Kites translate Turkish
237 parallel translation
- The kites.
- Uçurtmalar.
Are the kites ready?
Uçurtmalar hazır mı?
- The kites, the kites, get'em ready.
- Uçurtmalar, uçurtmalar, onları hazırlayın.
He wants the kites!
Uçurtmaları istiyor.
- Now, off with the kites!
- Şimdi uçurtmaları serbest bırakın!
If charnel-houses and our graves must send those that we bury back, our monuments shall be the maws of kites.
Ölülerin mahzenleri, toprakları, çukurları böyle geri yollarsa bize gömdüklerimizi... çaylak midesine döner mezarlarımız.
It could have been kites.
Uçurtmalar bile olabilirdi.
" Get high as kites tonight
Uçurtma gibi uçacağız.
I sought seclusion from my inward despair on the roof of the house... and comforted myselfflying kites.
Kendimi rahatlatmak için çatıda... uçurtmalar uçuruyordum.
More pity that the eagle should be mewed... while kites and buzzards prey at liberty.
Ne acıdır ki, kartallar kafese kapatılırken, kargalarla çaylaklar başıboş dolaşıyor ortalıkta.
I shall hang every man of them from the city walls and leave them for the kites and jackals!
O adamların her birini şehir surlarından aşağı asıp kurtlara, çakallara yem yapacağım!
Kites are skittish things.
Uçurtmalar güvenilmez şeylerdir.
- Digging latrines! Flying kites!
- Kâh orada kâh burada...
You think I fly kites over the villas in Godesberg.
Godesberg'deki köşklerin tepesinde uçurtma uçuruyorum, sanıyorsun.
And several kites.
Birkaç uçurtma.
Now tie off the kites and hurry down as fast as you can.
Şimdi uçurtmaları bağla ve en hızlı şekilde aşağı gel.
- Did you tie off the kites?
- Uçurtmaları bağladın mı?
So, let's talk about you, what do you do besides fly kites?
Biraz da senden söz edelim, uçurtma uçurtmaktan başka ne yaparsın?
I'll pluck your livers and feed them to the kites!
Ciğerlerini söker akbabalara veririm.
Beautiful kites.
Güzel uçuklar.
I think it's great weather for flying'kites.
Bence uçurtma uçurmak için harika hava var.
I wonder if there are any kites around here we can fly.
Buralarda uçurabileceğimiz hiç uçurtma var mı acaba.
It's not "kites". It's "kike".
Ona "uçurtma" denmez. "Uçurma" denir.
I remember you liked kites when you were a kid. You still like them?
Küçükken uçurtmaları çok severdin, hala seviyor musun onları?
Kites. But that was when I was a kid.
Uçurtma ama o zaman çocuktum.
And the summer wind
And the summer wind Like painted kites
Like painted kites
Like painted kites
He didn't want to go with the kites, right Quirce?
Kuşları avlamaya gidememiş, değil mi Quirce?
Mrs. Woodhouse, I am studying the fabric for the aerodynamic principles for kites.
Bayan Woodhouse, uçurtmaların aerodinamik prensipleri için kumaşlar üzerinde çalışıyorum.
Look at the kids with the kites.
Uçurtmalı çocuklar.
'Swounds, it cannot be but I am pigeon-livered... and lack gall to make oppression bitter... or ere this I should have fatted all the region kites... with this slave's offal!
Ciğerim güvercin ciğeri safra salgılamıyor... kirlenip karşı çıkamıyorum haksızlığa... Oysa gökte uçan çaylakları... Bu sefilin bağırsaklarıyla çoktan semirtmeliydim!
Electricity! Bifocals! Kites!
Elektrik, gözlük, uçurtma!
Wow, so many big kites!
Geri dön. Bir sürü kocaman uçurtmalar!
Then one day after work, the lanky filly to whom the letters were addressed, gathered bag and contents under her arm, slipped down to the corral past ranch hands pitching'horseshoes, and ranch hands flying'Tibetan kites,
Derken bir gün ; bir iş dönüşü mektupların asıl sahibi genç... ve uzun bir kız bu keseyi aldı ve koltuğunun altına koydu. Sessizce hareket ederek, nal oynayan ve Tibet uçurtması uçuran işçilerin arasından geçti atına bindi ve tepelere doğru gitmeye başladı.
You and your buddies grab those kites... and I'll join you later.
Yoshi, sen ve kardeşlerin bu uçurtmaları alın... Daha sonra ben size katılıcam.
I saw these kites dancing around in the February sky, and I knew Ellen was out there in her lucky red boots, smiling at openface.
Ve Ellen'ın orada şanslı kırmızı çizmelerini giymiş Tek Dilim'e gülümsediğini biliyordum.
Baby pictures, tricycles, kites?
Bebek resimleri, üç tekerlekli bisiklet, uçurtmalar?
Did somebody say box kites?
Kimse uçurtmalardan bahsetti mi?
For it cannot be but I am pigeon-livered and lack gall to make oppression bitter, or ere this I should ha'fatted all the region kites With this slave's offal.
Yapsın, razıyım! Karşı koyamam ki zaten, güvercin yüreklinin biriyim ezilmeyi acılaştıran öt suyu, kinin zehri yok ki bende olsaydı, çoktan yedirmez miydim çaylaklara o köpeğin bağırsaklarını?
By the time we got to the fight tonight, we were all high as kites.
Maça gelinceye kadar hepimiz havalarda uçuyorduk.
The man you know as Mark Roberts is in fact Mark Sheridan ex-U.S. Marine special forces, ex-ClA black ops, recruited by us and until last year, one of our kites in New York.
Mark Roberts oIarak biIdiğiniz kişi asIında Mark Sheridan'dır eski Deniz Piyadesi, özeI birim, eski CIA ajanı, bizimIe çaIıştı son yıIIara dek, New York'ta özeI adamIarımızdandı.
Antonio Kimber, one of our kites, said he was instructed to make the exchange.
Antonio Kimber, adamımızdır, taIimat aIdığını söyIüyor değişme için.
There are many types of kites.
Çeşit çeşit uçurtma vardır.
That's the king of all kites.
O hepsinin kralıdır.
Would you rather make kites?
Uçurtmayı mı tercih edersin?
Girls are like kites.
Kızlar tıpkı uçurtma gibidirler.
Our kites would sway up in the skies.
Bizim uçurtmamız yükseklerde dalgalandı.
Aren't you flying kites?
Uçurtma uçurtmuyor musun?
And then came the season of kites.
Sonra da uçurtma mevsimi geldi.
You'll be eaten by kites and die
Nehirdekilere yem olmandır tek çözüm...
champion Charlie Brown that has a lovely ring something to make a 4-column headline something the kids can sing champion Charlie Brown, inspired setting the whole wide world on fire fly all the kites break out the confetti cause all the bells to sound
Şampiyon Charlie Brown. Güzel bir yüzüğü oldu. Manşete büyük puntolarla yazılabilecek bir şey başardı.