Keyboards translate Turkish
116 parallel translation
Painting's more in my chords I play on canvas, not keyboards
# Ben akordumu resme ayarlamışım Müziğimi piyanoda değil, tuvalde yaparım #
VIV SAVAGE Keyboards
VIV SAVAGE Klavye
My store my keyboards...
Dükkânım klavyelerim...
- Daryle, we've got nobody on keyboards.
- Daryle, klavyede kimse yok.
He's pretty okay on keyboards.
Klavyede oldukça iyi.
Imagine a piano keyboard, um, 88 keys, only 88, and yet, and yet, hundreds of new melodies, new tunes, new harmonies are being composed upon hundreds of different keyboards everyday in Dorset alone.
Piyanoların klavyesini düşün. Sadece 88 tuş var ama yine de yüzlerce yeni melodi, yeni ezgi ve armoniler ortaya çıkıyor. Dorset'teki yüzlerce farklı klavyeden hem de.
I write and play keyboards.
Besteciyim, klavye çaliyorum.
On drums and keyboards celebrating their fifth year in the 20th century the princesses from medieval England. Joanna and Elizabeth.
Bateri ve klavyede 20. yüzyıldaki beşinci yıllarını yaşayan ortaçağ İngilteresinden iki güzel prenses :
Sounds like he's playing one of those electric keyboards.
Bence elektrikli klavye ile oynuyor gibi.
But the keyboards of the day were not up to it.
Ama o zamanki klavyeler yeterli değildi.
I play keyboards.
Ben klavye çalıyorum.
As scary as he is, the guys behind the keyboards are worse.
Ne kadar korkunç olsa da, klavye arkasındakiler daha da berbat.
Maybe do keyboards in a band or somethin'.
Belki bir grupta org çalarım.
You never said anything about playin'keyboards in a band.
Bir grupta org çalacağından hiç söz etmemiştin.
Every one of them is getting ready to fistfuck God's ex-planet lick their fingers clean as they reach out toward their pristine cybernetic keyboards to tote up their fucking billable hours.
Onların hepsi tanrının eski gezegeninde kalacaklar parmaklarını yalayıp kendi ilkellikleriyle sibernetik klavyelerinde faturalanmış saatlerini geçirecekler.
On keyboards :
Klavyede :
The keyboards?
Klavyeydi, değil mi?
My keyboards are all the way Yeah, okay.
Klavyem şu an... Peki, tamam.
We need Murph on the keyboards.
Klavyede Murph'e ihtiyacımız var.
You think these keyboards sound like a real piano. Not so.
O klavte sesini gerçek bir piyano sesi sanıyorsun ama değil.
Keyboards.
Klavye çalardık.
Keyboards.
Klavyedeydim.
I played keyboards in college.
Ben de üniversitede klavye çalmıştım.
You know, I used to play keyboards in college.
Biliyor musun, ben de üniversitedeyken klavye çalardım.
Lawrence, you ever played keyboards?
Lawrence, hiç klavye çaldın mı?
On keyboards, Mr. Cool.
Klavyede, Bay Cool.
- Keyboards?
- Burada. - Klavyeler?
You always fancied one of those keyboards you hold like a guitar.
Gitar gibi tutulan orglara hep bayılmışsındır.
I'm homosexual. My boyfriend Hector, he plays the keyboards in the house band. Oh.
Homoseksüelim.Hector benim erkek arkadaşım, Burda keyboardu çalıyor.
Hector's playin'keyboards in the band.
Hector keyboardu çalıyor.
Um, I can play the keyboards.
Ben klavye çalabilirim.
Nah, just keyboards with pictures.
Sadece resimli bir klavye var.
No extraneous talking, and I've even had the computer keyboards deadened.
Konu dışında konuşmak yok. Bilgisayar klavyelerinin de sesini azalttım.
We're gonna have - we're gonna have keyboards, drums, guitars, just in case a Lenny Kravitz comes into town,
Bizim - bizim keyboardlarımız, baterimiz, gitarlarımız olucak, bi ihtimal Lenny Kravitz şehre gelirse diye,
Okay. He comes by the shack sometimes when I'm working, okay? I give him, you know, broken stuff like keyboards, remote controls.
Bırakamazsın. "Asi Elf İllüzyonistin" olmadan bir sonraki aşamaya geçmemiz imkânsız.
The battle is sure to be long so make sure you all have your special abilities macroed to your keyboards.
Savaş elbette uzun sürecek. Bu yüzden tüm özel yetenekleriniz için klavyenizde kısayol oluşturduğunuzdan emin olun.
The keyboards aren't working.
- Klavyeler çalışmıyor.
Oh, man, keyboards just make sense to me, man. I get'em, you know?
Klavyelere özel bir yatkınlığım var, gördüm mü çalıveriyorum.
They say guys with big screens have big keyboards.
Ekranı büyük adamların... klavyeleri de büyük olurmuş.
John "Rabbit" Bundrick on keyboards.
Klavyede John "Tavşan" Bundrick.
Yeah, yeah, you deserve a week in the land of no keyboards.
Evet, klavyesiz diyarlarda bir haftayı hak ediyorsun.
My brothers, a bunch of them were musicians, bass, keyboards, played guitar.
Ağabeylerimin bir kaçı müzisyendi. Bas, klavye, gitar çalıyorlardı.
Mike plays guitar, I think Orson plays keyboards...
Mike gitar çalıyor, galiba Orson da klavye.
From Sloan, from the Fraternity, from Janice, from billing reports, from ergonomic keyboards, from cheating girlfriends and sack-of-shit best friends.
Sloan'dan Kardeşlik'ten Janice'ten, fatura raporlarından ergonomik klavyelerden aldatan sevgililerden ve rezilin rezili dostlardan.
KEVIN : I got Ryan Liestman on keyboards.
Klavyede Ryan Liestman var.
He goes to three colleges before attending the film school at UCLA. One of his friends there is Ray Manzarek, who's also playing keyboards in his brother's surf band, Rick and The Ravens.
Üç üniversiteyi bıraktıktan sonra girdiği UCLA film okulunda kardeşinin surf rock grubu "Rick and the Ravens" ta klavye çalan Ray Manzarek'le tanıştı.
- Oh. Your hands drifting across the keyboards. Pinkies accidentally grazing each other.
Elleriniz klavyede dolaşırken serçe parmaklarınız kazara birbirine dokunuyor.
Uh, keyboards and bass mostly.
Çoğunlukla klavye ve bas gitar.
You make much money doing this, playing the keyboards?
Bu işten iyi para kazanabiliyor musun? Klavye çalmaktan?
- Keystrokes from wireless keyboards.
Kablosuz klavyeden yapılan tuş vuruşlarını ele geçirip aktarmak üzere dizayn edilmiş.
In fact, it's high-grade, Japanese silicone skin. They use it to protect keyboards and electronic devices from scratches.
Özellikle klavye ve elektronik eşyaların çizilmesini önlemek için üretiliyor.