English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Libraries

Libraries translate Turkish

255 parallel translation
Libraries and reading-rooms
Kütüphaneler ve okuma salonları
Many monasteries and libraries possess in their secret archives...
Birçok manastırın ve kütüphanenin gizli arşivinde...
Peace and quiet is for libraries.
Huzur ve sessizlik kütüphanelere göredir.
- There's an eight-week call at the libraries.
Kipatlığa sekiz haftalık çağrı geldi.
- The libraries, old boy.
- Kitaplık dostum.
What's wrong with an urge that gives people libraries, hospitals, baseball diamonds and movies on a Saturday night?
İnsanlara kütüphaneler..... hastaneler, stadyumlar ve C'tesi akşamları sinema sağlayan..... bir güdü niye kötü olsun?
A sheer bulk surpassing many million earthly libraries.
Milyonlarca dünya kütüphanesini geçen hacimde bilgi.
But since there are no more books, mr. Wordsworth, there are no more libraries.
Şimdi kitap olmadığına göre, Bay Woodsworth artık kütüphane de yok.
I'm sure you have fine libraries and museums.
İyi kütüphaneleriniz ve müzeleriniz vardır.
And must I wish roads to be built, libraries for public use?
Yollar yapmak, halk için kütüphaneler yapmak istemeyeyim mi?
Off to Tokyo University? Proud delegate to the National Council of Libraries?
Ulusal Kütüphane Birliği Üyeliği büyük bir olay!
Tramps outwardly, but, inwardly, libraries.
Dışarıdan bakınca serseri, içeriden bakınca kütüphane.
We knew that this information had been diminished by the system and did not appear in the official files, nor in the libraries, nor in the cineclubs.
Bu bilgilerin sistem tarafından karartıldığını ve resmi arşivlerde kütüphanelerde ve sine-klüplerde yer almayacağını biliyorduk.
You see, I don't believe that libraries should be drab places where people sit in silence, and that's the main reason for our policy of employing wild animals as librarians.
Kütüphaneler insanların sessizce oturduğu kasvetli yerler olmamalı. Bu yüzden kütüphaneci olarak vahşi hayvan kullanıyoruz.
Begin the operations of the gas chambers, gas schools, gas universities, gas libraries, gas museums, gas dance halls and gas whore houses, et cetera.
Gaz odaları, gaz okulları, gaz üniversiteleri, gaz müzeleri, gaz kütüphaneleri, gaz sınıflar, gaz diskoları ve gaz genelevleri, hepsini gazlayın.
The libraries remained open.
Kütüphaneler açık kaldı.
Now, each one of these holographic data banks can memorize perfectly a dozen Libraries of Congress.
Bu holografik veri bankalarını her biri Kongre Kütüphanesi'nin 12 katını ezberleyebilir.
Unlike, I might say, most of our leading lending libraries.
Okuduklarına aldırma.
Perhaps one day, the subscribers of the lending libraries will club together and hire an assassin.
Belki bir gün kitapçılar bir araya gelip kiralık bir katil tutarlar.
They sent agents abroad to buy up libraries.
Uzak diyarlara adamlar gönderip kütüphane için kitap satin aldirtiyorlardi.
We can think of their genes and brains as something like libraries inside their bodies.
Genlerini ve beyinlerini onların vücutlarındaki kütüphane olarak düşünebiliriz.
Our separate gene libraries have many pages in common which is another reminder of the deep interconnection of all living things on our planet because of a common evolutionary heritage.
Farklı gen yapıları dahi ortak evrim mirasımızı hatırlatan benzer noktalara sahiptir ve bu kütüphaneleri onlarla paylaşıyoruz.
If written out in English, it would fill 20 million volumes as many as in the world's largest libraries.
Yazılmaya çalışılsaydı, en büyük kütüphaneleri dolduran 20 milyon kitaba eşit olurdu.
Libraries also have evolved.
kütüphaneler de evrim geçirdiler.
Great modern libraries, like the New York Public Library contain some 10 million books.
New York Halk kütüphanesi gibi modern örnekler 10 milyon kitaba ulaşıyor.
Libraries in ancient Egypt bore these words on their walls :
Eski Mısır'daki kütüphaneler... duvarlarında şu sözü taşıyor :
And that's still a pretty fair assessment of what libraries provide.
Bu tanım halen kütüphaneler için çok yerinde bir deyim.
And then a Jewish heaven, with libraries and furriers and...
Ve sonra bir Yahudi cenneti, kütüphaneler ve kürkçü dükkânlarıyla...
We have theaters and libraries and art galleries.
Tiyatro, kütüphane ve sanat galerimiz var.
Adso, do you realize we're in one of the greatest libraries in the whole of Christendom?
Adso, bütün Hıristiyan aleminin en büyük kütüphanelerinden birinde olduğumuzun farkında mısın?
Such musical geniuses I saw in your ship's libraries.
Geminizin kütüphanesinde büyük dahilerle ilgili bilgilere ulaştım.
Bookworms, Headquarters Support Activities Saigon operates libraries at six locations in the Republic of Vietnam.
Kitap kurtları, Genel Kurmay Etkinlikler Bölümü Vietnam'da altı noktada kütüphane açmış durumda.
Libraries all over the country are suffering from a shortage of books.
Ülkenin dört bir yanında kütüphaneler kitapsızlıktan kıvranıyor.
You got something against libraries?
Kütüphaneler karşı antipatin mi var?
Libraries are full of Communist filth!
Ama kütüphaneler, Komünist pislikleriyle tıka basa dolu.
Bits of the model are in books and libraries, pictures, computer databases.
Modelin parçaları, kitaplarda, kütüphanelerde resimlerde ve bilgisayarların veri tabanlarındadır.
I see libraries, schools.
Kütüphaneler, okullar görüyorum.
After all, they have not had our advantages, such as fine schools, libraries full of books, shampoo.
Ne de olsa, biz onlardan daha avantajlıyız. Örneğin kaliteli okullarımız, kitap dolu kütüphanelerimiz... şampuanlarımız var.
And the only thing I knew for certain was that people didn't kill each other in libraries.
Ve kesin olarak bildiğim tek şey vardı. İnsanlar kütüphanelerde birbirlerini öldürmezlerdi.
I find libraries very erotic.
Kütüphaneleri çok erotik bulurum.
Libraries, airplanes, movie theaters....
Kütüphaneler, uçaklar, sinema salonları...
We have libraries of data transcripts vaults of ancient artifacts, even...
Belgelere ait veri kütüphanelerimiz, antik eser kasalarımız var. Hatta...
For the municipal libraries.
Şehir kütüphaneleri için.
These are from obscure text from privately-owned libraries that only lend to academic affiliates.
Bu anlaşılması zor yazılar, sadece akademik yetkileri olanların, özel olarak edinebileceği bir kütüphaneden çıkma.
I'll have my staff start checking libraries for you, Agent Scully.
Adamlarıma, kütüphaneleri incelemelerini söyleyeceğim, Ajan Scully.
Excellent libraries.
Harika kitaplıklar.
Anyway, I schedule performers for children's libraries.
Çocuk kütüphaneleri için şarkıcılar ayarlıyorum.
I mean, there are libraries.
Yani, kütüphaneler var.
My gooney brother's always going to libraries. I usually hang out in front.
Benim erkek kardeşim hep kütüphanelere gider, ondan öğrendim.
Then let's close down the libraries, museums and symphonies.
Öyleyse kütüphaneler, müzeler, senfoniler de kapatılmalı.
They all know me. They have libraries.
Hepsi beni tanıyor.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]