Kfc translate Turkish
173 parallel translation
- Let's ask them at Kentucky Fried Chicken to make sure!
- Hadi emin olmak için KFC'ye soralım!
Like the KFC guy?
KFC adamı gibi mi?
If you're hungry, I'll run you down the KFC and get you a two-piece.
Karnın açsa, seni KFC'ye götürüp, iki parçalı menü ısmarlarım.
Brother Dan, has code name KFC flown the coop yet?
Kardeş Dan, Kod Adı KFC ( Tavuk Kızartması ) olan hala kümesten uçmadı?
- I work at Kentucky Fried Chicken.
- KFC'de çalışıyorum. - Yok canım.
I have my antique videos and my bucket of fossilized KFC and 50 million dollars worth of anchovies.
Antik videolarım var ve bir kova fosil Kentuck Fried Chicken. ... ve 50 milyon dolarlık ançuezim.
You ever hear of K. F. C.?
Hiç KFC'yi duydunuz mu?
K. F. C.?
KFC mi?
Mickey D's. Chuck E. Cheese.
Mickey D's, Chuck E Cheese, KFC?
And ATV, and KFC...
"KFC" ve "ATV"... "
3 o'clock in front of KFC on College St with a rolled up newspaper.
Saat üçte, Üniversite caddesindeki Kentucky'nin önünde, rulo yapılmış bir gazete ile.
I could be on a date with that hot KFC girl too if it weren't for you.
Eğer sen olmasaydın, o ateşli Kentucky kızına tanışma randevusu teklif edebilirdim.
KFC girl?
Kentucky kızı mı?
What if... You ended up with that other guy... and me with the KFC girl?
Ya sen diğer adamda karar kılsaydın ve ben de Kentucky kızıyla birlikte olsaydım?
If I were given the same choice you had I would've gone for the KFC girl.
Eğer sana verilen tercih hakkı bana verilseydi, ben Kentucky kızını seçerdim.
Well then, think of me as that KFC girl from now, okay?
Madem öyle, şu andan itibaren beni Kentucky kızıymışım gibi düşün, tamam mı?
Carrie's picking up a bucket of KFC.
Carrie, KFC'den bir kova tavuk alıyor.
What? I didn't go to KFC.
KFC'ye gitmedim.
KFC. - Come on, those are my best birds.
- Onlar en iyi horozlarım.
Honey, do you think KFC is still open?
Tatlım, Kentucky hala açık mıdır?
But for the most part, the Hardee's-Burger King-Taco Bell-KFC Chevrolet is awesome.
Ama çoğu zaman Hardee'nin Burger King-Taco Bell-KFC Chevrolet'si harikaydı.
My dad once beat up six employees at KFC. And he'd been up for three days.
Babam, bir defasında altı tane KFC yedi ve üç gün uyumadı.
- There's KFC in the microwave.
- Mikrodalgada tavuk var.
How come we can't ever investigate, like, a KFC or something?
Neden hiç KFC'yi filan araştırmıyoruz?
- Where you work at? - I work at KFC.
Nerede çalışıyorsun?
- Sweet.
KFC'da.
- What about KFC?
- KFC'ye ne dersin?
Let's go to KFC
KFC'ye gidelim.
And I think they prefer KFC, but anyway, it's a cook and one of the customers, Dorothy O'Connor.
KFC'yi tercih ediyorlar ama restoran. Müşterilerden biri de Dorothy O'Connor'muş.
" Dear Turner, this bag is to be opened at the KFC restaurant where we had our final meal as a family.
" Sevgili Turner, bu poşet son aile yemeğimizi yediğimiz KFC'de açılacak.
The map will direct you to the KFC establishment where you are to dine. "
Harita ile KFC restoranına ulaşacaksınız.
- Tell him you're at a funeral at KFC.
Evet, KFC'de cenazede olduğunu söyle.
He said at a KFC stand, not in a KFC stand.
İçeride dememiş.
There are twice as many Mac Shacks as there are Burger Kings, and there are more McDonald's than KFC,
Neredeyse her 1,5 kilometrekare başına dört tane. Burger King'in iki katı ve KFC, Wendy's, Popeye's ve Taco Bell toplamından daha fazla McDonald's var.
Dear Lord baby Jesus... ... or as our brothers to the south call you, Jesús... ... we thank you so much for this bountiful harvest of Domino " s, KFC...
Sevgili Rabbim bebek İsa ya da güneyli kardeşlerimizin deyimiyle Jesús sana bu cömert nimetler için teşekkür ederiz.
... and the always delicious Taco Bell.
Domino's, KFC ve daima lezzetli Taco Bell.
You got the KFC, the IHOP...
KFC var, IHOP var...
- Oh, yeah, KFC.
- Evet, KFC.
Yeah, or at a KFC.
Kentucky Fried Chicken'da da öyle.
What I have done is I have brought over some Kentucky Fried Chicken.
KFC'den tavuk getirdim.
Goddamnit, you can't stand here and eat KFC in front of me! Now hand it over!
Lanet olsun, öylece durup gözümün önünde KFC yiyemezsiniz!
Well, what if I took you to Kentucky Fried Chicken afterward?
Ee, peki seni sonrasında KFC'ye götürürsem?
We were supposed to go to an art opening tomorrow.
Şunu dinleyin... KFC'den kemiksiz kanat sipariş ediyorum...
Arby's, KFC.
Arby's, K.F.C.
I order boneless wings from KFC... Hang on to that thought...
Aklımda tam sana göre bir elbise var.
Maybe I'll go to a KFC and have a whole bargain bucket.
Belki bir KFC'ye gider, indirimli kovalardan alırım.
And, even with a hangover, PMS and two infected tattoos, Joy still managed to bring five buckets of KFC to Dodge's kindergarten graduation.
Ve akşamdan kalma birisiyle, regl haftasındayken ve iki mikrop kapmış dövmeye rağmen Dodge'un anaokulu başarısı için Joy hâlâ KFC'den 5 kova getirtebiliyordu.
WE WENT TO K.F.C. THAT NIGHT.
O gece KFC'ye gittik.
I BET YOU I COULD USE THIS, GET A LITTLE EXTRA CREDIT, AND MAYBE A RETURN TRIP TO K.F.C.
Bahse varım bunu kullanıp kredi kazanabilir hatta belki yine KFC'ye gidebilirim.
KFC makes Cole Slaw...
KFC "Göbek Salatası" yapar...
Em, I saw a guy on unicycle, saw a KFC
Ee, sirk bisikletine binen bir adam ve KFC gördüm.