Kablooey translate Turkish
36 parallel translation
If Paris might go kablooey, I want my best reporter there.
Paris uçarsa, en iyi muhabirimin orada olmasını istiyorum.
I was hoping it would make me feel better, but itjust went kablooey.
Kendimi daha iyi hissetmemi sağlamasını umuyordum ama işe yaramadı.
I'm serious. Responsible people are always so concerned with being good all the time, that when they finally get a taste of being bad, they can't get enough. It's all... kablooey.
Sorumlu insanlar her zaman iyi olmaya o kadar çok uğraşırlar ki sonunda kötülüğün tadını aldıkları zaman herşey yıkılıverir.
- OK, not kablooey, more like bam!
Yıkılmaz o zaman da parçalanır.
But before it went kablooey it looked like a place Dr. Frankenstein might have been comfortable in.
Ama patlatılmadan önce Dr. Frankenstein'in rahat edebileceği bir yere benziyordu.
You think it's forever, then the whole thing goes kablooey.
Sonsuza dek sürer sanırsın, sonra her şey biter.
Try and unlock it, kablooey.
Çözmeye çalıştığın zaman da patlayıveriyor.
Try again, the whole universe could go kablooey.
Tekrar denersem bütün evren patlayabilir.
No fires, no one's head's going kablooey, and the swing choir and marching band are back to their normal, seething resentment.
Yangın yok, kimsenin kafası patlamıyor, ve swing korosu ve bando takımı da normale döndüler, tekrar kaynaşıyorlar.
And then it just sort of went, well, kablooey.
O zaman sadece bir çeşit kablooey.
Look. Things just don't go kablooey on their own.
Bak. kablooey'ler kendi başlarına gitmez.
Things go kablooey for a reason.
Şeyler kablooey'ler nedensiz yere gitmez.
There has to be a reason for things going kablooey.
Kablooey'lerin gitmesi için bir sebeb olmalı.
Or, gentlemen, you will go kablooey!
Yada, beyler, kablooey'leri burdan götürün!
I don't want to go kablooey...
Kablooey'leri götürmek istemiyorum...
The plane goes down, kablooey.
Uçak düşüyor, kabom.
Kablooey!
Kablooey!
Kablooey!
Kabloi!
It's short and stocky, but boy, when you get it excited, kablooey!
Kısa boylu tıknazdır ama tahrik edildiğinde patlayıverir!
I hate to rain on your parade, but your condo's about to go kablooey.
Düzeninizi bozmak istemem ama eviniz dağılmak üzere.
So he doesn't go kablooey.
Mortlamasın diye.
One mistake here and it's kablooey history Awful lot of trouble for one girl.
Burada yapılacak bir hata tüm tarihi mahveder. Bir kız için çok fazla sorun çıkar.
And that means - - - - History goes kablooey!
Ve bu da tarih mahvolur anlamına gelir.
I did it. No kablooey, see?
Zarar yok, gördün mü?
There's only 15 more lines before kablooey!
Her şeyin baaam olmasına sadece 15 repliği kaldı.
After the helicarrier went kablooey, My team moved in with me.
Hellicarrier havaya uçtuğundan beri, takımım bize taşındı.
I was once in Saudi Arabia looking for a djinn, and the whole thing went kablooey on me.
Bir keresinde Suudi Arabistan'da ecinni aramıştım. Tam bir felaketti.
The looming kablooey.
Başgösteren kıyametten.
[spiderman] first, a little gooey to fix the kablooey.
Önce, hasarı onarmak için biraz yapışkan sıvı.
Big knife. Kablooey.
Elinde büyük bıçağı ile patladı.
And while all that's going on, you will use your Allsafe security clearance to hack the Comet PLC, increase the pressure, causing a gas pipeline explosion making Steel Mountain go kablooey along with Evil Corp's soul.
Her şey bu şekilde ilerlerken, sen Allsafe yetkinle gaz hattında bir patlama meydana getirecek Steel Mountain'ı Evil Corp'un ruhu ile birlikte yerle bir edeceksin.
But if your brain goes kablooey, don't come crying to me.
Ama beynin patlarsa, gelip bana ağlama.
And then the whole plant- - hell, the whole town- - goes kablooey.
Sonrasında ise tüm santral... hatta tüm şehir... havaya uçar.
I'm just going to grab the imaginary conch for a second here, and say that I am concerned that if you light that match, it means this entire building, us included, will go kablooey.
Hayali deniz kabuğunu bir saniyeliğine elime alıp diyeceğim ki endişem o kibriti yakarsanız bu tüm binanın biz de dâhil olmak üzere patlamasıdır.
Kablooey!
KABUM!
Kablooey, indeed.
Patlıyordur tabii.