Ize translate Turkish
233 parallel translation
I came back here at that time... hoping to stumble on the trail of my past... but I failed then... and I've failed now.
O zaman buraya dönmüştüm... Geçmişimden bir ize rastlamayı umuyordum... Ama o zaman başaramadım...
I found no fibers that matched the dead man's clothing... and no trace of his or anybody else's blood.
Ölen adamın elbiseleriyle eşleşen herhangi bir iplik lifine rastlamadım... ve ne onun veya ne de başka birisinin kanına dair hiç bir ize de.
Put them on a false scent.
Yanlış ize yönlendirelim.
SOMETIMES MY KIDS DON'T EVEN RECOG N IZE ME. BUT YOU, YOU'VE GOT IT MADE HERE.
- Hayır ama senede dört kez gelmek zorundayım buraya. 12 ayın sekizi yeryüzünden uzakta geçiyor, Corry.
NO, I DIDN'T RECOG N IZE HIM.
- Ama çok... - Çok tanıdık geliyordu.
Then you take a little acid, and you put it on that mark on the touchstone like that.
Sonra biraz asit al ve mihenk taşının üzerindeki ize damlat. İşte böyle.
The impression left in the rock.
Kayadaki ize.
Look at that black streak on the sea, shining light, pink like oil.
Denizin üzerindeki şu siyaha çalan parlak ize bak, rengi pembe, tıpkı yağ rengi gibi.
Have you come up with any leads, any clues?
Bir ize, bir ipucuna rastladınız mı?
Either one of us cut trail, we'll send the galloper to pick you up.
Birimiz ize rastladığımızda, atlı gelip, sizi alacak.
We saw no sign of it, but we must prepare for the day when they may come out of the city, when they may come to find us.
Buna dair hiç bir ize rastlamadık, ama onların dışarı çıkıp, bizi aramaya ve bulmaya çalışacakları gün için, hazır olmalıyız.
Looks like fresh tracks.
Taze ize benziyor.
We have to distract them.
Onları yanlış ize yönlendirelim.
The two are identical in color, with the same contrasting shoulder marking and long-legged gait.
İkisi de aynı renk omuzlarında aynı kontrast ize ve uzun bacaklara sahipler.
True you set us on the right track then I think you'll own now it is more by good luck than good guidance.
Doğru, bizi gerçek ize yönlendirdin fakat sanırım rehberlikten çok şansa ihtiyacın olacak.
Careful not to step on any tracks, you blokes.
Baylar herhangi bir ize basmamaya dikkat edin.
No, don't delude yourself, there will be no trace of our sentence.
Hayır, kendini kandırma, bizim kararımıza dair hiç bir ize rastlanmayacak.
Would you fill that with water right up to that mark?
Onu şu ize kadar su ile doldurur musunuz?
Judge Dominguez is running the investigation... and is right off track at the moment
Yargıç Dominguez ilk soruşturmayı... yaptı ama şimdilik hiçbir ize rastlayamadı.
Like the one you found on the girl's cryo-tube.
Kızın kapsülünde bulduğun ize çok benziyor.
Our scans have revealed no trace of the wormhole or Dukat's ship.
Tarayıcılarımız delikten veya Dukat'ın gemisinden ize rastlamadı.
'We do not see any evidence of a programme'of systematic or massive killing of innocent people...'
'Sistematik veya büyük masum insan katliamları programları'hakkında hiçbir ize rastlamadık...'
You can see by these two bifurcations here that whoever was holding that cleaver was using his left hand.
Sol elini kullanarak satırı her kim tutmuşsa şuradaki iki ize bakarak görebilirsin.
We might be able to find the shoe that matches it later.
Bir fotoğrafını istiyorum. Sonra bu ize uyan ayakkabıyı bulabiliriz.
According to the computer this is probably the ring that made the mark on Fallbrook's jaw.
Bilgisayara göre Fallbrook'un çenesindeki ize muhtemelen bu yüzük sebep olmuş.
Program the probe to home in on the first metallic signature it finds.
Sondayı bulacağı ilk metalik ize kilitlenecek şekilde programlayın.
- And you have not been able to find her?
- Bu genç kadına ait hiç bir ize rastladınız mı?
If you want proof, look at my hand where he touched me.
Kanıt istersen sağ elimdeki ize bakabilirsin.
'We do not see any evidence of a programme'of systematic or massive killing of innocent people...'
'sistematik veya büyük masum insan katliamları programları'hakkında hiç bir ize ratlamadık...'
I know it's been difficuIt- - this catastrophe has taken it's toll on everyone- - but you have got to believe us.
Biliyorum zor- - bu felaket herkesi etkiledi- - Ama b ize inanman gerek.
- What about the cell-phone trace?
- Telefondaki ize ne oldu?
I'm afraid to ask how you came by such a mark.
Böyle bir ize nasıl sahip olduğunuzu sormaya çekiniyorum.
Yeah. Well.
Tüm raporları aldığımızda nodal ize rastladık.
You think it's possible?
Bu ize siz inanıyor musunuz? Açıkçası?
No sign of anything amiss at the residence on the spit.
Bu yerde kötü bir ize rastlamadık.
- Going to original patch.
- İlk ize geçin.
Do with them as you will.
DRD'ler bu katta bir kaç ize rastladı.
Is that a second print?
Bu şey bir ize benziyor mu?
There's enough liquid latex for one copy, so make sure you get the right fingerprint.
Burada sadece bir tek ize yetecek kadar sıvı var. O yüzden doğru parmak izini almalısın.
Simba's mold's still damp, but you can see it's a perfect match to the bite mark on the jogger.
Simba'nın kalıbı daha kurumadı ama gördüğün gibi koşucunun üstündeki ize birebir uyuyor.
When we got back the complete results, it showed nodal involvement.
Tüm raporları aldığımızda nodal ize rastladık.
He's a hi-tech genius whose morals make Muammar Gaddafi look like Mother Teresa.
Gelişmiş teknolojilerde uzmandır... Ahlak anlayışı Muammer Kaddafi, görünüşü ize Azize Teresa gibidir.
Look at the bruises on her neck!
Boynundaki ize baksana!
How close did Milo get with the trace?
Milo ize ne kadar yaklaştı?
We need DNA and trace on the fabric.
Kumaşın üstünde DNA ve ize ihtiyacımız var.
But our search parties can't find a single trace of them in the desert.
Fakat, arama ekiplerimiz çölde hiçbir ize rastlayamadılar.
There wasn't a sign.
Herhangi bir ize rastlanmadı.
DON'T YOU RECOG N IZE ME, TOM MY?
Sen de kimsin?
YOU PICKED UP THE TRAIL AGAIN.
İze sen rastladın yine.
So somebody came out of the house and got on what looks to be a step down from a motorcycle and drove it across the lawn.
Demek biri evden çıktı. İze göre, motosiklete binmiş ve çimlerin üstünden gitmiş.
Well, it can't be a scar because the skin would heal back into the print.
- Yara da olamaz çünkü deri ize doğru iyileşirdi.