Keepsakes translate Turkish
59 parallel translation
FAMILY ITEMS. KEEPSAKES, YOU MIGHT -
Aile yadigarları.
You know, keepsakes.
Şu hatıra fotoğraflarından.
Keepsakes.
Yadigar.
- Keepsakes from Mum.
- Annemden kalan hatıralar.
Just some personal items, trophies, keepsakes... irreplaceable stuff.
Bazı kişisel eşyalar, ödüller, hatıralar.. yerine yenisi konamayacak eşyalar.
I'm gonna have to start selling my keepsakes soon.
Yakında takılarımı bile satmak zorunda kalacağım.
And I can tell you for a fact that the current owner stores some of his most cherished keepsakes in that basement. [FRASIER COUGHING]
Evin şu andaki sahibinin değer verdiği andaçlarını orada sakladığını söyleyebilirim.
I sure do. I mean, other than... one or two little keepsakes Niles Jacobi got.
Yani, Niles Jacobi'deki... bir iki hatıra dışında birkaç şey.
You said Niles Jacobi took a few keepsakes.
Niles Jacobi birkaç hatıra aldı demiştin.
The Heritage Hill Special Edition Golden Deluxe Treasury of Christmas Keepsakes and Collectibles.
Heritage Hill'in özel basılan altın hazinesi... Noel Hatıraları ve Koleksiyon Parçaları.
They were keepsakes from his victims.
Kurbanlarından hatıraydı.
You know, Claire, maybe you could take photos of some of George's keepsakes.
Belki George'un yadigarlarının fotoğrafını çekebilirsin, Claire.
The family are choosing keepsakes from the house before it is sold and perhaps you would like to choose something on behalf of your late wife?
Aile bireyleri, ev satılmadan önce anı seçiyorlar. Belki siz de rahmetli eşiniz adına bir şey seçmek istersiniz.
Monsieur Entwhistle wishes the family to choose some keepsakes from the house before it is sold.
Bay Enwhistle, ev satılmadan önce ailenin bazı anıları seçmesini istiyordu.
Sometimes stalkers retain keepsakes.
Bazen takipçiler hatıra saklarlar.
Well, if you find a kid's keepsakes interesting,
- Bir çocuğun hatıralarını ilginç bulursan.
I'll enjoy these keepsakes for years to come.
Bunları hatıra olarak saklayacağım.
They're grandpa's keepsakes.
Onlar dedenden yadigâr.
We all need our keepsakes.
Hepimizin hatıralara ihtiyacı vardır.
So you really think that Mcclain was killed for a few keepsakes?
McClain gerçekten birkaç hatıra için mi öldürüldü diyorsun?
Keepsakes?
Hatıra mı?
She wanted to bury that part of your past, so she packed up the photos and the keepsakes, and she threw them away.
Senin geçmişinin o kısmını unutmaya çalıştı. Tüm resim ve yadigarları topladı ve başından attı.
She packed herself up, keepsakes and all, and took off in the van?
Eşyalarını, hatıralarını ve her şeyi toplayıp, minibüsle yola mı çıkmış?
Things that he'd bring back from his many travels. I treasured those keepsakes.
çok sayıda seyahatinden getirdiği şeyleri, hatıra olarak saklardım.
This coat and guitar are your dad's keepsakes.
Bu palto ve gitar babanın hatırası.
I took a couple of keepsakes.
Birkaç hatıra aldım işte.
I've been to your apartment - you've got no books, no art, no keepsakes, no correspondence.
Dairene girdim, hiç kitabın yok, hiçbir sanat eseri hiçbir hatıralığın, hiçbir mektubun.
I put a butt-Ioad of keepsakes in it.
İçine bir sürü hatıra koydum.
We've been surrounding Gideon with the fabric of his own life... visitors, favorite music, keepsakes... trying to reconnect him to the world.
Gideon'un kendi yaşamınındaki yapıyı kuşattık. Ziyaretçiler, en sevdiği müzik, hatıralar... Onu dünyaya yeniden bağlamayı denedim.
It's the keepsakes my mom gave me after she found out she had cancer.
Kanser olduğunu öğrendikten sonra annemin benim için ayırdıkları.
There are some keepsakes of mine in there, including an audio tape labeled "Berlin 2007."
Orada "Berlin 2007" etiketli bir kaset dahil birkaç parça hatıra eşyam var.
In the attic with my keepsakes.
Tavan arasından.
They used to put hair in jewelry as keepsakes.
Takılara hatıra olsun diye saç koyarlardı.
A change of clothes, keepsakes.
Kıyafetler, hatıra eşyaları.
I went through the house to make sure there were no keepsakes that still belonged to you.
Evde senin hatıra niteliğinde eşyan kalmasın diye bir kez daha gözden geçirdim.
Pictures, keepsakes.
Fotoğraflar, hatıra defterleri falan.
I... I don't know if this helps, but we found a box in Donna's room... Carrie's keepsakes.
Bilmem yardımcı olur mu ama Donna'nın odasında bir kutu bulduk Carrie'nin hatıraları.
They're keepsakes of Yoon Jae...
Eniştemle olan hatıraları...
And losing confidence in her star witness, Lucille decided to take a few keepsakes with her, in case things didn't go her way.
Yıldız tanığına güvenini kaybeden Lucille işlerin istediği gibi gitmemesi ihtimaline karşı yanına birkaç yadigârı almaya karar verdi.
- Oh, your keepsakes?
- Yadigarları mı? - Evet.
Any keepsakes or personal effects are forbidden
Bütün yadigârlar ve kişisel eşyalar yasaklandı.
Spies don't make a habit of holding on to keepsakes for the same reason prisoners serving life sentences stop seeing visitors.
Ajanların hatıra saklamak gibi bir huyu yoktur. Tıpkı müebbet hapis cezası alanların ziyaretçi kabul etmemesi gibi.
When Boden and I were on Squad together over at the 35, we used to have this chief who liked to help himself to certain keepsakes on some of the calls we went on.
Boden'la birlikte 35 yıldır Manga'daydık. Amirimiz de gittiğimiz bazı çağrılardan anı almayı severdi.
Some of my Walter knick-knacks and keepsakes.
Walter'la ilgili hatıraları, küçük şeyleri orada saklıyorum.
These are private keepsakes.
Bunlar özel hatıralar.
He said he wanted a few keepsakes, so... I gave him my old camera.
Birkaç hatıra almak istediğini söyleyince, eski makinemi ona verdim.
They're keepsakes.
Bunlar hatıralıklar.
YOU GO HOME AND YOU GET RID OF THOSE KEEPSAKES.
Sen eve git ve o hatıralardan kurtul.
Lots of photos, keepsakes.
Bir sürü resim, hatıralar.
Mona's mom put keepsakes in it.
Mona'nın annesi içine hatıralar koydu.
Are we choosing keepsakes?
Anı mı seçiyoruz?