English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Life's

Life's translate Turkish

60,894 parallel translation
It's a great life.
Çok güzel bir hayat!
You meet people, you bring them into your life and you keep them percolating until the moment you need to manipulate the relationship to your advantage.
İnsanlarla tanışıp, onları hayatına alırsın ve ilişkiyi, kendi yararına olacak şekilde manipüle edene dek onları süzersin.
You meet people. You bring them into your life until the moment you need to manipulate the relationship to your advantage.
İnsanlarla tanışıp onları hayatına alırsın ve ilişkiyi, kendi yararına olacak şekilde manipüle edene dek onları süzersin.
- This is my life on the line, and I've worked too hard to have it ruined because someone opened their fat mouth!
- Hayatım burada söz konusu, sırf boşboğazlar çenelerini tutamadılar diye mahvolmasına izin veremem!
Frank's a sociopath, you were scared for your life, so you didn't say anything, but that's the reason he left town, so you only knew for a few months.
Frank bir sosyopat, hayatından endişe ettin, bu yüzden de konuşmadın, sırf bu yüzden şehirden ayrıldı, yani son birkaç aydır bunu biliyorsun.
You insinuated yourself into this boy's life.
- Artık yeter. Bu çocuğun hayatına inceden inceden sızdınız.
Those police are trying to take my baby girl's life away before it's even started!
O polisler daha başlamadan bebeğimin hayatını elinden alıyorlar.
This office has files on everyone in Ms. Keating's life.
Bu büroda Bayan Keating'in hayatındaki herkes için bir dosya var.
I was just like you... just trying to do the right thing, stood up to them... and they destroyed my life.
Ben de tıpkı senin gibiydim. Sadece doğru şeyi yapmaya çalışıyordum. Yollarına çıktım ve hayatımı mahvettiler.
But it's your life we're talking about.
Ama söz konusu senin hayatın.
That's the one good thing you're gonna do in your life.
Bu hayatında yapacağın tek güzel şey olur.
How dare you whine to me about how your life's been ruined, what you've lost?
Ne yüzle bana kaybettiğin şeyle hayatının nasıl mahvolduğundan sızlanıyorsun?
And this horrible thing that we must do... it's life.
Ve yapmak zorunda olduğumuz bu iğrenç şey yaşamak.
She's got her whole life to worry about grades.
Boş ver, notlara endişelenmek için yaşı daha küçük.
It's just crazy to think someone can have that kind of power over your life.
Birinin başkasının hayatını bu kadar kontrol edebilmesi inanılmaz.
It's impossible for me to speculate on Rebecca's life.
Rebecca'nın hayatı hakkında tahminde bulunmam imkansız.
A reason that's gonna change your life.
Hayatını değiştirecek bir sebep.
"But in return, you must take a life."
"Ama karşılığında, bir hayat almalısın."
In real life, he's with his.
Gerçek hayatta, o büyük...
That's enough to get my sister the help that she needs and set us up for life.
Kardeşimin gereken yardımı almasına ve yeni bir hayata başlamamız için yeterli.
This is my life's work.
Kendimi bildiğimden beri hayatımı adıyorum bu işe.
Was your life's work.
Adıyordun.
Wow, your life reads like one long, depressing country song.
Hayatın uzun, melankolik bir taşra şarkısı gibi.
But I believe that talking and exposing what's bothering you is the healthiest, and coupled with things like meditation, leading a balanced life, and... if I find that there's no other option, medication.
Bence, konuşarak seni rahatsız eden şeyleri ortaya çıkarmak en sağlıklı yaklaşımdır. Bunun yanında, meditasyon, dengeli bir hayat da faydalıdır. Ve...
The world is broken, no one has any food, oil costs 2,000 a barrel, and the only way out of this shitty life is a secret road race with a $ 10 million cash prize.
Dünya mahvoldu, kıtlık var petrolün varili 2.000 dolar. Bu berbat hayatta kurtulmanın tek yoluysa 10 milyon dolar ödüllü gizli bir araba yarışı.
That's enough to get my sister the help that she needs and set us up for life.
Kız kardeşime gereken yardımı almasına ve hayatımıza yeni bir başlangıç yapmaya yeter bu para.
I mostly heard about Larin's dating life and Sasha's obsession with her patient, which is bordering on inappropriate.
Çoğunlukla Larin'in aşk hayatını ve Sasha'nın hastasına kafayı takışını dinledim. Bu da yakışıksız bir şey.
Let's give this towel the best day of its life.
Şu havluya hayatının en iyi gününü yaşatalım.
It's my life. I...
Bu benim hayatım.
You saved Alec's life and mine.
Alec'in ve benim hayatımızı kurtardın.
A monster's life.
- Canavarın hayatını.
I think you should worry a little less about my love life and a little more about your fighting skills.
Benim aşk hayatımı düşünmeyi bırakıp kendi dövüş becerilerine odaklanmalısın.
Luke's pretty private about his personal life, but I'm glad he has one.
Luke özel hayatı hakkında konuşmuyor ama sevgilisi olmasına sevindim.
[sighs] My life would be a boring tragedy without you.
Sen olmasan hayatım sıkıcı bir trajediye dönerdi.
Whoa, in exchange for Grey's life.
İhtiyarın hayatı karşılığında.
It's not your fault I'm a mistake. Uh, I've made many mistakes in my life, Lily, but you... most certainly are not one of them.
Hayatım boyunca bir sürü hata yaptım Lily, ama sen kesinlikle bu hatalardan biri değilsin.
You can blame me for your father's death for the rest of your life.
Babanın ölümünden dolayı beni ömrün boyunca suçlayabilirsin.
They could save daddy's damn life and he would still cuss'em out.
Babam onlara canını da borçlu olsa tutar yine küfreder.
It's different to go through life alone, you know?
Hayatı yalnız geçirmek farklıymış.
Oh, this, uh, it's from a different life.
Bu... Bu başka bir hayattan.
He's the best thing I have going in my life right now.
Şu anda hayatımdaki en iyi şey o.
And it's like, I'd be fine with my stunt career being nowhere if I had a great personal life.
Özel hayatım harika olsa, dublörlük kariyerimin çıkmazda olmasını dert etmezdim.
You don't have any time to have a good personal life,'cause you're trying to be a stuntman, which is not working out at all.
İyi bir özel hayatın olması için vaktin yok çünkü dublör olmaya çalışıyorsun ve sonuç alamıyorsun.
That's my whole philosophy in life.
Hayat felsefem budur.
It's really hard. - Hey, listen, life is hard.
- Hayat zor zaten.
Something that's gonna open up your life in many ways.
Hayatına birçok açılım getirecek bir şey.
That's my life, man.
Benim hayatım bu dostum.
Nobody respects the rights of someone to protect themselves and the people that they care for more than me, but everything in life comes with limitations.
Kendilerini ve sevdikleri insanları koruma konusundaki haklara benden çok saygı duyan başka kimse yoktur ama bu hayatta her şeyin bir sınırı vardır.
And that's something that he's gonna have to live with for the rest of his life.
Bu gerçekle ömrünün kalanı boyunca yaşaması gerekecek.
I know that it's something I'm gonna have to deal with for the rest of my life.
Bu gerçekle ömrümün kalanı boyunca yaşamam gerekecek, biliyorum.
At least it's proof of life. She was alive when this video was made, but we don't know how long a... sorry. Yeah.
- En azından yaşadığının kanıtı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]