Kiosk translate Turkish
207 parallel translation
He spotted him pacing by the coffee kiosk.
Kahve dükkanının yanında oturuyormuş.
You should be horsewhipped for smearing our name over every kiosk in Paris.
Toulouse adını Paris'teki tüm ilanlara astırdığın için, seni kırbaçlatmam gerekir.
Well, 50 yards down the road there's a telephone kiosk.
50 metre ileride bir telefon kulübesi var.
- At 10 : 20 he will go to the Kiosk.
- Onu yirmi geçe alışveriş zamanı.
We are waiting for Marc and the merchandise at the kiosk in Jarville.
Marc ve malum malı Jarville'deki köşkte bekliyoruz.
Stop at the next kiosk, will you?
İlk büfede durur musun?
Go to the doors beneath the kiosk.
Büfenin altındaki kapıya kadar yürü.
What's a kiosk?
Büfe ne demek?
Aim for that to the "kiosk." Not the "newspaper kiosk," mind you.
Onu hedef al....... "büfe" ye doğru. Aklındaki "gazete kulübesi" ne değil.
Mr. Brad Trevoy To The Information Kiosk.
Bay Brad Trevoy, danışmadan bekleniyorsunuz.
But I always stop in front of the telephone kiosk
Ama her zaman, Telefon kulübesinin önünde dururdum.
You know, I think I'm gonna try that kiosk on the other side of the Promenade.
Sanırım diğer taraftaki büfeyi deneyeceğim.
And the waitress at the kiosk with the enormous breasts.
Ve büyük göğüsleriyle küçük bir kulübede garson.
The Bolian woman who runs the jumja kiosk.
Jumja büfesini işleten Bolian kadın.
Simon says get to the payphone next to the news kiosk in Wall Street station by 10 : 20, or the number 3 train and its passengers vaporise.
Simon der ki, telefon kulübesine ulaşın... 10 : 20'ye kadar Wall Street istasyonundaki haber kulübesinin yanına ya da 3 numaralı tren ve onun yolcuları buharlaşırlar.
The same night ljarna reported the assault I found him and his wife... behind the information Kiosk on the second level.
Ijarna'nın dövüldüğünü bildirdiği gece karısıyla birlikteyken onlara ikinci katta, bilgilendirme büfesinin arkasında rastladım.
The kiosk was closed.
Gazeteci kapandı.
In front of the kiosk.
Büfenin hemen önünde olacağım.
Meet me at the kiosk opposite El Teddy's at twelve.
El Teddy's'in karşısındaki gazetecide 12'de buluşalım.
I was in front o f a kiosk.
Büfelerin önünde kaldım öyle.
went back to the kiosk.
Ben de büfeye geri döndüm.
Stun grenade thrown at newspaper kiosk near a police station. March 13.
20 Şubat, karakolun yanındaki gazete bayiine bombalı saldırı.
At 21, he set up a kiosk.
21'inde bir büfe açtı.
Then the kiosk burned and he came begging with his baby.
Sonra büfe yandı, bebeğiyle yalvarmaya geldi.
Please meet your party at the east information kiosk.
Lütfen grubunuz ile doğu bilgi kioskunda buluşunuz.
Now we're at the newspaper kiosk by the métro.
Şimdi metro çıkışındaki gazete bayisinin önündeyiz.
I have a kiosk, corner of Brussels and Aachen Street.
Küçük bi dükkanım var, Brukselin köşesinde aachen sokağında.
I've got a kiosk, there's always something going on.
Benim bi dükkanım var, Her zaman bir şeyler olur orda.
I'd park it at my kiosk so that everyone can see it.
Dükkana park eticem ki herkes görsün ferrari mi!
- Your pals from the kiosk.
- Dükkandan arkadaşlarına.
Then we'll all drive over to your kiosk and drink a nice cold beer.
Sonra hepimiz dükkanına gideceğiz ve soğuk birer bira içeceğiz.
Like that woman at the kiosk.
Kulübedeki kadın gibi.
Verizon has scheduled this structure to be torn down and replaced with a kiosk as of 8 a.m. Tomorrow.
Verizon, burasının yarın sabah 8'de yıkılıp bir gazeteciye çevirtilmesine karar verdi.
And I got up on top of this kiosk.
ve bu büfenin üzerine çiktim.
Ken, the kiosk man. "
Kulübesi olan adam. "
This is a Type 24B. Otherwise known as a Cart, Kiosk, Cart / Kiosk permit.
Bu, seyyar satıcılar, büfeciler, seyyar büfecilere özgü bir izin.
- Why does it say it twice? You said,'Cart, kiosk, cart, kiosk.'
"Seyyar satıcılar, büfeciler, seyyar büfeciler" dedin.
It's a cart, a kiosk, and a mechanical hybrid... referred to as a cart / kiosk.
Bu İzin büfeler, seyyar satıcılar ve bunların karışımı olan seyyar büfeler içindir.
Hence, cart, kiosk, cart / kiosk.
- Yine aynı şeyi yaptı.
When I left three years ago, the kiosk girl was knocked up.
Üç yıl önce ayrıldığımda büfeci kız hamileydi.
And when we came to the kiosk, there she was.
Sonra büfeye geldik, o da oradaydı.
Little kiosk by the library.
- Kütüphanenin yanındaki büfede.
Kiosk by the library? - You found it first.
Kütüphanenin yanındaki büfe mi?
Τhis kiosk sells personalized movies.
Bu kiosk kişiye özel filmler sunuyor.
[Male Announcer] Kiosk Productions presents an outer space adventure, starring you!
Kiosk yapımcılık sunar : Başrollerde Sen!
Pretzel kiosk.
Tuzlu kraker büfesinde.
Pound one on a door, slap one on a kiosk, place one on a postbox wherever your life may lead you.
Bir tane kapıya, bir tane büfeye, bir tane de posta kutusuna nereye istersen.
Well, you know the 72nd Street kiosk?
Eğitim sistemi cahilliği empoze edilen bir sistemidir.
I can't believe this kiosk got all cluttered again.
Bu külübenin tekrar çöp yığınına dönüştüğüne inannamıyorum. Evet, sanırım 50.
A kiosk at midnight.
Gece yarısı bir gazetecide.
It's a kiosk!
Kulübe.