Kc translate Turkish
6,009 parallel translation
- -New rule, any time anyone talks about something sad we stay out an extra hour.
Kim can sıkcı bir şeyden bahsederse bir saat daha kalırız.
Anytime anyone talks about something sad, we stay out an extra hour.
Kim can sıkcı bir şeyden bahsederse bir saat daha kalırız.
Rubella, or German measles as it's more commonly called, is a worldwide scourge.
Daha yaygın ismiyle Alman kızamıkçığı olan Rubella tüm dünyaya zarar veriyor.
No disrespect to any Germans here tonight, but it's called German measles because it was discovered by a kraut.
Hiçbir Almana saygısızlık etmek istemiyorum ama hastalığa Alman kızamıkçığı denme sebebi bir Alman tarafından bulunmuş olması.
Uh, German measles isn't the only disease worth fighting.
Alman kızamıkçığı, mücadele gerektiren tek hastalık değil.
I know the best bait in town.
Şehirdeki en iyi balıkçıyı tanıyorum.
Well, I'll be sure to bring my fishing rod next time, Joe.
Bir dahaki balıkçılık rotamda olacağına emin olabilirsin Joe.
In fifth century Japan a fisherman, Urashima Taro, met a turtle...
5. yüzyılda Urashima Taro adında Japon bir balıkçı, bir kurbağa ile tanışır.
She gave the fisherman a magical box...
Balıkçıya büyülü bir kutu verir.
The U.N. reported thatthree-quarters ofthe world'sfisheries are overexploited, fully exploited, or significantly depleted dueto overfishing.
BM bu dörtte üçü rapor dünyanın balıkçılığının Overexploited edilir, tamamen istismar, ya da önemli ölçüde tükenmiş Nedeniyle aşırı avlanma için.
When people look atfishing, sometimesthey only look atthe animals who are actually consumed byhumans, so we don't necessarilylook at all the animals who are caught inthe drift nets all the otheranimals who are killed in the industry.
insanlar balıkçılık baktığımızda, bazı zamanlar sadece hayvanlara bakmak Aslında insanlar tarafından tüketilen kim, bu yüzden mutlaka bakma Tüm hayvanlara kim sürüklenme ağları yakalanmış... öldürülür... tüm diğer hayvanlar sanayide. Ve baktığınızda...
Thewayfishing is donetoday, to feed the demand for90 million tons offish, is primarilythrough massive fish nets.
yolu balıkçılık, bugün yapılıyor talebi beslemek için 90 milyon ton, offish öncelikle kitlesel balık ağları geçer.
Between 40 and 50 million sharks each year are killed in fishing lines andfishing nets as bi-kill.
40 milyon ile 50 arasında köpekbalığı Her yıl öldürülen Balıkçılık hatları iki öldürmek olarak ve balık ağları.
Then theirfins might be cut off, ornot cut off butthey're caught initially as bi-kill, and it'sfrom fishing.
Sonra onların e, kesilebilir ya da kesilmiş değil Ama onlar iki öldürmek başlangıçta yakalandı konum, ve balıkçılık geliyor.
It's from fishing in a sustainable manner, in many cases forfish that are labeled "sustainable" by, forinstance, Oceana and the sustainable-certified organizations.
Bu, sürdürülebilir bir şekilde balıkçılık var bir çok durumda Balıklar için etiketli olduğu "sürdürülebilir" tarafından, örneğin, Oceana Ve sürdürülebilir sertifikalı kuruluşlar.
According to the United Nations Food andAgriculture Organization roughlythree-quarters ofall fisheries are eitherfullyexploited oroverexploited.
Birleşmiş Milletler'e göre Gıda ve Tarım Örgütü... tüm balıkçılık... kabaca dörtte üçü ya tam istismar veya üzerinde sömürülmektedir.
Fishing ofanytype is depleting not onlythe species but you get intothis serial depletion where one fish specieswill be minimized and the fishing industryforthatfishery will move onto the next species.
Herhangi bir tür balıkçılık seyreliyor sadece tür Ama bu seri tükenmesi içine almak bir balık türü burada minimize edilecektir Ve o balıkçılık balıkçılık endüstrisi Bir sonraki türler üzerine hareket edecektir.
They came up withthisterm "sustainablefishing" to make usfeel good about eating fish and continuing to takefish out ofthe oceans when, in fact, it's Sea Shepherd's position thatthere is no such thing as sustainable fishing.
Onlar bu terim ile geldi "Sürdürülebilir balıkçılık" Bize iyi hissettirmek için balık yemek konusunda Ve balık almaya devam okyanusların dışarı Zaman, aslında, o Deniz Çoban pozisyon Böyle bir şey olmadığını sürdürülebilir balıkçılık.
Fishing is not a sustainable protein source forthe feeding ofthe planet.
Balıkçılık sürdürülebilir bir protein kaynağı değildir gezegenin beslemek için.
And those are in categories like health care, environmental damage subsidies, damage to fisheries, and even cruelty.
Ve bu gibi kategorilerde bulunmaktadır sağlık, çevresel zarar Sübvansiyonlar, balıkçılığa zarar, ve hatta zulüm.
Your muscles feel like... commercial fishing net.
Kaslarınız balıkçı ağı gibi olmuş.
It's not like the old days for trawler captains.
Balıkçı teknesi kaptanlarının o eski şaşalı günleri geride kaldı artık.
Trawler captains used to spend money like spoiled princes.
Balıkçı gemisi kaptanları eskiden şımarık prensesler gibi para harcarlardı.
Smuggling in Korean-Chinese people. They call it'croaker fishing in Incheon.
Başka yerlerde buna ne diyorlar bilmem ama lnoheon'da buna "kurbağa balıkçılığı" diyorlar.
To cook the real pangahmae that we fishermen eat, you start with the seafood.
Balıkçıların yediği gerçek pangahmae'yi pişirmek için önce her çeşit deniz ürünü lazımdır sana.
That's a real pangahmae fit for a Yeosu fisherman.
Bir balıkçı için ağızlara layık gerçek Yeosu pangahmae işte budur.
He looked cute for a fisherman.
Bir balıkçıya göre bayağı sevimli.
That's what we fishermen smell like.
- Biz balıkçılar böyle kokarız işte.
This is the perk of being a fisherman.
Balıkçı olmanın neşesi de bu işte.
You know that I'm not an actual medical professional, don't you?
Gerçek bir sağlıkçı olmadığımı biliyorsun, değil mi?
From what we're hearing, a breakaway force is operating on its own authority.
Öğrendiğimize göre, ayrılıkçı bir grup yönetimi devralmış.
You heard the healer.
Sağlıkçıyı duydun.
How's that spey rod working out?
Uçurma balıkçılığı nasıl gidiyor?
He was a bloody fisherman.
- Hadi oradan. Aptal bir balıkçıydı.
You a tough negotiator?
- Sıkı pazarlıkçısın ha?
- That's like a paramedic.
- Sağlıkçı gibi yani.
Well, he's a paramedic with access to lorazepam, which is the drug we found in Graeme's scotch.
- Evet. Sağlıkçının erişim izni bulunan lorazepam, Graeme'in viskisinde bulduğumuz ilacın ta kendisi.
Stuart, uh... Stuart's a paramedic, right?
Stuart, Stuart sağlıkçıydı, değil mi?
What's up with that? So boring.
* Mızıkçı seni. *
Oh, some little fish town you've probably never heard of called Setauket.
Setauket denilen muhtemelen hiç duymadığın balıkçı kasabalarından biri.
Yvon Durelle, the fighting fisherman.
O da Yvon Durelle, Dövüşen Balıkçı.
Floki the Fisherman.
Balıkçı Floki.
aren't you?
Ah, evet, ah evet. Tam bir pazarlıkçısın, değil mi?
He worked mainly as a dishwasher, and even attended cooking.
Geldiğinden bu yana daha çok gece bulaşıkçısı olarak çalıştı ve mutfağa geçmek için eğitim aldı.
Our healer is gone.
Sağlıkçımız öldü.
She was killed... by Amadou, the fisherman.
Onu... balıkçı Amadou öldürdü.
Gabriela Dawson, ninja paramedic.
- Gabriela Dawson, ninja sağlıkçımız.
- Hmm. - Ninja paramedic.
Ninja sağlıkçı.
Protect the medics.
Sağlıkçıları koruyun.
You know, if I had the guts, I would be Little White Turtleneck.
Var ya, biraz cesaretim olsaydı Balıkçı yakalı kazak giyen model kızlar gibi giyinebilirdim.
Fly-fishing.
- Sinek balıkçılığı.