It wasn't there translate Turkish
1,707 parallel translation
It wasn't for sport. she needed someone, and I was there.
- Spor için değildi. Birisine ihtiyacı vardı ve ben de yanındaydım.
I shook from a dream it wasn't you to shake shake from my own side shake, shake from the light of everything shake, shake from that which sings that come drown your face, your face it will not be back again oh, fate, your face there's something in the way what do you think, 36?
I shook from a dream it wasn't you to shake shake from my own side shake, shake from the light of everything shake, shake from that which sings that come drown your face, your face it will not be back again oh, fate,
There were seven siblings in this noble bloodline, but it wasn't seven brothers.
Bu asil soyda yedi kardeş vardı ama yedi erkek kardeş değillerdi.
It's a good thing I'm patching things up with Veronica,'cause if I wasn't, that's a real firecracker there.
Veronicayla kavgayı bitirmek güzel bir şey, çünkü bitirmeseydim ayvayı yemiştim.
Uh, well, considering that it came from the undercarriage of his car, which was pierced by his bone, which incidentally I'm... really glad I wasn't there to see, my guess is... motor oil, 10w30.
Kemiğin deldiği araba şasisinden geldiğine göre ki orada olup bunu görmediğime çok memnunum,.. ... bence motor yağı 10W-30. - Soya fasulyesi.
You know, it would've been a whole lot worse if Edward wasn't there.
Edward orada olmasaydi durum çok daha kötü olabilirdi.
And then it was like she wasn't there, you know?
ve sanki o burada değilmiş gibiydi, anlıyor musun?
For me, it wasn't that different without him there.
Benim için, Dan'siz hayat farklı değil.
Okay, I don't know where you just came from, but it could'nt have been a team meeting because I wasn't there.
Tamam, nereden geldiğini bilmiyorum çünkü ben orada olmadığım için bu bir takım toplantısı olamaz.
One time we went up there, it was very, very windy, and I... I actually wasn't sure why we were going up there.
Bir keresinde yukarı çıktık, çok ama çok rüzgarlıydı ve ben... aslında oraya neden çıktığımızdan emin değildim.
Michaela looks at the bank statements and she saw that there wasn't money there, and she wanted to know where it was going.
Michaela banka hesap özetlerini görmüş ve paranın olmadığını fark etmiş nereye harcandığını bilmek istedi.
There isn't a gun around, so it wasn't suicide.
Yanında silah yok. İntihar olamaz.
Well, we already proved it wasn't a flameout. What else is there?
Bunun basit bir alev alma olmadığını az önce kanıtladık.
it wasn't just me, mom was there, too, and a few nervous locals, one who seriously looked like adrien brody.
Sadece ben yoktum. Annem de oradaydı. Ve birkaç endişeli yerli.
It wasn't just me, mom was there, too, and a few nervous locals, one who seriously looked like Adrien Brody.
Sadece ben yoktum, annem de oradaydı ve birkaç endişeli yerli, birisi Adrien Brody'e çok benziyordu.
I'm sorry, there wasn't anything amiss in you, it was in me..
Üzgünüm, hiçbirşey yanlış değildi, yanlış bendeydi..
Trust me, it wasn't there till now.
Güven bana daha önce burada değildi.
So, there is a very strong signal coming from somewhere, and it wasn't there before.
Bir yerlerden çok güçlü bir sinyal geliyor. Bu sinyal daha önce yoktu.
It wasn't in there, but the super told me that he'd seen one Dr. Greer- - a veterinarian who works in the building- - take the painting out of the trash.
Orada yoktu ama kapıcı aynı apartmanda çalışan Dr. Greer'i tabloyu çöpten çıkarırken gördüğünü söyledi.
But there wasn't a single boob in it.
( yetişkin ) Ama tek bir meme bile yoktu.
Well, it wasn't all that safe if someone got murdered there, right?
Orada biri öldürüldüyse, o kadar da güvenli değilmiş, değil mi?
It's okay. Look, I know I wasn't there for you man, for all those years, but... that's gonna change.
Geçti.Bak, o kadar yıl senin yanında olmadığımı biliyorum evlat ama artık her şey değişecek.
to the parking lot, and they just laid her in the rain, thinking it would be funny, but, really, it wasn't, because she died there, and...
Arkadaşları da onun kendinden geçtiğini sanmışlar çünkü çok fazla içmiş ve bu yüzden onu okula, otoparka götürmüşler ve yağmurun altına yatırmışlar sözümona bunun eğlenceli olacağını düşünüyorlarmış ama gerçekte öyle değildi, çünkü kız orada ölmüş.
The alarm at michelle's house wasn't set last night, and it looked to me like there were signs of a struggle.
Michelle'nin evindeki alarm geçen gece aktif değildi ve etrafta bir boğuşma izi var gibi göründü.
I wasn't even there for him to tell me about it.He texted me.
Bunu anlatabilmesi için bile değildim. Mesaj attı.
It was almost ten years since Buddy died, so there wasn't much I'd be able to do for him.
Yani onun için yapabileceğim fazla birşey yok.
But if there's a block, it wasn't the first time he hypnotized her.
Ama ortada bir kilitleme varsa bu, kişinin daha önce de hipnotize edildiğini gösterir.
It wasn't there.
Orada yoktu. Gitmişti.
It... there wasn't any evidence of VHL in either the mother's medical records or the autopsy report.
Annesinin tıbbi kayıtlarında ya da otopsi raporunda, VHL kanıtı yoktu.
What if there wasn't? . What if it was a lie?
Ya yoktuysa?
Jan had the baby and Michael wasn't there to mark it.
Jan bebeğini doğurdu ama Michael işaretlemek için orada değildi.
Birth instructor thought it wasn't a good idea for you to be there.
Doğum asistanım, orada olmanın iyi bir fikir olmadığını söyledi.
It wasn't there.
Buradan geçerken yoktu.
I wasn't there but for a few seconds, and it happened.
Gireli birkaç saniye olmuştu ki olay oldu.
There wasn't enough time for anybody else to have entered the parking lot, abducted Melanie and driven away. It was Hector.
Bir başkasının, otoparka girip Melanie'yi kaçırıp uzaklaşmak için yeterli vakti yoktu.
That explosion looked like it came from under the SUV, not inside it, so I'm gonna guess that bomb wasn't there, when it was parked.
Patlama arabanın içinden değil altından geldi gibi. O yüzden araba geldiğinde bombanın orada olmadığını düşünüyorum.
Everyone there felt sorry for someone. But it wasn't you.
Oradaki herkes biriniz için üzüldü ama bu sen değildin.
And it kills me that i wasn't able to be there for you.
Ve senin yanında olamamak beni öldürüyor.
Well, if it wasn't him there would be none. Look at him.
O olmasaydı, olmazdı Baksana şuna.
It's like it was there... and it wasn't.
Sanki oradaydı... Ama değildi.
Don't sell me the poverb that you can't even get right yet lf your hair wasn't there to cover it.
Ulan daha atasözünü oturtmamışsın, bana satma. O saçın olmasa kulağını koparırdım senin.
It's a pity I wasn't there in person, my old master.
Şahsen orada olmamam ne yazık, eski Üstadım.
I can barely remember a time when it wasn't there.
Onun olmadığı zamanı zar zor hatırlıyorum.
There wasn't nothing I could fucking do about it you think I knew the place was booby-trapped?
Yapabileceğim herhangi bir bok yoktu. Orada bubi tuzağı olduğunu nereden bileyim?
CERN took it so seriously that they made this special risk assessment, really just to make sure that there wasn't going to be anything untoward happening.
CERN bunu ciddiye alırdı ve özel bir değerlendirmeye tabi tutarlardı ki.. .. beklenmedik herhangi bir oluşum olmadığından Gerçekten emin olunur.
One of those models that can navigate internet even if it wasn't there's no signal.
Hiç sinyal olmasa bile, internette gezebileceğiniz modellerden.
There was no fly in there, wasn't it?
Orada sinek yoktu, değil mi?
Stop it, do you really think I would waste my time to come all the way over here, if I wasn't absolutely sure she was there?
Emin misin? Kızın orada olduğundan tam emin olmasam bu kadar yolu teper miydim sanıyorsun?
It wasn't just me out there, Daddy.
Oradaki sadece ben değildim baba.
If it wasn't for his immigration problems, he'd be one of the best dealers there is.
Eğer göçmenlik sıkıntıları olmasaydı, burada en iyi dağıtıcılardan olurdu.
But then you figure if it wasn't in Belgium, if it was somewhere good, there'd be too many people coming to see it. It would spoil the whole thing.
Ama Belçika yerine eli yüzü düzgün başka bir ülkede olmuş olması durumunda herkesin görmek için gelip, şehrin içine sıçacağını farkediyor insan.
it wasn't meant to be 40
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37
it wasn't me 977
it wasn't your fault 315
it wasn't 1008
it wasn't my fault 280
it wasn't that bad 112
it wasn't hard 37
it wasn't a big deal 50
it wasn't fair 35
it wasn't a date 37