Let's not translate Turkish
13,850 parallel translation
Let's not talk of them again.
Tekrar onlardan bahsetmeyelim.
Let's not quibble over details.
Detaylarla lafı çevirmeyelim.
Let's not make a date of it.
Bundan bir randevu çıkarmayalım.
If you can not help, let's go our way again.
Eğer yardımcı olamaz, biz yolumuza geri dönün.
Okay, let me know if that's not happening fast enough.
Tamam, yeterince hızlı olmazsa bana haber ver.
Let's not do that.
Bunu yapma.
So we are not panicking, and we are not gonna let the police go on trial here.
Yani panik yapmayacağız ve polisi hakim karşısına çıkartmayacağız.
Let's pretend that we're not even gonna tell the jury that Nicole and Mr. Simpson were married.
Diyelim jüriye Bay Simpson ve Nicole'un evli olduklarını söylemedik.
Well, let's not get... too cocky.
Hemen o kadar emin olmayalım.
He could decide it's all irrelevant and not let the jurors hear anything.
Bunların alakasız olduğuna karar verir ve jürilerin dinlemesine izin vermez.
Let's not forget, I used to do this for a living.
Eskiden mesleğimin bu olduğunu aklından çıkarma bence.
And before you play "Little Miss Innocent," let's not forget that you broke into the palace, assaulted Wil and stole the Elfstones.
"Bayan Küçük Masum" u oynamadan önce, saraya izinsiz girdiğini Wil'e saldırdığını ve Elfaşlarını çaldığını da unutmayalım.
I was embarrassed, and I let her take advantage, but it's not gonna happen again.
Utanmıştım ve benden faydalanmasına izin verdim ama bir daha olmayacak.
Just let us go, he's not going to hurt you.
Bırak gidelim sana zarar vermeyecek.
That's not it, all right? Okay, let's- -
O yüzden değil tamam mı?
Let's hope it's not PSY.
Umarım bu psy değildir.
It's not the Middle Ages, and there's a line out there for confession, so will you please let other people come in here and confess their sins?
Orta Çağ'da değiliz ve insanlar seni bekliyor. Diğer insanların da buraya gelip günahlarını çıkarmalarına müsaade eder misin?
Let's focus on you and not worry about me, okay?
Sana odaklanalım, benim için endişelenmeyelim artık. Tamam mı?
Let's not dwell on it.
Üstünde pek durmayalım.
- Let's not dwell on it.
İşe dönmemiz lazım.
Let's not be hasty.
Bu kadar aceleci olma.
So let's not waste any resources on him.
Ona daha zaman harcamayalım.
And Jake's not the one who let Cheddar go to town on Kevin's sweaters.
Kevin'in kazaklarını Cheddar'a kaptıran da Jake değildi.
If Jake wants to pay for us to have a fun night out, let's not stop him.
Eğer Jake bize eğlenceli bir gece geçirtmek için para dökecekse, onu durdurmayalım.
Let me put it this way, Richie. It's not working.
Şöyle söyleyeyim Richie.
Okay, let's try "A purse is not a litter box."
Pekâlâ şunu deneyelim : Çanta, kedi kumu değildir.
Um, you cannot let her sleep here if she's not having sex with you.
Um, Seninle seks yapmıyorsa burada yatmasına izin veremezsin.
- You're gonna let life go by and not do a thing.
Hayatı akışına bırakıp hiçbir şey yapmayacaksın.
Okay, that's not exactly how we're gonna do things here, so let's back it up.
Bundan sonra işleri böyle yapmayacağız, o yüzden bir başa saralım.
Oh, Joel, let's not have that conversation.
- Joel bu konuşmayı yapmasak olmaz mı?
In all that confusion, let's not forget about what's really important...
Bütün bu karmaşada neyin gerçekten önemli olduğunu unutmayalım...
Let's not make this another Baltimore, okay?
Bunu başka bir Baltimore yapmayalım, tamam mı?
Let us not forget that, while we argue, Sophie Giroux is still out there somewhere.
Şunu da hatırlatayım, biz burada tartışırken Sophie Giroux hâlâ dışarıda bir yerlerde.
Let us not lose the other half.
Diğer yarısını da kaybetmeyelim.
- Now, let's not get ahead of ourselves.
- Fazla aceleci olmayalım.
Let's not get overly dramatic, dear.
Tatlım, fazla abartmayalım istersen.
- Let's not.
- Hayır.
Now someone's given you the keys to the school bus and I'm not gonna let you drive it off a cliff.
Şu an biri seni otobüs koltuğuna oturtmuş ama otobüsü uçurumdan sürüklemene izin vermeyeceğim!
Life is not one big game of Let's Make A Deal.
Hayat, "hadi anlaşma yapalım" oyunu değildir.
Well, let's not rule one out over the other.
- Olasılıkları elemeyelim.
Let's not make it a tradition, though. Sure.
Bunu gelenek haline getirmeyelim ama.
But let's not, okay?
Ama yapmayalım, tamam mı?
You know, I'm not saying we got to do the God stuff, but let's not- - let's not do a bunch of anti-God stuff either, okay?
Tanrı olaylarını falan yapalım demiyorum ama tanrı karşıtı şeyler de yapmayalım hani.
Let's not keep the governor waiting.
Valiyi bekletmeyelim.
Rogers captured their minds before you could, but let's not pretend that they can't be won again.
Sen yapamadan Rogers onların zihnini ele geçirdi, fakat şimdi geri alamayacakmışız gibi davranmaya lüzum yok.
And let's not pretend that either of us believes for a moment that I'm doing this for their sakes.
Ve ikimiz de bunu onların iyiliği için... yapıyormuşum gibi davranmayalım.
Let's not get frantic.
Telaş yapmayalım.
Let's not get hysterical.
- Panik yaratmayalım.
Let's not nitpick.
Kusur aramayalım.
- Please, let's not argue.
- Lütfen, tartışmayalım.
Let's take a look. I don't know whether this story is true or not, but if it is, I hope that the president and the First Lady can work out their differences.
Anlatılanlar doğru mu yanlış mı bilmiyorum ama eğer öyleyse, umarım Başkan ve First Lady zıt görüşlerini oturup halledebilirler.