, was it?
O kadar kötü değildi, öyle değil mi?
it wasn't meant to be 40
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37
it wasn't enough 48
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37
it wasn't enough 48