English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ L ] / Looming

Looming translate Turkish

200 parallel translation
Looming straight up and over us... Like a solid iron figurehead suddenly thrust into our vision... stood Captain Ahab.
Demirden bir heykel gibi aniden yukarıda, uzakta belirdi orada duruyordu Kaptan Ahab.
The time to decide was looming.
Karar verme zamanı gelip çatmıştı.
That life's a looming battle to be faced and fought
Hayat mücadele edilmesi gereken zor bir savaştır
"Seal your lips tight" refers to a battle looming between Kanto and Kansai.
"Dudaklarını sıkıca mühürle" lafı, Kanto ile Kansai arasındaki bir savaşı işaret ediyor.
Thirty years ago, when your mother and I married, the sky was blue, but dark clouds were already looming on the horizon :
Otuz yıl evvel, anneniz ve ben evlendiğimizde sema masmaviydi ama ufukta kara bulutlar çoktan belirmeye başlamıştı.
At this period as he paints Mrs Heiberg standing outside summer cottage her shadow looming large the psychic and sexual tension of Edvard Munch is at an unbearable peak,
Bu dönemde yazlık evinin önünde duran gölgesi uzun Bayan Heiberg'i çizerken Edvard Munch'un ruhsal ve seksüel sıkıntıları dayanılmaz bir noktadadır.
- There's a bigger problem looming.
- Burada çok daha sinsi bir sorun var.
That seems to be looming.
Sırada o var gibi.
Open your ears and heed my words... stop all work, and go out to the world,... all eyes, all ears,... like the eagle looming... to look for the best woman of all... because we already have the Child.
Kulaklarını aç ve sözlerimi dinle... tüm işlerini bırak ve Dünya'ya git,... tüm gözler, tüm kulaklar,... beliren bir kartal gibi... en iyi kadını aramak için... çünkü zaten bizim çocuğumuz var. Onu bulduğunda...
The future used to be just a continuation of the present, with all the changes looming far behind the horizon.
"Gelecek", "şimdi" nin yalnızca devamıydı. Ufkun gerisinde hayal gibi beliren tüm değişimlerle.
There may be great worlds like Jupiter looming in other skies.
Jüpiter gibi başka büyük gezegenler de mümkün.
Near an ice cliff of Titan through a rare break in the clouds of organic molecules we can see, looming and lovely, the ringed planet, Saturn.
Titan buzullarının yakınında organik molekül bulutlarının içerisinde muhteşem halkalı gezegen Saturn'ü görebiliriz.
having already kept at NATO advanced positions along the West German border, the looming question is - how far the Warsaw pact forces go?
Batı Almanya sınırı boyunca NATO'nun ileri mevkilerine karşı pozisyon aldılar. Soru şu, Varşova paktı güçleri ne kadar ileri gidebilir?
♪ Don't be afraid of the looming evil power... don't give in!
* Şarkı * Şeytani gücün genişlemesinden korkma... pes etme!
There's no senior prom looming on my horizon.
Ufukta mezuniyet balosu da görünmüyor.
In 1936, Mr. Tucker saw the war clouds looming on the horizon and began working on a high-speed combat car.
1936'da, Bay Tucker, ufkunun çok ötesinde olan... savaş bulutlarını gördü... ve hızlı savaş arabası üzerinde... çalışmaya başladı.
They see a leadership crisis looming.
Bir liderlik krizinin yaklaştığını düşünüyorlar.
Like this big, looming thing.
Büyük bir karaltı şeyi gibi.
Whenever there's a new moon looming on the horizon, I'll inevitably get a call from someone saying "Hey, Chris, how about that sucker?"
Ay ufukta belli belirsiz göründüğünde mutlaka "Chris enayisi ne yapıyor acaba" diye düşünen birileri beni arar.
I was into the foreground drama. Heroic fireman, looming in the frame.
Alev içindeki kahraman itfaiyeciyi çekiyordum.
Every day the writer must look that bull right between the eyes. With those dreaded words still looming :
Yazarlar her gün bu beyaz boğanın gözlerinin içine bakarlar ve o korkunç kelime bir gölge gibi onları takip eder :
It's like he's looming over her.
Sanki kadını korkutuyor gibi.
I thought with the threat of satanic animal sacrifices looming, Maybe you should keep him inside.
Şu satanistlerin hayvan kurban etmelerini düşündüm de,... onu içeride tutmanız daha iyi olur sanırım.
It's like... it's like he's looming over her.
Sanki kadını korkutuyor gibi.
Is there a point to this story looming somewhere on the horizon?
Baba, ufukta bu hikâyenin sonunu görebiliyor musun?
Sorry. Sorry I have to take the warriors away so early, but you know they have a lot to get done, with the battle looming and all.
Üzgünüm savaşçıları bir an evvel götürmeliyim, biliyorsunuz savaş için yapacakları daha çok iş var.
Terrible gibberish. Splintered memories looming up out of the time fog.
Berbat, bölÜnmÜş hatıralar zaman sisinin içinden çıkıyor.
Sorry I have to take the warriors away so early, but you know they have a lot to get done, with the battle looming and all.
Üzgünüm savaşçıları bir an evvel götürmeliyim, biliyorsunuz savaş için yapacakları daha çok iş var.
I have a birthday looming.
Bu benim doğumgünü hediyem.
Meanwhile, another conflict is looming.
Bu arada, başka bir anlaşmazlık çıkmak üzere.
It is out there, looming in the distance.
Uzak bir ihtimal de olsa.
Well, there's a.... There's an event looming on the horizon.
Ufukta görünen bir olay var.
That saturday, when I was unable to take Miranda to her laser surgery due to a looming column deadline, she didn't call Steve.
Cumartesi iş yetiştirmem gerekince Miranda'yi lazer ameliyatına götüremedim, o da Steve'i aramadı. Kendi halletmek istedi.
- Bye. I understand the possibility of breaking a nail is looming over every word, but your deadline is... now.
Biliyorum, yazdığın her kelimede tırnağını kırma ihtimalin artıyor ama yazını şimdi vermen lazım.
Soon the Blood River will be looming high above Zu!
Yakında Kanlı nehirler Zu'nun zirvelerinde....... yükselecek!
There's just another more irritating one looming on the horizon.
Çünkü ufukta rahatsız edici bir soru daha görüyorum.
Terrance and phillip were already starting to taste The sweet milk of success, But the price of fame was looming
Terrance ve Phillip başarılarının semerelerini çoktan almaya başlamışlardı ama şöhretin bedeli yaklaşıyordu,
The courtship is over but as it will turn out, a natural disaster that is looming is about to make things very tough indeed for marine life.
Kur biter fakat dönüp ayrılınca, doğal bir felaket gibi üzerine çöktükleri, deniz yaşamı için gerçekten çok kabadır.
Got a feeling there's a proposition looming here, Danny-boy!
Burda bir teklif kokusu alıyorum, oğlum Danny!
There's the looming humungo bad.
Beklenen büyük kötülük var.
It's a little known secret but for more than half a century a dark cloud has been looming over modern science.
Çoğunluk farkında değildir ama yaklaşık yarım asırdan fazla bir süreden beri modern bilimin üzerinde kara bir bulut vardır.
David Thomson once called Chaplin : "The looming, mad politician of the century, the demon tramp."
David Thomson Chaplin'i "Yüzyılın çılgın politikacısı şeytani serseri." olarak tanımlamıştı.
They had to act imaginatively, on intuition, in order to save the world from a looming catastrophe.
Dünyayı kesin olmayan bir afetten kurtarmak için önsezileriyle, varsayımsal olarak harekete geçmek zorundaydılar.
With $ 300 million in profit losses projected, a downgrade is looming.
Öngörülen 300 milyon dolar karın kaybedilmesiyle, büyük bir çöküntü kaçınılmaz.
Looming above them is the fear that the Germans may have devised a new weapon which could decimate the troops as they land.
bu endişenin sebebi belki de Almanların çıkarma yapan birlikleri, büyük zayiata uğratabilecek bir silaha sahip olmalarıydı. Teğmen Lane, Bir sorunumuz var.
There's a powerful threat looming on the horizon, unlike any we've ever sensed before.
Ufukta There güçlü tehdit, herhangi aksine her zamankinden hissetti ettik.
- Do you expect there's trouble looming?
- Başları dertte mi?
Looming obstacle!
Engeller!
The fog looming like his pathetic life before him.
Ve etrafı saran sisin arasından, acıklı hayatını izler gibi körfeze doğru baktı.
There was Giovanni, looming large...
Giovanni oradaydı.
I'm surprised the Thorntons are having a dinner, with trouble looming.
- Margaret işçilerin arasından arkadaşlar edindi. - Sahi mi? Olağanüstü kız.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]