English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ I ] / It wouldn't matter

It wouldn't matter translate Turkish

324 parallel translation
If you were, it wouldn't matter.
Öyle olsaydın bile, hiçbir önemi olmazdı.
Even if I told you what was the matter with you, you wouldn't admit it.
Sana ne olduğunu söyleseydim bile kabul etmezdin.
Well, now, wouldn't you say it was a matter of self-defense... to use that blade... so long as Scrub didn't come at'em with the other end of the pistol?
Scrub White müvekkillerime tabancayı doğrulttuysa o bıçağı kullanmak nefsi müdafaaya girmez mi?
Oh, it wouldn't matter.
Oh, hiç önemli değil.
Of course, without you, it wouldn't matter, anyway.
Tabii sen yoksan bunların hiçbir anlamı olmaz.
It wouldn't matter how late, George.
Ne kadar geç olduğu önemli değil, George.
Wouldn't matter if it did.
Eğer nakil yapılmışsa önemi yok zaten.
That wouldn't matter to some boys, but it does matter to him terribly.
Bazıları bunu sorun etmez ama bu onun için çok önemlidir.
Laurie, no matter what happens I wouldn't have it any other way.
Laurie, her ne olursa olsun hiçbir şeyden pişmanlık duymuyorum.
It wouldn't matter to me what you were or what you did, and you know it.
Benim için ne yaptığının önemi yok, biliyorsun.
- It wouldn't matter.
- Fark etmez.
- You wouldn't understand... but it doesn't matter because I'm leaving tomorrow.
- Anlamıyorsunuz ama önemi yok. Çünkü yarın gidiyorum.
It wouldn't matter. You'd still be worrying.
Ne olursa olsun, sen yine de endişelenirsin.
If I loved her, it wouldn't matter.
Eğer onu seviyorsam, hiç bir şey fark etmezdi.
It wouldn't matter at all.
Fark etmezdi..
His reality may be more interesting than ours, and it wouldn't matter what he ate.
Kendi gerçeği, bizim gerçeğimizden çok farklı olabilir ve elbette neyle beslendiği de.
- It wouldn't matter to you.
- Endişelenecek bir şey yok.
One or two, it wouldn't matter.
Bir ya da iki, fark etmez.
I've told him that it wouldn't matter to you or Dad.
Sizin için bunun sorun olmadığını defalarca söyledim.
Wouldn't matter who I was, would it?
Kim olduğumun bir önemi olmazdı, değil mi?
That would explain the high-radiation readings, wouldn't it, Captain? If the matter - antimatter..?
Bu, yüksek radyasyon kayıtlarını açıklayabilir...
No matter how many times I asked, she wouldn't tell me why she did it.
Kaç kere sorduysam da ne fayda. Neden yaptığını söylemedi.
It wouldn't matter.
Gerek kalmadı.
But, you know... it wouldn't really matter anyway wheter I lived or died... If it weren't for my daughter...
Eğer kızım olmasaydı yaşamak ya da ölmek umurumda bile olmazdı.
- It wouldn't matter.
- Hiç fark etmezdi.
It wouldn't matter.
Bunu dert etmeyin.
'And if he was still alive,'it wouldn't matter that she'd pumped three bullets into him.
'Eğer hâlâ yaşasaydı...,... 3 kurşun yemesi umrunda olmazdı.'
If you'd pulled it off, this mess with Central wouldn't matter.
Bu işi başarsaydınız, Emniyet Müdürlüğü'yle aramızdaki sorunun bir önemi kalmazdı.
"It wouldn't be proper to delay this matter anymore"
"Bu işi daha fazla ertelemenin anlamı yok."
It wouldn't matter - I could never fall in love with you.
Bu da önemli değil, ben sana asla aşık olmam.
It wouldn't matter a damn.
Yine de bir şey değişmezdi.
It wouldn't matter to you.
Seni ilgilendirmezdi.
even if every man, woman, and child held hands together and prayed for us to win, it just wouldn't matter, because all the really good-Iooking girls would still go out with the guys from Mohawk, 'cause they got all the money!
Çok iyi yarışıp bir hafta on gün için burnumuz kanayacak kadar iyi oyanıp kazansak bile yukarıdaki Yüce Tanrımız çıkıp elini kampımızın üzerine koysa bile her erkek, kadın ve çocuk bir araya gelip kazanmamız için dua etse bile hiç önemli değil çünkü bütün güzel kızlar yine de Mohawk Kampındaki erkeklerle çıkardı çünkü para onlarda!
But it wouldn't matter if I slept with her.
- Jordan Peters mı?
It wouldn't matter.
Fark etmez.
If I did love her, it wouldn't matter anyhow! Because she's marrying Leopold tomorrow.
Eğer onu sevseydim yarın Leopold'la evleniyor olması umurumda olmazdı.
I wouldn't insist unless it were urgent, but a Greek friend of mine has just arrived in this country on business matter.
Acil olmadıkça ısrar etmem, ancak bu ülkede ticari bir meseleden kaynaklanan sorun yüzünden Yunanlı arkadaşımla anlaşmalıyım.
I suppose it wouldn't matter if you served out your detention in my office.
Cezan süresince benim odamda oturursan bir sorun olmaz sanırım.
It's because no matter how big the guy was I was up against, I wouldn't quit.
Karşımdaki ne kadar büyük olursa olsun, pes etmezdim.
Which, in the ordinary course of events, of course, wouldn't matter, except that I do it very sexily.
Normalde bu o kadar da sorun olmazdı ama bunu çok seksi bir biçimde yapıyorum.
Well, you don't love flying, so it wouldn't matter to you.
Sen uçmayı sevmiyorsun, senin için fark etmez.
I wouldn't ask, but it might really matter.
Sana dert olmak istemezdim ama gerçekten önemli olabilir.
Look, my best friend, Kelly, told me that if we were getting serious, I had to tell you the truth, and that if you really loved me, it wouldn't matter anyway.
Bak, en iyi arkadaşım Kelly, eğer ciddiysek, sana tüm gerçeği anlatmam gerektiğini ve beni gerçekten seviyorsan bunun sorun olmayacağını söyledi.
If he were the devil himself, it wouldn't matter.
Şeytanın kendisi bile olsa, önemi olmazdı.
You said that it wouldn't matter if I didn't have anything in the future.
O zaman yalandı.
It wouldn't matter.
- Önemli değil.
- It really wouldn't matter to me.
- Gerçekten hiç umrumda değil.
It wouldn't even matter.
- Fark etmez.
I'm sure it wouldn't matter to Jane.
Jane için önemli olmadığından eminim.
They wouldn't put you in a sled team if you did win, which won't happen. - And if it did, it wouldn't matter.
Hepsinde önce gitsen bile seni kızak takımına almayacaklardır olmaz ama kazanacak olsan bile birşey değişmeyecektir.
Perhaps it wouldn't matter anywhere else, but this is Wales.
Galler'in başka her hangi bir yerinde olsa sorun olmazdı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]