Kryptonite translate Turkish
583 parallel translation
And Kryptonite will destroy him.
Ve Kriptonit onu yok edecek.
It's Kryptonite.
Bu Kriptonit.
- Kryptonite.
- Kriptonit.
Then the laser probe locks onto a floating chunk of Kryptonite.
Sonra lazerler bir kriptonit parçasına kilitlenecek.
In the Kryptonite there was an unknown element and Superman didn't die.
Kriptonitte bilinmeyen bir element vardı ve Süpermen ölmedi.
Kryptonite.
Kriptonit.
- That's Kryptonite!
- Kriptonit bu!
You see, Marcie, we may not have upper-body strength, but we do have sexual kryptonite.
Yani, Marcie vücudumuz kuvvetli olmasa da cinsel kriptonitimiz var.
They haven't even discovered red kryptonite yet.
Daha kırmızı kriptoniti bile bulmadılar ki.
If what you say is true, it's lucky we brought the Kryptonite.
Söylediklerin doğruysa, Kryptonite getirmemiz büyük şans olmuş demektir...
Those assholes have been riding high so long... they think only kryptonite can take them down.
- O domuzlar uzun zamandan beri... öyle havadalar ki, sanki sadece Kripton onları yere düşürebilir.
It's like Kryptonite, I cannot functions...
Kriptonit gibi, Güçlerim çalışmıyor- -
'Expectedly Kryptonite comes first from the gate! 'On the outside comes...'
Beklendiği gibi Kryptonite yarışa lider başladı.
- You can do it, Kryptonite! Come on!
- Yapabilirsin Kryptonite!
- Come on, Kryptonite!
İşte böyle!
Come on, Kryptonite! Look at him!
Haydi Kryptonite bebeğim.
- Come on, Kryptonite!
İşte böyle Kryptonite.
Come on, Kryptonite!
Haydi oğlum!
He bet the fucking horse? He bet Kryptonite?
Kryptonite'e mi oynadı?
The Mush bet Kryptonite. Fucking jinx!
Lapa da Kryptonite'e oynamış.
Come on, Kryptonite.
Haydi Kryptonite!
You can still do it!
Haydi Kryptonite!
'White Birch wins it in an absolute shocker!
Beyaz yıldırım kazandı! Kryptonite tam bir şok yaşattı!
What about kryptonite?
Kriptonite ne dersiniz?
Okay, kryptonite.
Tamam, kriptonit.
I have the kryptonite.
Kriptonit bende.
You remember kryptonite?
Kriptonit'i hatırladın mı?
I have the kryptonite.
Bende Kriptonit var.
The kryptonite is genuine.
Kriptonit gerçektir.
Is that kryptonite in your pocket... or are you glad to see me?
O cebindeki Kriptonit değil mi? .. veya beni gördüğüne memnun musun?
Now go away, honey, I'm studying this kryptonite thing.
Şimdi git burdan tatlım. Şu kripton şeyi üzerinde çalışıyorum.
The only way he could bang regular chicks is with a Kryptonite condom.
Adamın sıradan kızlara çakmasının tek yolu kriptonitli prezervatif.
Unfortunately, the only thing that'll do the trick is kryptonite.
Kim istemez ki? Ama maalesef, bunu sadece kriptonit yapabilir.
Forget kryptonite.
Kriptoniti unut.
Maybe it was the kryptonite that saved me but I think it was you.
Belki de beni kriptonit kurtardı ama bence o sendin.
Otherwise known as kryptonite.
Diğer bir deyişle Kriptonit.
I feel kind of weak, like there's kryptonite around.
Zayıf hissediyorum, sanki etrafta Kriptonit varmış gibi.
- Even from kryptonite.
- Kriptonit'ten bile.
You know, we're miles from the kryptonite, you shouldn't be feeling this...
Biliyor musun, kriptonit'ten millerce uzaktayız, böyle hissetmiyor olmalısın...
Does baby like his shiny new kryptonite?
Bebek bu yeni parlak kriptonit'i sevdi mi?
It's the Crane boys'kryptonite. I know, I know.
Freud, Crane'ler için Kriptonit gibidir
Kryptonite, if you will.
Kriptonit de diyebiliriz.
Get the Kryptonite out of here.
Kriptonit'i buradan çıkar.
You don't print anything about the Kryptonite.
Kriptonit hakkında bir şey yazmayacaksın.
That the Kryptonite?
Bu kriptonit mi?
The Kryptonite's gotten to him.
Kriptonit ona etki etti.
Even if you found him, there'd still be that Kryptonite to worry about.
Onu bulsan bile oradaki kriptonitten endişe etmen lazım.
Solid Kryptonite.
Saf Kriptonit.
It's all on Kryptonite.
Hepsi Kryptonite'e.
- That's it, Kryptonite!
Bitti sayılır.
Bring me luck!
Haydi Kryptonite!